Hoşgörü abidesi Atatürkçü Tokta'yı yitirdik
Benim 50 yıllık dostum, hoşgörü abidesi Atatürkçü Prof. Toktamış Ateş'i cuma gece yarısı kaybettik. Tokta,105 günlük yoğun bakım dönemi sonrası aramızdan ayrıldı.
Ondan geriye son dönemde çatışmayı çok sever görülen toplumumuzda, hiç kimseyi "ötekileştirmeyen" herkese empati ile yaklaşan bir hoşgörü abidesi kişilik kaldı.
1962 yılında Edebiyat Fakültesi birinci sınıfındayken rahmetli Atilla Özkırımlı tarafından okulun münazara takımına alınmıştım. Özkırımlı, ilerde rakibimiz olabilir diye bizi Beyaz Saray'daki İktisat Fakültesinin münazarasına izlemeye götürdü.
O münazarada İktisat Fakültesi'nin müthiş etkileyici konuşmacısı Toktamış Ateş'ti. Onu dinlerken "Ben de son sınıfa geldiğimde acaba böyle konuşabilecek miyim?" diye düşündüm. Oysa o da benim gibi birinci sınıf öğrencisiymiş. Bir süre sonra Yenikapı'da Kemal'in kahvesinde tanıştık.
Birkaç yıl sonra İÜTB onun kongre başkanı olduğu seçimler yarıda kalınca, o yedi emin olarak başkanlığı sürdürürken, biz de Gençlik Tiyatrosu olarak ona bağlı olduk.
Hazırladığımız rahmetli Sermet Çağan'ın "Ayak Bacak Fabrikası" oyunu ile Erlangen
Festivali'ne gidecektik. Tokta'ya gidip yardım istedik. Hemen organizasyonu sağlayıp bizi ihtiyaçlarımızı ve paramızı temin ederek gönderdi. 20'nin üzerinde grubun yarıştığı festivalde üçüncü olup döndük.
Toktamış'la dostluğumuz o dönemde gelişti. Bir yandan Yenikapı, Çınaraltı sohbetleri derken Aksaray'da Tokta'ların evinde klasik müzik dinletileri şiir ve kitap okumalarıyla çok sık birlikte olduk. Annesi rahmetli Fikret Hanım ve babası rahmetli Prof. Ahmet Ateş, ağabeyi rahmetli Ertunga ile çaylar içip yemekler yedik.
Ben, fakülte değiştirip öğrenciliği gazetecilikle birlikte sürdürürken o asistan oldu. Bir gün ondan bir konuda yayınlamak için görüş istedim. O sıra birbirimize Arap derdik. "Arap, akşam yazar yarın gönderirim" dedi. Ben, "Yarım saat sonra bir genç muhabir senden alacak. İtiraz yok" dedim. O gün de ondan sonra tekrarladığım taleplerimde de benzeri şekilde ondan görüş aldım. Bir gün "Arap ben bilim adamı olarak yazı yazmak isterken sen bana hızlı gazete yazısı yazmayı öğrettin" dedi. Bir süre sonra öğretim üyeliği yanında on yıllar süren gazete yazarlığına da başlayıp başarıyla sürdürdü.
Kitaplar yazdı, ekrana çıkıp konuşmalar yaptı. Atatürkçülük, demokrasi ve hoşgörü ağırlıklı konferanslar verdi.
Ne zaman başım sıkışıp genç gazeteci adayları arasam ona başvurdum. Mehmet Sağnak, Sebahat Kaya, Melda Okur gibi öğrencilerini bana gönderip onların gazeteci olmalarını yıllarca benim yanımda yer almalarını sağladı.
En çatışmalı dönemde yan yana gelmez denilen kişilerle birlikte olup el ele fotoğraflar çektirip empati, uzlaşma kültürü ve hoşgörü konusunda çıkışlar yaptı. Öğrencisi Abdurrahman Dilipak ile çektirdiği böyle bir fotoğraf sonrası fanatik Atatürkçülerin sürekli ve haksız eleştirilerine uğradı. On yıl yazı yazdığı Cumhuriyet gazetesinden ayrılmak zorunda kaldı.
Son dönemde pazar günleri yazımı yazdıktan sonra Rüştü Bozkurt'la birlikte onun evine giderdik. Biz Tokta ile kravatına ve dolma kalemine tavla oynarken Rüştü çok kızar, "Ulan sizi entelektüel sanıyorlar, tavlacı olduğunuzu yazıp rezil edeceğim" derdi. Tokta ondan önce davranıp bir gün bir yazısında benden söz ederken, "Osman benim kravat ve kalem ağacım" nitelemesine yer verdi.
Geçen yıl Tokta hastanedeyken Kenan Mortan benim için bazı dostlarımı çağırıp ilk yazımdan bu yana geçen dönem için bir "50. Yıl yemeği" düzenlemişti. Biz, Tokta katılamayacak diye üzülürken, o doktorundan birkaç saatlik izin alıp,tekerlekli sandalyede eşi Nevin Ateş ile birlikte geldi ve beni tebrik edip, büyük bir keyif ve
mutluluk verdi...
Tokta 50 yıldır beraber olduğum, zaman zaman "Sen çağ dışısın Vefa amatör kümeye
düştü o takımı tutuyorsun. Çin kapitalist oldu Maocusun" diye gırgır geçtiğim şaka yaptığım bir dostumdu. 50 yıllık arkadaşlığı dostluğu dolu dolu birlikte yaşadık. O Türk toplumunun en çok ihtiyacı olan konularda "Farklı olanları ötekileştirmeyen herkese empati besleyip, hoşgörü ile yaklaşmayı bilen çatışma değil uzlaşma kültüründen yana bir Atatürkçüydü. Tanrıdan kendisine rahmet eşi Nevin ve kızı Ayşegül başta olmak üzere bütün yakınlarına, dostlarına başsağlığı dilerim.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar