Hükümet ve ilaç sektörü uzlaştı (!)

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR yavuz.dizdar@dunya.com

Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) hükümet ve ilaç sektörü arasında yeni fiyat kararnamesi üzerinde uzlaşma sağlandığını açıkladı. Hükümet, ilaç firmalarına global bütçeye geçmelerini önerirken, yeni fiyatlandırma ile 3 milyar liralık tasarruf sağlanması hedefliyordu. Buna göre, orijinal ve jenerik ürün fiyatları referans ülke fiyatının en fazla yüzde 66'sı kadar olacak. Türkiye'de jeneriği olmayan orijinal ürünlerin fiyatlarında da yüzde 12 ek indirim yapılacaktı. Bununla ilişkili olarak ilaç fiyatları düşecek. Hükümet, 18 Eylül'de orijinal ve jenerik ilaç fiyatlarında indirime gitti. Kasım başında yeni uygulanması gereken ilaç kararnamesi, eczacıların ellerindeki stoku gerekçe göstermeleri nedeniyle 4 Aralık tarihine ertelendi. Ancak eczaneler yeni tarihe de itiraz ediyor. Devlet yaptığı orijinal ilaç alımlarında belirlenen referans fiyata yüzde 11 iskonto uyguluyor. 4 Ocak'tan itibaren devletin çıkardığı yeni genelgeyle uygulamaya konan yeni sistemle, orijinal ilacın fiyatı referans fiyatın yüzde 60'ına indiriliyor.

Buna karşılık bu düzenlemeyi "uzlaşma" olarak kabul etmemiz mümkün değil. Bu daha çok hükümetin "ben tek alıcı olarak istediğimi yaparım, siz de boyun eğersiniz" yaklaşımının bir ifadesidir. Dahası bu bir uzlaşma olsa bile uygulamadan en fazla düşük cirolu 3 bine yakın eczane etkilenecek. Eczacılar geçtiğimiz 4 Aralık Cuma günü kepenklerini indirdiler, Beyoğlu'nda yürüdüler. Ortalama bir ülkede dikkate alınması gereken bu eylem ülkemizde ciddi bir karşılık bulamadı. Vatandaş uygulamanın uzantısı olarak cebinden de ödemeye başladığı zaman meselenin ne olduğunu kavrayacak, ama o zaman da iş işten geçmiş olacak.

Uzlaşmanın mantığının bir şekilde anlaşılması gerekiyor

Şimdi meseleyi akıl yönünden irdelememiz ve "uzlaşmanın" arkasındaki mantığı bir şekilde anlamamız gerekiyor. Üç milyar liralık bütçe daralması dünyanın bizim ölçeğimizde hangi ülkesinde olursa olsun ciddi bir daralmadır. Bu durumda ilaç endüstrisinin bu daralmayı nasıl tolere edeceğini (altından kalkacağını) açıklama borcu ortaya çıkar:

1. Bu hükümet baskısı altında "hiçbir şey yapılamayacak durumdur", fark global şirket yönetimlerine ve patronlara anlatılmış ve "anlayışlı olmaları" istenmiştir.

2. İlaç endüstrisi gerçekten çok kârlı bir sektördür, bu kadar kısıtlamaya gidilmesi "kârdan çok az bir zarardır."

3. Endüstri elemanlarını işten çıkararak bunu karşılar.

4. Kongreler gibi bütün harcamalar durdurulur (bunların 3 milyar lira etme olasılığı olmasa da).

Birinci, üçüncü ve dördüncü seçenekler geçerliyse bu durum Türkiye tıp ve ilaç endüstrisinde ciddi bir krizi de beraberinde getirir. Beyaz yakalıların işsizlik sorunu artar, kongre destekleri "net" olarak sonlanır, dernekler ve doktorlar ayağa kalkar (hiç olası görünmese de). Hükümet meselenin sonraki sürecini idare etmeye çalışır. Ama ikinci seçenek geçerliyse, o zaman üzülmek muhtemelen sadece bize düşer.

Üzülmek neden bize düşer?

Çünkü biz bu endüstriye ve yapmak istediklerine inanan küçük bir kesimi oluşturuyoruz. Türkiye'de ilaç endüstrisinin yatırım çerçevesinde, fabrikalar, araştırma merkezleri kurarak gelişeceğine inanıyoruz. Çünkü bize bunun olası olduğu gösterildi, İrlanda, Singapur örneklerini gördük ve heyecanlandık. Çünkü ilaç araştırmalarına yönlendirilebilecek genç ve eğitimli bir potansiyele sahip olduğumuza inanıyoruz. Çünkü bizim burada yapılacak araştırmaların da katkısıyla iyileştirilmesi şansı çok daha fazla artacak hastalarımız var.

Ya da biz hâlâ çok fazla romantiğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar