Hoş geldin yeni diktatör
Doğruluğun artık göreceli bir kavram haline dönüştüğü bir çağda yaşadığımız gerçeği ile artık yüzleşmeliyiz. Evrensel hukuk ve değerler üzerine kurulan, herkes için doğru olanın artık önemsizleştiği günlerdeyiz.
Siyasal iletişimin bir yandan altın çağını yaşadığı bir yandan da kendi atom bombasını ürettiği ve sık sık kullandığı, gerçeğin algıya dönüşmekte zorlandığı belli merkezlerden oluşturulan algının ise gerçek olduğu bir dünyanın fertleriyiz.
Algı gerçektir
Amerika demokrasisi hiç masum olmayan yeni bir krizle daha yüzleşti. Trump yeni başkanlık kararnamesi ile New York'ta trafik sıkışıklığına göre ayarlanan fiyat tarifelerini kaldırdığını açıkladı. Daha da ileri giden Trump kendisi için "Trafik sıkışıklığı fiyatlandırması öldü. Manhattan ve tüm New York kurtuldu. Kralımız çok yaşa!" ifadesini kullandı. Beyaz Saray'ın resmi X hesabı, bu açıklama sonrası Trump'ı başında taçla kral olarak betimleyen bir dergi kapağını paylaştı.
Algı hemen Trump’ı halkın yanında konumlarken tabi ki işin aslı başkaydı. New York Valisi Kathy Hochul Trump'ın kaldırdığı trafik sıkışıklığına göre ayarlanan fiyat tarifelerinin "olumlu sonuçları" olduğunu belirterek bu uygulamanın korunması için yasal yollara başvurduklarını duyurdu.
Ve ekledi “Biz bir yasalar ulusuyuz, kral tarafından yönetilmiyoruz."
Her ne kadar New York valisi yüreklere su serpse de iletişim kanalları ve algı yönetimi halkın önemli bir bölümünü çoktan manipüle etmiş ve artık gerçeğin bir önemi kalmamıştı. Siyasal iletişimde de kurumsal iletişimde de unutulmaması gereken ilk kural her zaman “Siz krizi yönetmezseniz, kriz sizi yönetir.” temel yaklaşımıdır.
Doğru zamanda müdahale edilmeyen her kriz sonrasındaki tüm müdahalelerde sadece asıl oluşturulmaya çalışılan algının yerleşmesine de katkı sunma riski taşır. Trump ise bu riskleri genelde kendisi oluşturduğu için kendine demokrat hali ile sistemi daha çok sallayacak gibi görünüyor. Fakat gerçekte ne olduğunun inanın hiçbir önemi yok. Algı gerçektir.
Zelenskiy’nin yeni kariyeri
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin komedyenlikten bir savaşı yöneten komutanlığa uzanan kariyeri tüm dünyanın ikna edilmesi ile ‘Diktatör’ olarak sonuçlanacak gibi.
Rusya ile yakınlaşma stratejisinin bir parçası olarak Ukrayna’da yönetim değişikliği kozunu kullandığını anladığımız Donald Trump "Seçim yapmayan bir diktatör olan Zelenskiy, elini çabuk tutsa iyi olur yoksa ülkesini kaybedecek” diyerek Zelenskiy ile olan ipleri tamamen kopardı.
Biden’ın görevi devretmeden hemen önce yeni yardım paketlerini onayladığı Ukrayna’nın geleceği konusunda Amerikan’ın yeni tutumu Avrupa’yı yine ters köşe yapmış görünüyor.
Trump’ın Ukrayna stratejisinin Zelenskiy’nin itibarını yerle bir etmek üzere kurulduğunu artık rahatça söyleyebiliriz. Trump’ın oluşumuna öncülük ettiği yeni algı ise uzun süredir Rusya iletişim kanalları tarafından dünya kamuoyuna pompalanan “yolsuzluk” – “savaş baronluğu” – “kişisel zenginleşme” başlıkları üzerinden şekilleniyor.
Trump ABD’yi ikna etti
Kendine hayran Başkan Trump’ın "ABD'yi 350 milyar dolar harcayarak, kazanılması mümkün olmayan ve hiç başlaması gerekmeyen, ancak ABD ve 'Trump' olmadan kendisinin asla çözemeyeceği bir savaşa girmeye ikna etti. Bunun da ötesinde Zelenskiy, kendisine gönderdiğimiz paranın yarısının 'kayıp' olduğunu itiraf ediyor. Seçimlere girmeyi reddediyor." söylemi çerçeveyi çiziyor.
Trump’ın Amerikan halkının çıkarlarını gözetiyor görüntüsü kendi iç siyasetini beslerken, askeri olarak bitik durumda olan ama kendileri de paralarını Ukrayna savaşına kaptıran Avrupa liderleri ise durumdan oldukça rahatsız. Ciddi öfke patlamaları ile aslında Trump ve Putin krallıklarının yeni ittifaklarını güçlendiriyorlar.
Toplumsal algı yönetiminde ABD ve Rusya iletişim sistemlerinin birlikte hareket ettiği bir süreci yaşarsak onların belirlediği “Yeni nesil Diktatörlük” lerle başa çıkmaya çalışacağımız ise açık bir gerçek.