Hukuk ve siyaset etiğine uyar mı?
ANKARA'DAN / Taylan Erten [email protected] Başlıkta soruya dönüştürdüğüm cümle aslında Adalet eski Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'e ait. Cümlenin düz hali şu: "Bu, aynı zamanda hukuk etiğine olduğu kadar siyaset etiğine de aykırıdır." Nedir aykırı olan? AKP iktidarının hakkında açılmış dava süreci devam ederken, Anayasa'yı değiştirip, yürütülen soruşturmayı durdurmak, davanın "yok" sayılmasını sağlamak istemesi. Türk, bu cümleyi "aynı zamanda" kaydıyla kurduğuna göre, bir de öncesi var: "Hukuk devletinde kanunlar genel, nesnel ve soyut kurallar getirir. Özel kişiler ve özel durumlar için kanun çıkarılmaz. Yapılacağı söylenen Anayasa değişikliğinin amacı AKP hakkında açılmış olan kapatma davasının düşürülmesi. Böyle olunca, bu, iktidar partisinin kendisi hakkında çıkardığı bir af kanunu niteliğinde olacak." AKP'nin böyle bir girişim başlattığı kamuoyunun mal�mu... Partinin "hukukçu" milletvekilleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın dava istemi Anayasa Mahkemesi'ne intikal ettiği günün ertesinde bu çalışmayı başlattılar. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dün ziyaret ettiği Bosna'da verdiği bilgiye göre, çalışmalar devam ediyor. Demek ki, iktidar başlattığı işi yarıda bırakmamaya kararlı. İfrat, makulü yok ederse... Bu bir zihin modeli olsa gerek: "Partimizin, iktidarımızın yolu üstüne çıkabilecek her anayasal ve yasal engeli, Anayasa ve yasaları anında değiştirerek aşarız!" Kuşkusuz, anayasalar da yasalar da değiştirilemez metinler değil. Prof. Dr. Türk'ün söylediği gibi, genel, nesnel ve soyut kurallar, ihtiyaçlar ve şartlar gerektirdiğinde, yine genel, nesnel ve soyut kurallarla yenilenebilir. Ancak, iktidarın girişimi esastan farklı. "Hukuk devletinin" yerleşik temel kurallarıyla çatışıyor. Çünkü genel, nesnel ve soyut amaçlı değil; "özel", "öznel" ve "somut" bir amaç için Anayasa değişikliği söz konusu. Tıpkı, Nisan 2007'den bu yana gerçekleştirilen bazı Anayasa değişikliklerinde görüldüğü gibi... Zaten, bu tür değişikliklerin hukuk; ve daha da kuvvetle siyasi düzlemde tartışma ve gerilime yol açmasının başlıca sebebi başka yerlerde aranmamalı. Değilse, makul ve gerekli yenilemelere kimsenin itirazı yok. Olmadı da... İtiraz ve eleştiriler, ifratın makulü ve hukukiliği "yok eden" bir "güç" olarak, iktidarı ipotek altına almasına... Siyasette, özellikle iktidarda ifrat kötü; kontrol edilemeyen ifrat daha da kötü bir yapışkandır! AKP'nin karar vericileri, parti hakkında yargı süreci devam ederken, süreci durdurmak için yürürlükteki Anayasa'yı değiştirme girişimini ertelerler veya vazgeçerler mi? Duruma bakılırsa, böyle ihtimal yok! Aslında bu ihtimalin gerçekleşmesi tek şarta bağlı: İktidarın "siyasi sağduyusunu" harekete geçirerek (akl-ı selim de diyebilirsiniz) ifrata ve "müfrite" hakim kılmayı başarabilmesi... Özellikle, Türkiye'nin getirildiği şu aşamada galiba en büyük ihtiyaç, mecburiyet ve sorumluluk, bu.