Hizmet enflasyonu sorunu
ABD tüketici enflasyonu manşette Mayıs ayı sonu itibari ile yıllık 3,27 seviyesinde iken Çekirdek TÜFE yıllıkta yüzde 3,42 seviyesinde. FED’in önem verdiği ve baz kabul ettiği kişisel tüketim harcamaları endeksi (PCE) ise Nisan ayı sonu itibari ile çekirdekte yüzde 2,75 olarak gerçekleşti.
Her üç parametreye baktığımızda alt kalemlerden olan hizmet enflasyonu daha yüksek. Hizmet enflasyonu, manşeti ve çekirdeği yukarı çeker, enflasyonun dirençli-yapışık olmasına sebep olur noktada.
Manşet TÜFE’de hizmetin payı-ağırlığı yüzde 58,3, çekirdekte ise yüzde 73. Dolayısıyla, ilgili sepetlerdeki ağırlığı açık ara en yüksek olan alt başlık. O yüzden ABD Merkez Bankası’nın (FED) en çok baktığı, takip ettiği, mücadele ettiği grup olarak karşımıza çıkıyor. Son veriye göre hizmetin yıllık artış oranı yüzde 5,25.
Diğer verilerdeki genel görünüm ise ekonomik aktivitede hızın azaldığı yönünde.Ancak söz konusu azalma yeterli görülmüyor. Ekonomi yeterince soğudu izlenimini vermiyor. Hal böyle olunca FED’in faiz indirimi için neden ikna olmadığı, neden hala temkinli olmak istediği de ortaya çıkıyor. Geldiğimiz noktada yılın sonuna kadar sadece bir faiz indirimi yapabileceğini daha doğrusu ekonomik kondisyonunun şimdilik sadece bir faiz indirimine imkân tanıyabileceğini öngörüyor.
Bizde de durum farklı değil
Bizim TÜFE verimiz Mayıs ayı sonu itibari ile yıllık bazda yüzde 75,5. Alt gruplarda ise hizmet enflasyonu daha yüksek. Bu durum, manşetin yukarıda kalmasına, bununla birlikte enflasyonun yapışkan olmasına yol açıyor.
Enflasyonla mücadelede, hizmet enflasyonu sorunu sadece ABD ve bizim için geçerli değil. Başka ülkelerde de yaşanan bir sorun. O yüzden global çapta bir mücadeleden bahsettiğimizi belirtelim. Ne FED ne TCMB tek örnek değil.
Yılın ikinci yarısı
Biz “normalleşme” başlığı ile ifade edebileceğimiz bir süreçten geçiyoruz. Kamuda tasarruf sağlayıcı ve gelir artırıcı kararlar, paketler gündemde. Para politikası tarafında ise sıkı duruşumuz sürüyor. Para ve maliye politikalarının eşgüdümlü ilerlemesi normalleşme süreci için gerek şart olarak ifade edilebilir. Şu ana kadar iki politikanın da devrede olduğunu ve amaç doğrultusunda tutum sergilendiğini, adımlar atıldığını söyleyebiliriz.
Yılın kalanında gündemimizi oluşturacak başlıklar arasında; gri listeden çıkış, beklenen not artırımları, yeni vergi paketleri ve 2025 bütçesi bulunuyor. Temmuz ayı gri listeden çıkış ve olası not artırımları ile geçebilir. Ağustos ayı ise sonbaharda yapılacaklara dair beklentilerle geçebilir. Eylül ayında ise yeni bir vergi paketini ve 2025 bütçe hazırlıklarını takip edebiliriz. Maliye politikası yeni adımlara açık bir ajanda sinyali veriyor.
Vergi alma, toplama ve gider yönetimi adımları, normalleşme sürecini destekleyici etki yapabilir. Söz konusu adımlar, para politikasının etkinliğinin artmasına yardımcı olabilir. Aynı dönemde para politikasında ise enflasyonun ana konu olmayı sürdürmesini bekleyebiliriz. Tabii önemli olan konu; enflasyonun baz etkisinin düşmesinden çok, aylık enflasyonların ne seviyede oluşacağı. Kaldı ki TCMB de bunu vurguluyor. Bu noktada hizmet enflasyonu tüm resim içinde önemli bir yere sahip.
Fiyat etiketlerindeki enflasyon - zihinlerdeki enflasyon
Temmuz ayında asgari ücrete ara zam yapılmayacağı haberleri, ücret-fiyat sarmalından çıkışa katkı sunabilir. Bu ise fiyatların bir tur daha artış kaydetmesine engel olabilir. Enflasyonun hız kaybı yaşaması normalleşmeye olan inancın artmasını sağlayabilir. Etiketlerdeki enflasyonun yumuşaması ise zihinlerdeki enflasyonla (atalet) mücadele için ön şart olarak değerlendirilebilir. Yeni ücret artışı olmaması “ücret artışının manivela olarak kullanılmasının” önüne geçebilir ve hizmet enflasyonunun normalleşmesine kapı aralayabilir. Bu durum ise TCMB’nin elini biraz rahatlatabilir