Holding yapılanmaları ve yasal düzenlemeler

Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK
Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK VERGİNİN GÜNDEMİ [email protected]

 

 

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tüm dünyada yaşanan, talep patlamasıyla birlikte şirketler giderek büyümüş, kârlarını ve güçlerini artırma yoluna gitmişlerdir. Bu çerçevede, ölçek ekonomisinin faydalarından yararlanmak isteyen şirketler kendilerine bağlı yeni şirketler kurmuş ya da başka şirketleri satın alma yoluna gitmişlerdir. Bunun yanında rekabet dünya çapına yayılmıştır. Bu sürecin sonunda "Çokuluslu Şirketler" olarak tanımlanan dev şirket grupları ortaya çıkmıştır. Şirket grubunun en üstünde yer alan ve grup çapındaki sermayeyi ve kararlan yöneten şirketlere ise "Holding Şirketi" denilmiştir.

Dünyadaki gelişmeleri izleyerek, özellikle 1960'lı yıllardan itibaren ekonomik imkanları genişleyen birçok şirket kârını artırmak ya da faaliyet sahalarını genişletmek amacıyla ortakları ya da diğer şirketlerle birlikte yeni şirketler kurmuşlar veya kurulmuş şirketlerin hisselerini almak suretiyle onlara iştirak etmişlerdir. Birçok halde de bir şirketin ortakları bir strateji çerçevesinde, yeni şirketler kurmuşlardır. Bu şekilde kurulan şirketler genellikle şirketler gurubu olarak isimlendirilmiştir.

Uygulamada bu şekilde oluşturulan topluluklarda bir şirket yönetici olarak rol oynamaktadır. Ülkemizde grup içi yönetim şirketleri daha çok "Holding Şirketleri" adı altında faaliyet göstermektedir.

Gerek ticaret gerekse de vergi mevzuatımızda holding şirketlerine ilişkin ayrıntılı bir düzenleme yer almamaktadır. Bunun yanı sıra şirketler grubu örgütsel yapısı ile ilgili bir düzenleme de bu yıla kadar bulunmamaktaydı. Sadece Türk Ticaret Kanunu'nun yedek akçeler başlıklı 466'ncı maddesinde holding şirketleri; gayeleri esas itibariyle başka işletmelere iştirakten ibaret olan şirketler olarak tanımlanmıştır. Türk Ticaret Kanunu sadece iştirak hissesi yatırımı yapan saf holding şirketlerini tanımlamıştı. 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu bu tanıma yenilik getirmemişse de gurup şirketleri ile ilgili düzenlemeler, kanunun 195-209'uncu maddelerinde şirketler topluluğu adı altında yapılmıştır.

Uygulamaya bakıldığında bazı şirketler topluluğunda bir holding şirket bulunmakta, bazılarında ise bu ismi almamakla birlikte şirketlerden biri bir nevi yönetici şirket gibi hareket etmektedir. Holding şirket yoluyla grup yönetimi daha işlevsel ve daha yaygındır. Ülkemizde bu gün 700'den fazla holding bulunmaktadır. Bunların kuruluş gerekçeleri aşağıdaki nedenlerden biri, birkaçı ya da hepsi olabilmektedir. Bunlar;

- Yönetimde söz sahibi olmak ve etkin gurup yönetimi,
- Şirketleri kontrol altında tutabilmek,
- Piramitleşme sonucu büyük yatırım gücü ve öz kaynak karlılığı sağlamak için karşılıklı yatırım yoluyla sermaye tabanını genişletmek,
- Riskin dağıtılması,
- Bazı vergisel avantajlar elde etmek,
- Pazarlama ve rekabet gücünü artırmak.

Bunlar yanında grup şirketlerindeki karar alma, yönetim ve kontrol süreçlerinin merkezileştirilmesi ve bunların bir holding vasıtasıyla desteklenmesi yararlı görülmektedir. Buna ihtiyaç duyulmasının nedenleri de şöyle sıralanabilir:
a) Globalleşme ve gelişen bilgi teknolojilerinden yararlanma,
b) Ortak strateji belirleme, planlama-bütçeleme ve koordinasyon ihtiyacı,
c) Tek elden etkin kontrol sağlamak,
d) Uzmanlaşmak,
e ) Gurup içi sinerjiyi artırmak.

Görüleceği üzere, holding çatısı altında bulunmanın ekonomik, teknik ve yönetim açısından önemli yararları vardır. Ancak hukuki ve mali bazı düzenlemelere uyuma özen gösterilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bunlardan başlıcaları aşağıda kısaca belirtilmiştir.

- Hukuki ve mali düzenlemeler ve holdingler
- Vergi kanunlarında düzenlemeler

Örtülü sermaye ve transfer fiyatlaması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı

Vergi mevzuatındaki son durum esas alındığında, holdinge bağlı şirketler arasında yapılan mal alım satımları ve borçlanmalar konusunda örtülü sermaye ve transfer fiyatlaması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına ilişkin hususlar 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanun'un 12'nci ve 13'üncü maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddelere göre bir birleri ile ilişkili olan bu kurum ve ortakları ile olan alım satımlarda esas alınan faiz. fiyat ve bedeller ilişkili olmayan diğer kişilerle yapılana nazaran önemli bir farklılık göstermemelidir. Fiyat ve bedeller emsallere uygun olmalıdır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ile mevzuatımıza giren transfer fiyatlandırması kurallarından önce de ilişkili kişiler arasındaki mal ve hizmet alımı ve hizmet ifaları ile holding yönetim masraflarının grup şirketlerine paylaştırılması hususu vergi idaresi ile mükellefler arasında bazı ihtilaflara neden olmuştur. Ancak holding şirketleri tarafından katlanılan müşterek genel giderlerin bağlı kuruluş ve iştiraklere dağıtılmasının uygun olduğu yönünde Danıştay'ın pek çok kararı bulunmaktadır.

Holding şirketlerin genel idare giderlerinin bağlı şirketlere dağıtımı

Holding şirketler tarafından bağlı şirketlere araştırma ve geliştirme, finansman temini, pazarlama ve dağıtım, yatırım projelerinin hazırlanması, hedeflerin tayini, planlama, örgütlendirme kararlarının uygulanması, bilgisayar hizmetleri, sevk ve idare, mali revizyon ve vergi müşavirliği piyasa araştırmaları, halkla ilişkilerin tanzimi, personel temini ve eğitimi, muhasebe organizasyon ve kontrolü, hukuk müşavirliği konularında hizmetler verilebilmektedir.
Holding tarafından bağlı şirketlere verilen hizmetler için fatura düzenlenmesi zorunlu olup verilen hizmetin karşılığını teşkil eden bedelin, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13'üncü maddesinde yer alan emsallere uygunluk ilkesine göre belirlenmesi gerekmektedir.

Holding tarafından verilen bu tür hizmetlerin bağlı şirketlerce gider yazılabilmesi için;
- Hizmetin mutlaka verilmiş olması,
- Kesilen faturada hizmet türünün ayrıntılı olarak belirtilmesi,
- Tek faturada birden fazla hizmet bedelinin bir arada yer alması halinde, her hizmet bedelinin ayrı ayrı gösterilmesi gerekir.
Yukarıda belirtilen koşullara uygun olarak bağlı şirketler, holding tarafından kesilen fatura bedelini gider olarak kayıtlarında gösterebileceklerdir.

Grup içi hizmetler ve transfer fiyatlandırması

Yukarıda belirtildiği gibi, Türkiye'de şirketler genel olarak dikey veya yatay organizasyonları farklı hukuki yapılar altında gruplandırarak bir şirketler grubu oluşturma eğilimi göstermektedir. Bazen pazarlama stratejisi olarak çoğu zaman da şirketler grubuna sahip olmanın yaratacağı ortam için bu şekilde yapı oluşturma artık herkesin seçtiği bir yöntem haline gelmiştir.
1 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile 1 seri nolu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğ'de yapılan açıklamalar beraber değerlendirildiğinde, bir holding veya merkezi yönetim şirketi tarafından sunulan grup içi hizmetlerin karşılığında bağlı şirketlerce ortak masraflara katılım şeklinde ödenen tutarların gider olarak kabul edilebilmesi için aşağıdaki şartların sağlanması gereklidir. Buna göre:
- Hizmetler mutlaka fiilen sağlanmış olmalıdır.
- Hizmeti alan şirketlerin söz konusu hizmetlere ihtiyacı olmalıdır.
- Hizmet bedeli emsallere uygunluk ilkesine uygun şekilde belirlenmelidir.
- Hizmetler için mutlaka fatura düzenlenmelidir.
- Düzenlenen faturalarda hizmet türü ayrıntılı olarak belirtilmelidir.
- Tek faturada birden fazla hizmet bedelinin bir arada yer alması halinde, her hizmet bedelinin ayrı ayrı gösterilmelidir.
Dikkat edileceği üzere mevzuatımız grup içi hizmetlere daha çok hizmetleri alan şirketler açısından yaklaşmış ve hangi durumlarda grup içi hizmet masraflarının gider yazılabileceğini düzenlemiştir. Hâlbuki grup hizmet merkezi tarafından sağlanan katma değerli hizmetlerin bedelsiz veya düşük bedelle fiyatlandırılmış olması suretiyle eksik gelir elde edilmesinin de transfer fiyatlandırması açısından en az diğeri kadar önemli bir konu olduğu unutulmamalıdır. Transfer fiyatlandırması yoluyla eksik gelir yazılması da fazla gider yazılması kadar örtülü kazanç dağıtımına yol açan bir husustur.

Yeni Türk Ticaret Kanunu ve şirketler topluluğu

Şirketler topluluğu
1 Temmuz 2012'de yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (Kanun) ile ülkemiz ekonomik ve ticari hayatında önemli etkileri olacak köklü değişiklikler yapılmıştır. Ülke ekonomisindeki sermaye (yabancı sermaye dahil) dağılımı dikkate alındığında, önemli etkiye sahip değişikliklerden bir tanesinin de kanunun "Ticaret Şirketleri" bölümünün "Genel Hü-kümler" kısmında düzenlenmiş bulunan şirketler topluluğu hükümleri olduğu görülmektedir.
Kanunda şirketler topluluğunun net bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte, 195'inci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca şirketler topluluğu, hakim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketlerden oluşan hukuki yapı olarak tanımlanabilir. Bir örnek vermek gerekirse; İstanbul'da kurulu (A) AŞ şirketi, doğrudan %90 oranında hissesine sahip olduğu ve yönetimine de hakim olduğu (T) AŞ birlikte şirketler topluluğunu oluşturmaktadır.

Şirketler topluluğu düzenlemesinin amacı

Şirketler topluluğu düzenlemelerinin temel amacı, bağlı (yavru) şirket menfaatinin, grup menfaati karşısında geri planda kalmamasını sağlamak, hatta grup menfaati için bağlı şirket menfaatinden vazgeçilmesi riskinin olumsuz sonuçlarını (bağlı şirket ve bağlı şirketin topluluk dışı menfaat sahipleri lehine) gidermek ve hafifletmektir. Bu amaç, özünde hukuk düzeninin geneline hakim olan güçsüz konumda olanın korunması ilkesine de uygundur.

Bu amaç doğrultusunda hakim şirketlere, bağlı şirketlere, yönetim kurulu üyeleriyle pay sahiplerine çeşitli hak ve yükümlülükler getirilmektedir. Örnek vermek gerekirse; belli oranları aşan hisse devirlerinin bildirimi, ticaret sicilinde tescil ve ilanı, bağlı şirketin yıllık raporlama yükümlülüğü, hakim şirketin azınlık hisselerini. satın alma hakkı (squeeze-out), şirketler topluluğu düzenlemelerinin getirdiği hak ve yükümlülükler arasında bulunmaktadır.

Bağlılık raporu hazırlanması yükümlülüğü

Kanunun 199/1'inci maddesi uyarınca, "Bağlı şirketin yönetim kurulu, faaliyet yılının ilk üç ayı içinde, şirketin hakim ve bağlı şirketlerle ilişkileri hakkında bir rapor düzenler." Bu raporda, şirketin geçmiş faaliyet yılında hakim şirketle, hakim şirkete bağlı bir şirketle, hakim şirketin yönlendirmesiyle onun ya da ona bağlı bir şirketin yararına yaptığı tüm hukuki işlemlerin ve geçmiş faaliyet yılında hakim şirketin ya da ona bağlı bir şirketin yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemlerin açıklaması yapılır.

Aynı maddenin 4'üncü bendinde düzenlenen hakim şirket raporundan farklı olarak bağlılık raporunun hazırlanması için herhangi bir talebe ihtiyaç bulunmamakta, bağlılık raporu her yıl düzenli şekilde hazırlanması zorunlu bir rapor olarak ortaya çıkmaktadır. Raporların hazırlanmaması kanunun 562'nci maddesinde 200 gün adli para cezası olarak müeyyideye bağlanmıştır.

Türk Ticaret Kanunu ve vergi kanunlarındaki düzenlemeler yanında Sermaye Piyasası Kanunu'nda da halka açık holding şirketlerle ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Holding ve grup raporlamalarında SPK mevzuatının da göz önünde bulundurulması gerekir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Aramalı vergi incelemesi 26 Eylül 2019