Hükümet doğruyu söylemiyor olabilir mi?
Hükümetimiz ülkemizin yeni bir istiklal mücadelesine girdiğini, bundan zaferle çıkacağını ilan etmiş bulunuyor. İlk istiklal mücadelemiz ülkemizi fiilen işgal etmiş yabancı güçlere karşı yapılmıştı. Şimdi yapılmakta olduğu söylenen mücadelenin kime karşı yürütüldüğü Kurtuluş Savaşı’ndaki kadar berrak değil. Başbakanımızın yaptığı açıklamalara göre bilumum yabancı ülkeler, fakat özellikle Batı ülkeleri şüpheliler arasında. Ancak, suçlamaların kesin hedefi olan bir topluluk var: Gülen Cemaati. Cemaat paralel devlet kurmakla itham ediliyor. Buna müsaade edilmeyeceği, paralel yapının sona erdirileceği dile getiriliyor.
Paralel devlet ifadesi acil durum psikolojisi yaratmak için uydurulmuş olsa gerek. Bazı savcıların, yargıçların ya da bürokratların devlet yapısı içinde dayanışma grupları oluşturarak yasaların kendilerine verdiği görev ve yetkileri kötüye kullanmaları mümkündür. Buradan yola çıkarak paralel bir devlet yapısının oluşturulduğunu söylemek abartmadır.
Pekiyi, abartmaya neden ihtiyaç duyuldu sorusu aklınıza gelebilir. Sorunun cevabı “paralel devlet, darbe, kumpas” ve benzeri atıfl arın nelerin yapılmasına zemin olarak kullanıldığına bakıldığında anlaşılmaktadır.
Hükümetimiz bir acil durum psikolojisi yaratıp, sonra bundan yararlanarak ifade özgürlüğünü kısıtlayan, yargıyı siyasetin denetimine almayı amaçlayan, hatta Milli Eğitimi bile siyasete tabi kılan önerileri yasalaştırmaya yönelmektedir.
Yargıyı siyasetin denetimine daha fazla açan yasa değişiklikleri, başta AB olmak üzere dışarıdan gelen sert tepkiler üzerine şimdilik ertelenmiş, buna karşılık internet denetiminde idareyi son derece güçlü kılan yetkileri içeren tasarı, yurt dışından gelen uyarılara rağmen, parlamentodan geçmiştir. Ümitler Cumhurbaşkanımızın yasayı bir defa daha görüşülmek üzere parlamentoya iade etmesine bağlanmıştır.
Son zamanlarda hükümetin parlamentoya sevk ettiği yasa tasarılarına topluca bakıldığı zaman, karşılaşılan sorunlarla hukuk zemininde mücadele etmek yerine, siyasi iktidarın diğer erkler karşısında güçlendirilmeye çalışıldığı, alınan ve alınması öngörülen tedbirlerin ise demokrasinin sınırlarını daraltıcı olduğu dikkati çekmektedir. Hükümet, böyle bir niyetleri olmadığını, muhalifl erin yasaları yeterince incelemediklerini ileri sürmektedir. Her nedense, yerli veya yabancı kimse bu beyanları inandırıcı bulmamaktadır. Acaba hükümet doğruyu söylemiyor olabilir mi? Siz ne dersiniz?