Hopa'dan Özürgeti'ye bir saha çalışması

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Zihnime düşmüş bir fikrin net bilgi temelini oluşturmanın en etkin yollarından birinin "saha gözlemi" olduğunu düşünürüm. İş yaşamımda "saha gözlemleri" her zaman rehberim oldu. Şişecam'daki uzun çalışma yıllarımda; kömür araştırması, hammadde teminde mekan boyutu, kornişon tipi salatalık üretimi, şarap üretimi, kaynak suyu ve dağıtımı, yapay ve doğal soda üretimi, ahşap ambalaj, Azerbaycan ve Gürcistan'da cam üretimi potansiyelleri, Türkiye'de uzun dönemli yerleşim yeri seçimi, cam ambalaj üretiminde yerleşim yeri seçimi, Kazakistan ve Kırgızistan'da cam üretim potansiyelleri, Rusya Federasyonu'nda cam üretimi potansiyelleri vb. daha bir dizi konuda saha gözlemlerini kurumun arşivine emanet ettim. Bu gözlemlerin önemli bir bölümü de hayata taşındı.

Aslında bu yazının başlığına, son gözlem gezimi yaparken birlikte dolaştığımız, Londra'da doğan ve büyüyen üniversite son sınıfında işletme okuyan Remzi Yavuz'un sözünü koymalıydım. Artvin ve yöresini, Batum'u, Özürgeti'nin merkez oluşturduğu Guria Bölgesi'ni gezdikten sonra, "İngilizcede zenginlik için ağlayan kentler" kavramını anımsattı. "Maddi ve kültürel zenginlik için ağlayan kentlerde" zenginlik üretmenin yol ve yöntemlerini arayan saha gözlemlerimizin birkaç çıktısını paylaşacağım.

Önce Hopa'da gelecek inşa etme düşlerinin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Osman Akyürek'ten derlediğim bilgilerden yola çıkarak anlatacağım. Sonra, Artvin, Ardahan, Kars ve Gürcistan için düşündüğüm bir projeyi ayakları yere basabilsin diye yaptığım gözlemleri özetleyeceğim. Zurab Chkhaidze'nin tamadalık yaptığı, ünlü balerin İrma Nioradze'nin de Gürcistan bayrağını desen olarak kullanan zarafeti ile masadaki konukları selamladığı öğle yemeğinden sonra, vilayet binasında geç saatlere kadar yaptığımız değerlendirmelerle ilgili kısa bilgiler sunacağım.

Doğu Karadeniz Havzası geleceğini arıyor
 
Nokta düşünmeyi, indirgemeci mantığı tam bir az gelişmişlik tuzağı olarak algılıyorum. Belki 20 yıla yakın bir zamandır, sorunları "Havza Bazlı" ele almak gerektiğini öneriyor; karınca karınca analizlerimi de havza ölçeğini düşünerek yapıyorum. 
Doğu Karadeniz Havzası üzerinde çalışırken, yörenin denize açılmadaki kritik merkezlerden biri olan Hopa'nın umutlarını anlatmazsam eksikli iş yapmış olurum.
Yusufeli Barajı inşaatı ile birlikte Hopa - Erzurum bölünmüş yol yapımı önemli ölçüde tamamlanmış olacak. Hopa limanından çıkacak lastik tekerlekli araçlar Erzurum üzerinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun en kısa ulaşımı sağlanabilecek.
Ermenistan ile siyasi sorunlar çözümlenir; ticaret ilişkileri gelişirse, Ardahan ve Kars'a bölünmüş yollar tamamlanırsa, Hopa limanının kapsama alanı daha da genişleyecek.
Hopa'dan Gürcistan, Azerbaycan, Merkezi Asya Ülkeleri , Iran ve Rusya Federasyonu Ülkeleri ve Sibirya'ya ulaşım yoğunlaşacak.
Potansiyellerinin farkında olan ve gelecek umudunu diri tutan Hopa halkı iki alanda fırsat görüyor: Lojistik ve turizm.
Batum'dan Hopa'ya yapılan havayolu ulaşımını dikkate aldığımızda karayolu, denizyolu ve havayolu ile artık yöre ulaşabilirlik ve erişebilirlikte önemli eşikleri aşmış durumda. Hopa'ya uçak seferlerinin artırılması, halkın hareketliliğini gösteriyor.
Hopa'daki sivil inisiyatifler gelişmeleri yakından izliyor. Ticaret ve Sanayi Odası, Hopa Limanı'ndaki çalışmaları gündeminden hiç düşürmüyor. Artan talebi dikkate alan Ticaret ve Sanayi Odası, hizmet binasının kapasitesini 10 kata çıkaran yatırımını başlatmış. Bu binanın içine hayat doldurmak için planlar daha başından yapılmış: Bu bina, ticaret merkezi olmanın yanında sınır geçişlerini kolaylaştırıcı işlevleri de üstlenecek.
Hopa Ticaret ve Sanayi Odası, işlevlerini sadece ticaret alanı ile de sınırlamıyor: Yoksulların yanında olmanın, sosyal gerginliği azaltmanın, eğitim vermenin hatta ayni olarak gıda yardımı sunmanın da altyapısını oluşturuyor.
Bir ilçe Ticaret ve Sanayi Odası 60'ın üzerinde öğrenciye burs veriyor. Burslar, ana-babası olmayan çocukları önceliyor, anne-baba ayrılığını, yoksul ailede birden çok çocuk olmasını, asla sigara içmeyen bir öğrenci olmasını ve sınıfını düzgün geçen çalışkanlığı ölçüt olarak kullanıyor.
İran ile yapılan karşılıklı geziler, konsoloslukların ilk girişimleri soğuk karşılaması, etkinlikleri gördükten sonra ilişkilere olumlu yönde katkı yapmaları, Hopa'daki kanaat önderlerinin motivasyonunu daha da yükseltmiş. İran konsolosunun, "Buraya gönlünüz kırılmasın diye geldim. Çalışmaları gördükten sonra çok önemli işler yaptığınızı, potansiyelinizin varlığını kavradım. Raporumda bütün bunları yazacağım" diye sofrada açıkça söylemiş olması da önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. İran'a DEİK aracılığı ile yapılan seyahatte çok iyi karşılanmalarını da konsolosun notunun etkisi olduğu düşünülüyor.
Aliağa-Hopa arasında benzerlik nedeniyle kurulan ilişkiler de karşılıklı deneyim ve birikimi paylaşma açısından önemli bulunuyor.
Hopa Ticaret ve Sanayi Odası'nın "İnönü Caddesini Ticaret Merkezi Haline Getirecek Kapalı Mekan" haline getirime projesi için çalışmalar hızla yapılıyor.

Sünger projeler yaratmalıyız

Doğu Karadeniz Havzası'nda üretimi çeşitlendirerek, buralarda kalanların maddi ve kültürel zenginliklerini artırmak için proje üretmeliyiz. Bu açıdan baktığımızda Batum, Zugdidi, Kutaisi üçgeninde yer alan kentlerle de ortak projeler üretmeliyiz ki, havzanın zenginliğinde sağlıklı gelişme olabilsin.
Daha önce birkaç yazı ile Iğdır, Kars ve Ardahan için önerdiğim büyükbaş, Doğu Karadeniz Havzası için önerdiğim küçükbaş hayvan yetiştiriciliği projesinin ayaklarının sağlam yere basması için saha araştırmalarımı sürdürüyorum.
Merkez düşüncem şöyle: Gürcistan'da işlenemeyen topraklarda uzun vadeli kiralama anlaşmaları yaparak kaba yem güven altına alınabilirse 300 kilometre çapındaki alanda, modern besicilik işletmeleri geliştirilerek, yörenin geleneksel hayvancılığını modern işyerlerine taşıyabiliriz. Böylesi sünger projeler, bölgedeki geçiş sürecini olumlu biçimde yönlendirebilir.
Ardahan, Kars ve Iğdır'da büyükbaş, Doğu Karadeniz Havzası'nda bağıl nem oranı yüzde 60-70'i aşmayan yerlerde de küçükbaş hayvan işletmeleri geliştirerek, ortak zenginlikleri, ortak yararlara dönüştürebiliriz. 
Saha araştırmalarımızda gözledik ki Batı Gürcistan'da mısır yetiştirilmekle beraber yonca üretilmiyor. Halkın zihninde oluşmuş değerlere göre, topraklar çay nedeniyle asitli hale gelmiş, iklim nedeniyle yoncaların protein oranı düşük. Ayrıca yörede büyük ölçekli topraklar kişilere dağıtılmış.
Batı Gürcistan'da toprak varlığı, topraklarım özellikleri, iklim özellikleri gibi etkenlerin kaba yem üretimindeki etkilerini daha ayrıntılı incelemek gerekiyor. Bu aşamadan sonra yapacağımız çalışmaları söz konusu analizlerin yapılmasına odaklanacak.

Guria Bölgesi'nde değerlendirme

Öğle yemeğini Guria Bölgesi'nin büyük ailelerden biri ohan Chkhaidze'lerini evinde yedik. Köyün "anma günü" olması nedeniyle kalabalık bir sofradaydık. Bu yemeğin hoş yanı dünyaca ünlü balerin İrma Nioradze'nin eşi Zurab Chkhaidze'nin tamada olması idi... Baba evinde, babası, annesi ve eşini bizlerle tanıştırdı.
Valilikte yaptığımız uzun değerlendirmede;
1.Batı Gürcistan'ın yonca yetiştirmek için elverişli olmadığı yönünde oldu... Bu konuda görüş birliğine varılmasına karşın, yine de analizlerin yeniden yapılmasının gereği üzerinde durduk. Toprakların asitli, yonca proteininin düşük olduğu iddiası, çok eski analizlere dayanıyor; konuya yeniden bakmak gerekiyor.
2.Rutubet oranı bakımından küçükbaş hayvan özellikle de ıslah edilmiş saanen keçisi yetiştirme bakımından incelenmesi önemli.
3.Analizler doğru çıkarsa, daha önce önerdiğimiz modelin işlerliğini geniş tartışmalarda ele alarak içselleştirmek, toplumsal katılımı güçlendirmek bir başka adım olacak.
4.Sorunu Türkiye ve Gürcistan'daki siyasi iradeye tartışıp,uzun dönemli bir "işbirliği" yapabilmenin koşullarını netleştirmek gerek.
5. Batı Gürcistan'da toprak ve iklim özellikleri elverişsiz çıkarsa, Orta ve Doğu Gürcistan'da koşulları araştırmalıyız.
6.İlk değerlendirmelerde ortaya konan veriler ve inanışları da sorgulamak gerekir; nesnel veriler ortaya konarak ilerlemelidir.
7.Bazı kişilerde gözlenen böylesi projeleri küçümseme eğiliminin olumsuz etkilerini azaltmak için açık ve veriye dayalı açıklamaları sıklaştırmalıyız.
Aklımızın ve enerjimizin bir bölümünü de geleneği geleceğe taşımak için harcayalım. Ayrıntılı saha gözlemleri yaptığım halde bir çırpıda "doğru alanı" söyleyecek gücü kendimde göremiyorum. Eğer çağımız alışkanla değil, analizle iş yapma çağı ise her fırsatı, her potansiyeli zenginliğe ve insan yaşamını kolaylaştırmaya dönüştürmenin yol ve yordamını aramaya odaklamalıyız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar