Hokus pokus

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

ODAK / Faruk Şüyün [email protected] Sirke gitmeyi özlediğimi fark ettim Pınar Alpay Yüksel'den "Hokka 2008" projesi diye başlayan bir mesaj gelince. Siyah-beyazken televizyonlar, başrolünü Jack Palance'ın oynadığı bir dizi izlemiştim onların yaşantısını konu alan. Tabii birçok sinema filmi de: Federico Fellini'nin, Woody Allen'ın, Wim Wenders'in yönettiklerini veya Burt Lancaster ve Tony Curtis'in başrolleri paylaştıkları "Trapez"i unutmam mümkün müydü? Başlangıcını Roma İmparatorluğu dönemindeki hayvan dövüşleri, şaryo yarışlarına tarihlendirebileceğimiz sirkler, on dokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar altın çağlarını yaşadılar. Bu nedenle de Lumiere Kardeşler'in ilk filmlerinden usta yönetmenlerin yapıtlarına, televizyon dizilerine dek yayılarak geniş kitlelere yalnız çadırlarında değil, beyazperde ve beyazcamda da ulaşmayı başardılar. Bu satırların yazarı, sirklerin son dönemlerini yakalayabildi. O görkemli çadırda palyaçolar, trapezciler, sihirbazlar, jonglörler, terbiye edilmiş hayvanların gösterileri; onlarla fotoğraflar çektirme, şovlar sırasında çalan sirk müzikleri belleğine kazındı kaldı bir daha unutulmamak üzere. Bu arada, hayvan hakları savunucularının sirklerlerdeki terbiye yöntemleri ile ilgili yorumlarını da dikkatle izliyordu. Ve trapezin tepesindekileri seyredenler, onların düşmesini görmek için mi bakıyorlar, yoksa düşmesin diye yakarıyorlar mı?! gibi sorular da sormaya başlamıştı kendi kendine... Tabii meşhur palyaço fıkrasını da herkese anlatıyordu: Adam psikiyatriste gitmiş, "doktor bey, çok uzun zamandır gülemiyorum. N'olur yardım edin" demiş. Doktor, "şehre bir sirk geldi, o sirkin palyaçosunu izledim geçenlerde öyle güldüm, öyle güldüm ki, siz de oraya gidin, sorununuz kalmayacaktır" deyince adam yanıtlamış: "Doktor bey, doktor bey o sirkin palyaçosu benim." Sirkler, seksenlerle birlikte ülkemize sık gelmez oldu. Televizyonlarda sirklerdeki gösterileri konu alan diziler de kaldırılınca, bilgiler, anılar beynin tozlu rafları arasında yerleşti ta ki gelen maile kadar: "Türk, Fransız ve Romen kuruluşların ortaklığı ile gerçekleştirilen �Hokka 2008' projesi başladı. Ankara Fransız Kültür Merkezi, Tevfik Fikret Lisesi, Sevda-Cenap And Müzik Vakfı ve Leo Organizasyon işbirliği ile yürütülen ve Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafından �Sivil Toplum Diyalogu Kültür Hareketi' kapsamında desteklenen Hokka 2008, zor durumda bulunan gençlere eğitim vermeyi ve onların toplumda bir yer kazanmalarını sağlamayı hedefleyen spor, eğlence, eğitim ve sanatın iç içe geçtiği bir proje" diye başlıyordu e-posta. Proje iki aşamadan oluşuyordu sokak - sirk sanatlarıyla ilgili bir formasyon eğitiminin düzenlenmesi ve bir sokak - sirk sanatları okulunun kurulması... Sanatı bir eğitim aracı olarak kullanarak zor durumda bulunan çocuk ve gençlere sosyal yardım -hizmet programları düzenleyen Romen sivil toplum örgütü Parada Vakfı'nın sanatçıları, on gündür akrobasi, dans, tiyatro, jonglörlük, sihirbazlık, sokak ve sirk sanatları alanlarında dersler veriyorlardı. Ankara Kalesi ve çevresinden 7 ile 18 yaş arası zor durumdaki 45 genç ile bu dallarda zaten faliyetlerini sürdüren genç akrobat, jonglör ve sihirbazlarla birlikte Ankara Tevfik Fikret Lisesi evsahipliğinde, bir kamp ortamında gerçekleştiriliyordu bu dersler. Atölye çalışmaları sonunda 29 Haziran Pazar günü (doğumgünümde) evlerinde yani Ankara Kalesi'nde saat 18.00'de eğitmenleri ile beraber hazırlıklarını sürdürdükleri gösterilerini tüm sirk sevenlerle paylaşacaklardı. Keyifli bir proje bu. Sevgili Pınar Alpay, yine çok yoruluyor, pek çok şeyi çözmek ona kalıyor biliyorum, ama bugün sirk görmeyen o kadar çok çocuk, bırakın çocuğu büyük var ki... Biraz olsun sirkle tanışmalarını sağlamak bile güzel. Keşke her şey yalnızca �hokus pokus' deyince değişebilse, düzelebilse. Emeğinize sağlık.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar