Hizmet tespit davalarında ispat ve tanık delili
Av. Cihan AVCI
Bu günkü yazımızda Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin hizmet tespit talepli davaları ile ilgili olarak verdiği bir kararı inceleyeceğiz. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 2008/ 6706 E. 2009/ 4401 K. ve 24.03.2009 tarihli kararında hizmet akdi ilişkisi içerisinde gerçekleşen ancak sigortaya bildirilmeyen ve gün kaybına sebep olan çalışmaların tespitinde ispat hususunun hangi esaslara göre gerçekleşeceği belirtilmiştir. Karar uygulamada sıkça rastlanan sigortasız çalıştırılma iddiasından hareketle açılan hizmet tespit davalarının ispatı ile ilgili son derece önemli ve istikrar kazanmış bir anlayışı içermektedir.
İncelemeye konu Yargıtay kararında davacı, önce davalılardan Mustafa'ya ait konfeksiyon işyerinde 25.07.1994 tarihinde annesi ile birlikte işe girdiğini, daha sonra diğer davalıların işlettiği işyerinde çalışmaya devam ettiğini, işyerinin birbirinin devamı olup işverenlerin akraba olduklarını işten çıkarıldığı tarih olan 12.09.2003 tarihine kadar aralıksız çalıştığını eksik bildirilen sürelerin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Davalı yan yerel mahkemenin kabule dair kararını temyiz etmiştir.
Yargıtay kararında toplanan deliller ve dinlenen bordro tanıklarının ifadelerinden davacının 05.01.1998-12.09.2003 tarihleri arasında aynı işletmeyi birbirinden devralan davalı Naime ile davalı Nermin yanında aralıksız çalıştığının kabulü ile eksik bildirilen sürelerin tespitine karar verilmesinin doğru olduğunu, ancak davalılardan Mustafa'ya ait işyerinde 25.07.1994-31.12.1997 tarihleri arasında aralıksız çalıştığının kabulünün doğru olmadığına hükmetmiştir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, bu tür hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiğini ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin icap ettiğini belirtmiştir. Yerel mahkemedeki yargılama kapsamında yeminle dinlenen bordro tanıkları Saime, Mehmet ve Cemal'in ifadelerinden davacı Gülten ile annesi Nazile'nin davalılardan Mustafa'ya ait işyerinde Temmuz 1994 tarihinde işe başladıkları davacı Gülten'in 15 gün kadar çalışarak bu işyerinden ayrıldığı annesi Nazile'nin işe devam ettiğini, 1997 yılında Mustafa'nın işyerini kapatması üzerine 05.08.1998 tarihinden itibaren de Naime'nin açtığı işyerinde çalışmaya başladıklarını daha sonra bu işyerinin 06.07.2000 tarihinde Nermin adına kaydedildiğini davacının annesinin ara vermeden diğer işverenler yanında da çalışarak 2003 yılında ayrıldığını davacının ise sonradan 1998 yılında davalı Naime'nin yanında işe girerek 2003 yılına kadar aralıksız çalıştığını bildirmişlerdir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, dosyada mevcut 25.07.1994 tarihli işe giriş bildirgesinden ve davalı Mustafa tarafından kuruma verilen 1994 yılı 2. dönem bordrosunda da davacının 25.07.1994 tarihinde işe girdiği ve 10.08.1994 tarihinde işten çıktığının bildirildiğinin görüldüğünü tespit etmiştir. Her ne kadar davacı tanıkları davacının bu işveren yanında da 25.07.1994-31.12.1997 tarihleri arasında aralıksız çalıştığını ileri sürmüşlerse de bu tanıklar bordro tanığı olmadığı ve komşu işyerlerinin de kayıtlarına geçmiş kimseler olmadığından ötürü ifadeleri soyut nitelikte olup hükme esas alınması mümkün görülmemiştir. Netice olarak Yargıtay 21. Hukuk Dairesi; davacının davalılardan Mustafa'ya ait işyerinde 25.07.1994-10.08.1994 tarihleri arasında çalıştığının kabulü gerekirken 31.12.1997 tarihine kadar aralıksız çalıştığının kabulüne karar verilmesini usul ve yasaya aykırı bulmuştur.