Hizmet sektörü ve taşeronlar
Bu köşede Kevin Kelly’nin “Kaçınılmaz” isimli kitabından daha önce bahsetmiştim. Kitap geleceğimizi şekillendiren 12 eğilimi anlatıyor. Bu eğilimlerden biri aslında tüketim anlayışımızdaki değişimi ele alıyor. Yani fiziksel ürünlerden hizmetlere geçişimizin önemli bir belirleyici olduğuna dikkat çekiyor kitap. Özetle ürün almak yerine hizmet almanın her geçen gün daha da arttığını vurguluyor aslında.
Daha önce bahsettiğim bir konuydu bu. İşletmelerin başarılı olabilmek için temel yeteneklerine odaklanarak, yan hizmetleri uzmanına devretmesinin etkinliklerine, verimliliklerine ve dolayısıyla rekabet güçlerine önemli katkı sağlayacağı açıktır. Hatta bunlardan bahsederken, ülkemizde alıştığımızın dışında bir gelişme olduğunu ve kamu kurumlarının, işletme literatüründe “outsourcing” adı verilen bu yaklaşımı “taşeronluk” adı altında özel sektörden bile önce uyguladığını belirtmiştim. Geldiğimiz noktada bu yaklaşımın, en azından, kamuda son yapılan düzenlemelerle tamamen değilse bile terkedilmeye başlandığını görüyoruz. Yapılan düzenlemeler, atılan adımlar her ne kadar taşeronlar tarafından istihdam edilenlerin hayatlarını, haklarını güvence altına almak üzerine olsa da verimliliği destekleyen bu yaklaşıma ve sisteme zarar veriyor.
Bireylerin, tüketici olarak beklentileri her geçen gün farklılaşıyor ve bu değişim talep ettikleri hizmetlerin karmaşıklaşmasına neden oluyor. Örneğin bir cep telefonundan temel beklentimiz artık nasıl ses iletiminin çok ötesine geçtiyse, hizmetler için de benzer bir durum söz konusu. Ben içinde bulunduğum sektörden, eğitim sektöründen örnek vereyim. Eskiden üniversite seçiminde temel belirleyici verilen eğitimin alanı ve kalitesiyken, bugün üniversitenin çıkardığı yemek, sunduğu sosyal olanaklar, barınma, ulaşım, güvenlik gibi yan hizmetler de temel belirleyiciler arasına girdi. Bu durumda bir üniversite ya iyi eğitim vermenin yanı sıra iyi bir güvenlik teşkilatı kurmak, iyi bir gıda işletmecisi olmak gibi aslında temel yeteneğinin dışındaki işlere de el atmalı veya bunları bu işi yapmak için kurulan ve uzmanlaşan şirketlerden hizmet alarak sağlamalı. Akılcı yaklaşım, işi ehline teslim etmek olmalı. Ancak kamu söz konusu olunca, sistemin uygulamadaki farklı sorunlarının düzeltilememesinin sistemin ortadan kaldırılması ile çözümlenmeye çalışıldığı söylenebilir.
Her ne olursa olsun, günümüzde hizmet sektörünün artan öneminin önüne geçmek olanaklı değil. Teknolojideki gelişim bu eğilimi desteklediği gibi beklenen hizmetlerin niteliğinde de önemli değişimlere sebep olmaktadır. Bu gelişen ve zenginleşen talebe karşılık verebilecek arzın yaratılabilmesi için hizmet sektöründe de yenilikçiliğin geliştirilmesi gerekmektedir. Bunu sağlayabilmek için işletmelerin kendi iyi bildikleri işlerde uzmanlaşmalarını teşvik edecek sistemleri desteklemek önem kazanmaktadır.