Hükümet, madencilikte devlet raporlarını bile umursamamış
Soma maden faciasının neden ve nasıl olduğu, katliama zemin hazırlayan hangi suçların kimler tarafından nasıl işlendiğini henüz tam olarak bilmiyoruz. Soma halkı ve felaketten kurtulma şansı bulan işçilerden öğrenebildiğimiz parça parça bilgiler, dışarıdan yaldızlarla parlatılan örnek madenin iç tarafının nasıl da kapkara olduğunu kafalarımıza vura vura gösteriyor. İşin cinayetler kadar infial yaratıcı ikinci yanı ise aynı kapkara hususları, her maden kazasının ardından tekrar tekrar konuşmuş olmamız.
Sadece işçiler, sendikalar ve odaların sözleri değil, devletin kendi raporları bile kulak arkası edilmiş. Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) raporu bile Başbakanlık ve ilgili bakanlıkların dolaplarında küflenmeye terkedilmiş.
Faciaların nedenleri ve çözümleri konusunda bugün neler konuşuyorsak çoğu, bu raporda yer almış. Devletin kendi hazırlayıp tozlu raflara attığı raporda önce kazaların esas olarak hep benzer nedenlerle ortaya çıktığı anlatılıyor ve bu nedenler şöyle sıralanıyor:
- Maden işletmeleri ve ocaklarında risk değerlendirmesi yapılmaması,
- Taşeronluk/alt işverenlik uygulaması,
- Üretim zorlaması,
- Kamu birimleri denetimlerinin etkinsizliği,
- Maden işletmelerinde gözetim (iç denetim) hizmetlerinin yetersizliği,
- Teknik nezaretcilik vb. işletme içi denetim uygulamaları ile ilgili sorunlar,
- Mesleki eğitim ve iş güvenliği kültürü noksanlıkları,
- Geçmiş kazalardan ders alınmaması,
- Grizu riskine karşı önlemlerin yetersiz olması,
- Kontrol ve degaj sondajlarının yeterince yapılmaması,
- Delme-patlatma işlemindeki düzensizlikler,
- Çalışanlarda karbon monooksit maskesi bulunmaması,
- Gaz izleme ve ikaz sistemlerinin yetersizliği,
- Havalandırma yetersizliği,
- Grizu emniyetli elektrikli cihaz ve ekipmanlar ile ilgili sorunlar,
- Nefeslik-kaçamak yolu ile ilgili yetersizlikler,
- Tahkimat ile ilgili eksiklikler,
- Tahlisiye hizmetleri ile ilgili sorunlar.
Kazaların ortak nedenleri böyle sıralandıktan sonra şu tesbitler yapılıyor:
- Maden işletmelerinde ortaya çıkabilecek olası bütün riskleri değerlendirerek sistematik önlemler almaya yönelik bir yönetim sistemi yok. Risklerin önceden değerlendirerek önlenmesinde ciddi eksikler var.
- İşverenler kaza maliyetini azaltıcı önlemlere yeterli önemi vermiyor.
- Donanımlı ve tecrübeli işgüvenliği uzmanı sayısı yetersiz.
- Risk değerlendirmelerinin her bir işyerine özel yapılması gerekirken böyle yapılmıyor.
- İşletmelerin, işverenlerin, teknik nezaretçilerin, mühendislerin, müfettişlerin, sorumluluk üstlenen herkesin elinde referans olacak ayrıntılı bir uygulama rehberine ihtiyaç var. Bu alanda mevcut mevzuat yetersiz.
- ILO sözleşmelerinin ve AB Konsey direktiflerinin iç mevzuata aktarılması gerekli. Ayrıca diğer ülkelerde olumlu sonuçlar elde edilen uygulamalar da mevzuatımıza eklenmeli.
- Madenlerde iş güvenliği konusunda kurumsal bir çok başlılık var. Bir kısım denetim Çalışma Bakanlığı’nda, bir kısım denetim Enerji Bakanlığı’nda. Bu durum karmaşa ve boşluklar yaratıyor.
- Denetim süreci etkisiz ve yaptırımlar yetersiz. Denetimlerin sıklığı, içeriği, süreleri etkin ve açık bir şekilde düzenlenmeli, karar verme süreçleri hızlandırılmalıdır.
- Genelde zaten eğitim düzeyi düşük işçilerin çalıştığı madencilik sektöründe meslek içi eğitim hayati bir önemde olmasına rağmen meslek içi eğitim son derece yetersiz. İşverenler işçilerin eğitimini bir külfet ve zaman kaybı olarak görüyor. İşçilerin yeterli düzeyde iş güvenliği eğitimi almalarını sağlayacak kurumsal altyapı yetersiz.
- Denetimlerde işçilere gerekli eğitimin verilip verilmediği de dikkate alınmalı ve bu eğitimi almamış işçilerin yeraltı maden ocaklarında işe başlatılmaması gereklidir.
- Toplumda ve işçilerde iş sahibi olmayı iş sağlığı ve güvenliğinden önde tutan bir mecburiyet durumu daha etkili.
- İş sağlığı ve güvenliği kültürü bilinçli bir çaba ile oluşturulabilir ama şu anda kendi haline bırakılmış durumda.
- Madenlerde kullanılacak cihazlarda belirli kalite şartları aranmalı ve bunların aranan niteliklere uyup uymadığı sıkı bir şekilde denetlenmeli. Ancak yasalar bakanlıklara görev vermiş olmasına rağmen, bu cihazların kontrolünü yapacak merkezler kurulmadı.
- Hem maden ocakları ve işletmeleri hakkındaki, hem de iş kazalarının sayıları ve nedenleri hakkındaki veriler yetersiz ve düzensiz.
Bu raporun tarihi 8 Haziran 2011. Aradan tam üç yıl geçmiş. Üç yılda istenseydi burada sıralanan önlemlerin, düzenlemelerin hepsi yerine getirilebilirdi. Büyük ihtimalle de Soma ve diğer madenlerde kaybettiğimiz yüzlerce işçi hayatta olurdu.
Görülüyor ki yöneticilerimizin fıtratında bu sorunu işçilerin cephesinden bakarak çözme yok. Bu ancak toplumun, odaların, sendikaların, işçilerin daha fazla zorlamasıyla, daha duyarlı olmasıyla gerçekleşebilecek. Şimdi tek güvencemiz halkın ve işçilerin duyarlılığının ciddi boyutta artmış olması.