Hizmet gelirleri can simidi gibi; bankalar bu gelirden kolay kolay vazge

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

 

 

Bankalarla tüketiciler arasında "kredi kartı aidatıyla" simgeleşen bir hizmet bedeli tartışması var. Tüketiciler bankaların hizmet bedeline çok yüklendiği, bankacılar ise verilen hizmet karşılığında bu bedellerin alınması gerektiği görüşünde. Bu tartışma sürüp giderken, yeni tüketici yasası çerçevesinde bir dizi düzenleme yapılması gündeme geldi. Dedik ya, bankalarla tüketiciler arasındaki tartışmada simge kredi kartı aidatı. Tasarıda da öncelikle bu aidatın alınmamasını sağlayacak adımlar atılması üzerinde durulduğu belirtildi, en azından bu konu ön plana çıktı.

Bir tarafta geniş bir kitle, öbür yanda sayıca çok az olan bankalar. Bir bilek güreşi şimdiden başladı. Alınmakta olan hizmet bedelinin tümüyle sıfırlanması söz konusu olmayacak tabii ki, ama en azından bu bedelin toplam tutarda aşağı çekilmesini, bazı hizmetler için hiç bedel alınmamasını sağlamayı öngören bir düzenleme üzerinde çalışılıyor.

Çalışılıyor da, bir sonuç elde edilebilir mi, işte orası tartışmalı. Tartışmalı, çünkü bankalara "vazgeç" denilen hizmet bedeli öyle gözden çıkarılabilecek bir tutar değil.

Toplam gelirin yüzde 10'u…

BDDK verilerine göre, bu yılın ilk yarısında mevduat ve katılım bankaları toplamında sektörün toplam faiz geliri 54.8 milyar lira oldu. 13.9 milyar liralık faiz dışı gelirle birlikte toplam gelir 68.7 milyar lirayı buldu.

Altı aydaki 13.9 milyar liralık faiz dışı gelirin 7.2 milyarı bankacılık hizmetleri gelirlerinden, 6.8 milyarı da diğer faiz dışı gelirlerden oluştu. Buna göre, bankacılık hizmetleri gelirleri, toplam faiz dışı gelirlerin yüzde 51.4'ü kadar bir büyüklüğe erişti. 2003 yılından bu yana olan son on yılın ortalamasında bu oran yüzde 47.3 düzeyinde oluştu.

İlk altı ayda 7.2 milyar lira olan bankacılık hizmetleri gelirlerinin, bu dönemdeki 68.7 milyar liralık toplam gelire oranı ise yüzde 10.4 olarak gerçekleşti. Bu oranda son on yılın ortalaması yüzde 9.9 olmuştu.

Hizmet gelirlerinin toplam gelire oranı 2010 ve 2011'in ilk yarısındaki orandan daha düşük. Söz konusu oran, 2010 ve 2011'de yüzde 10.6 ve yüzde 12 düzeyinde gerçekleşmişti. Oranın bu yıl özellikle geçen yıla göre gerilemesinde faiz gelirlerindeki hızlı artış rol oynadı. Bankacılık sisteminin geçen yılın ilk yarısında 39.9 milyar lira olan faiz geliri, bu yıl 54.8 milyar liraya fırladı.

Yılın ilk yarısında 7.2 milyar lira olan hizmet gelirinde en büyük pay 4.4 milyar lirayla özel bankaların. Yabancı bankalar 1.6 milyar, kamu bankaları 1.1 milyar liralık hizmet geliri elde etti.

Vazgeçilmesi zor bir para!

Altı ayda 7 milyar lirayı aşan bir gelir kalemi… Öyle bir gelir kalemi ki, toplamda yüzde 10'dan fazla paya sahip. Bankacılığın temel fonksiyonu sonucu elde edilen faizin dışında kalan gelirdeki pay yüzde 50'nin üstünde. Bu şekilde elde edilen her 2 liranın 1 lirası verilen hizmetler karşılığında sağlanmış.

Bir varsayımda bulunalım. Bankacılık hizmetlerinden elde edilen geliri tümüyle sıfırlamak söz konusu olsa ve bu tutarı net kardan düşmek gerekse, bankacılık bir anda karlı bir iş olmaktan çıkıverir. Örneğin bu yılın ilk yarısında 11.6 milyar lira olan net kar, 7.2 milyarlık hizmet gelirleri düşülse 4.4 milyar liraya iner. Bir fikir edinmek için bu örneği verdiğimizi ve bu benzetmenin tümüyle bir varsayım olduğunu, net kardan hizmet gelirini düşerek hesap yapmanın bizi doğru sonuca götürmeyeceğini bir kez daha vurgulayalım.

İki taraf da haklı!

Hizmet bedeli tartışmasında tek haklı yok; bankalar kendi açılarından, ama bazı yönlerden haklılar. Aynı şekilde tüketiciler de bazı yönlerden haklı durumdalar. Dolayısıyla bir orta yol bulmak gerekecek. İşte o orta yolu bulabilecek miyiz, doğrusu tartışılır.

Bankacılık kesimine kalsa, hizmet bedellerine hiç dokunmamak gerekir, hatta bu bedeller az bile. Tüketici tabii ki aksi görüşte. Peki orta yolu kim bulacak; hükümet. Zaten gündeme getirilen tüketici yasası çerçevesinde bir takım düzenlemeler yapılması öngörülüyor. Tasarıda daha çok mevcut hizmet bedellerinin ya azaltılması ya da bazılarının tümüyle kaldırılması üzerinde duruluyor.

Dedik ya, hizmet geliri tartışmasının odağında yıllardan beri hep kredi kartı aidatı var. Kredi kartı aidatı 50 lira olsa günlük 14 kuruş eder. Ya da şöyle söyleyelim, 50 lira, 1.000 liralık bir krediye yıllık yüzde 5 faiz demektir. Ya peki ödemede gecikme olması durumunda uygulanan faiz? Bu faizin tavanını Merkez Bankası belirliyor, bankalar isterlerse bu tavanı aşmamak üzere diledikleri faizi uygulayabiliyor. Ama bankaların faizi de hep Merkez Bankası faizi düzeyinde ya da ona yakın oluyor. Söz konusu faiz, yüzde 2.84; ama bu oran aylık.

Kredi kartındaki yıllık 40-50 lirayı dert ediyoruz da, kredi kartında basit olarak yıllık yüzde 34'ü bulan faizi hiç düşünmüyoruz. Yanlış yere odaklanmış gidiyoruz.

Merkez Bankası'nın bu oranı, "kredi kartı, bir harcama aracıdır, kredi kullanma aracı değildir" mantığıyla yüksek tuttuğunu da belirtelim.

Daha çok tartışılır

Bankacılık sektörü için hizmet gelirleri çok önemli bir kaynak. Toplam gelirin yüzde 10'u… Dolayısıyla sektör bu gelirden mahrum kalmamak için olabildiğince direnecektir, bundan kimsenin kuşkusu olmamalı.

Şöyle düşünelim; ortada iki taraf ve taraflardan yalnızca birinin alabileceği 10 bin lira var. Bir taraf yalnızca 2 kişi, diğer taraf 20 bin kişi. Başarılı olurlarsa, 2 kişilik taraftakilerin her birine 5 bin lira düşecek. Diğer taraftakilerin her birinin payına düşecek olan ise yalnızca 50 kuruş.

Her bir kişinin payına 5 bin lira düşecek olanlar mı çok asılır bu 10 bin lira için, yoksa 50 kuruş düşecek olanlar mı? Ya da hangi taraf daha kolay organize olur? Yanıtı çok belli bir soru değil mi…

Bu yüzden de tüketici yasasında yapılacak düzenleme göstermelik olmaktan öteye gidemez ve bankacılık sisteminin bilançosunda delik açacak bir boyuta varmaz. Hem ayrıca, bilançoda delik açılsa daha iyi mi olur ki?

 

aaktas11.20120827071923.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar