Hızlı kalkınma için daha yüksek bir bütçe açığı formül olur mu?

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

Geçtiğimiz Cuma akşamı Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Haluk Dinçer ekonomi gazetecileriyle bir toplantı yaptı… 

O toplantıyla ilgili bazı yazılar gazetelerde pazar günü yer aldı… 
Biz de o toplantıdaydık… 

Ancak bildiğiniz gibi gazeteniz DÜNYA pazar günleri yayınlanmıyor. Financial Times, The Wall Sreet Journal, Handelsblatt ve benzeri diğer ekonomi yayınları gibi… O nedenle biz haberi Türkiye’deki diğer gazetelerle aynı zamanda veremedik… 

Yine de, hemen söyleyeyim, özellikle ekonomiyle ilgilenen okurlar pek bir şey kaçırmış sayılmaz… 
Neredeyse bütün gazeteler işin ‘siyasi’ sayılabilecek bölümü ile ilgilenmiş. Dinçer’in Türkiye ve dünya ekonomisiyle ilgili değerlendirmeleri ve önerileri sayfalara pek de yansımamış… 

★ ★ ★ 

TÜSİAD Başkanı ile yapılan o sohbete ilişkin birkaç şey daha vurgulamak gerekiyor… 

Çünkü bana sorarsanız, ‘siyasi’ olan kısım da sohbeti bütünlüklü olarak yansıtmaktan uzak…Çoğu gazete, Dinçer’in söylediklerine kendi durduğu pozisyondan bakmayı yeğlemiş…Dile getirilenleri kendi bağlamından koparıp, işine geldiği gibi kullananlar da olmuş, doğrusu... 

Bu, bana göre, Türk basını adına gerçekten ‘çok üzücü’ durum… 
Okur açısından da sıkıntılı... 

Pazar günü iki farklı gazete alan her hangi bir okurun kafasının karışmaması mümkün değil. Sanki gazeteciler, aynı kişiyi aynı zamanda dinlememiş gibi... 

Buna ilişkin gazetecilerin kendi kendilerine mutlaka değerlendirme yapma gereği var... 
Benim de söyleceklerim var… 

Ama izin verirseniz, onları daha sonraki yazılara bırakalım. Bugün, TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer’in “2014 Yılını Bitirirken Temel İktisadi Tespitler ve Beklentiler”ine kulak verelim… 

★ ★ ★ 

Önce dünya ekonomisi ile ilgili gelişmeler… 
Özetle şunları söyledi Dinçer: 
• Küresel büyüme görünümünde belirgin bir iyileşmeden söz etmek oldukça güç. Dünya ekonomisinin uzun dönemli büyüme trendi yüzde 4.5. Bu 2014’te yakalanamadı. 2015’te de yakalanamayacak görünüyor; beklenti yüzde 3.5 civarında… 

• Bu yıl FED’in olası faiz artırımının etkisi sınırlı olur. Zamanlama ve artış miktarı belirsiz. 2016’ya sarkacağını söyleyenler var. Faiz artırımında kademeli ve uzun vadeye yayılan bir gelişme bekliyoruz. 

Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişleme politikasının da zamanlaması ve etkisi belirsiz. Parasal aktarım mekanizmasının ABD ekonomisinde olduğu gibi çalışıp çalışmayacağı belli değil. AB’yi oluşturan çok ülke var. Uygulamaların ne kadar başarılı olacağı belli değil. 

Yunanistan’da seçimleri kazanmaya aday gösterilen parti ‘Euro’dan çıkmayı” savunuyor. Seçim sonuçlarının doğuracağı politik risk 2015 yılında Euro bölgesindeki beklenen canlanmayı baskılayacak. Bu, Fransa ve İtalya’ya da sıçrayabilir. Bizim için risktir. 

• Şişmiş bir emlak sektörü, yerel yönetimlerin artan borçları, büyüyen “gölge bankacılık” sistemi Çin ekonomisinin büyümesini sınırlandırıyor. Burada yaşanacak bir türbülans bütün dünyayı etkileme gücüne sahip. 

• Dünya bir ayrışmaya gidiyor. Gelişmiş ülkeler gibi gelişmekte olan ülkeler de ayrışıyor. ABD ve Avrupa ekonomileri nasıl farklı performanslar gösteriyorsa, bir dönem lokomotif olarak görülen BRIC ülkeleri ve diğerleri arasında da farklı gelişmeler var. Brezilya’da büyüme düşük. Rusya’da eksiye dönüyor. 

Kapsayıcı reformlarla, makro ve yapısal hikayesini güçlendiren gelişmekte olan ekonomiler küresel likiditenin azalmasından daha az etkilenecek.

 ★ ★ ★ 

Dinçer’e petrol fiyatlarındaki düşüşün bu süreci olumlu yönde etkileme olasılığını sorduk… 

“Petrol fiyatı varil başına 70 dolarda oluşur deniliyor ama doğrusu bunu kim biliyor, ben bilmiyorum. Bu sürecin hem olumlu hem olumsuz etkilerinden bahsetmek mümkün” dedi ve devam etti: Dünya Bankası son çalışmasında petrol fiyatlarındaki düşüşün dünya ekonomisini yarım puan olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekiyor. Anlaşılan para potansiyel büyümesi yüksek ülkelerde kalmayacak. Bu bizi de etkileyecek. Nitekim, en çok ihracat yaptığımız ülkelerden Irak’a ihracatımız yüzde 9 düştü. En büyük 4’üncü ihracat pazarımız Rusya’ya yüzde 14 geriledi. Bu gelişmeler bizi 500 milyar dolar ihracat hedefimizden de uzaklaştırıyor. Hedefi tutturmamız için her yıl yüzde 15 artış beklenirken 2014’te ihracatta artış hızımız yüzde 4’lerde kaldı…” 

★ ★ ★ 

Peki, ya Türkiye’ye ilişkin beklentiler? 
Dinçer, şunları söyledi: 

• Jeopolitik riskler ve bölgemizdeki siyasi istikrarsızlık, 2015 yılında ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemeye devam edecek. Maalesef dünyanın bütün jeopolitik riskleri de bizim etrafımızda. Ve bize göre bu riskler bir yıl öncesine göre daha etkili. 

• Enerji ve petrol fiyatlarındaki olağanüstü düşüş Türkiye ekonomisinin büyümesini 0.6 puan olumlu yönde etkileyecek. Enflasyonu 1 puan, cari işlemler açığı / GSYH oranını ise 1.1 puan olumlu etkileyeceğini hesaplıyoruz. 

• 2015 yılı büyüme tahminimiz Orta Vadeli Program’da öngörülen yüzde 4’ün altında. Yüzde 3 civarında olacağını tahmin ediyoruz. OVP gibi biz de, net dış talebin büyümeye etkisinin bu yıl sıfır olacağını bekliyoruz. Yatırım artışındaki tahminimiz ise OVP’de öngörülenin altında. Bize göre, OVP’nin en iyimser tarafı bu. En zayıf da diyebilirsiniz… 

• Tüketici Güven Endeksi’ndeki düşüşün devam etmesi ekonomik aktivitedeki ivmelenmenin sınırlı olacağını gösteriyor. Son 5 yılın en düşük seviyesinde. Hızla ivmelenmesi zor. 

• Sanayi üretimi endeksinde daralma yılın son çeyreğinde zayıf bir büyümeye işaret ediyor. 

• Bu şartlar altında işsizlik oranın mevcut düzeyini koruması zor. Genç kesimde işsizlik yüzde 19 ile son yılların en yükseğinde. Büyümenin yüzde 3 seviyesinde olması halinde işsizlik oranın artması kaçınılmaz. 

★ ★ ★ 

TÜSİAD’ın enfl asyon hedefinin tutturulmasına ilişkin bakışında olumluya dönüş var. Dinçer bunu şu sözlerle ifade etti: “Gıda fiyatlarındaki normalleşme, kurdaki geçişkenliğin azalması düşen enerji fiyatları sonucunda enflasyonun 2015 OVP hedefi olan yüzde 6.3’e yaklaşması muhtemel. OVP ilk ilan edildiğinde bu hedefi çok iyimser buluyorduk. Ancak son dönemdeki gelişmeler bu oranın tutturulabileceğini gösteriyor. Bu iyi haber…” 

Peşinden uyardı: 
“Ancak son dönemde enflasyondaki artışın tümünü mikro temellere bağlamak mümkün müdür? Enfl asyon beklentilerini etkileyen unsurların üzerinde durulması gerekiyor. Ücret kontratları, faiz politikası, kamu maliyesi, gelirler politikası… Baz etkisi tamam, bu yıl enfl asyonda düşüş getirebilir. Ama unutmayalım her yıl petrol fiyatları düşmez. Biz TÜSİAD olarak, kamu maliyesindeki cari giderlerin Türkiye’nin büyümesinin üzerinde enflasyonist etkisi olduğunu düşünüyoruz. 

★ ★ ★ 

“Bu arada” dedi Dinçer, “Ben işadamıyım. Olumsuzlukları sayarken hiç birinden mutlu olmuyorum. Ama riskleri de paylaşmamız gerekiyor. Bu çerçevede, ‘bekle gör’ anlayışıyla yaklaşıldığında Türkiye ekonomisi performansının 2015 yılında 2014’ten farklılaşması mümkün değil.

O zaman ne yapılması lazım?
 TÜSİAD’ın hükümetten beklentisi nedir? 
“Aslında Türkiye ne yapması gerektiğini biliyor” dedi TÜSİAD Başkanı, “Hükümet tarafından ortaya konulan kalkınma planları, öncelikli değişim programları ve eylem planları olumlu. Akılcı bir yol haritası niteliğinde. Ancak, daha önemli olan, makro, mikro ve kalkınma başlıkları çerçevesinde önerilen eylem planlarının önceliklendirilmesi…” 

1400 maddelik eylem planının üçte ikisinin açıklandığını, kalanının da yakında açıklanmasını beklediklerini vurgulayan Dinçer şu yorumda bulundu: 
“Hepsi düzgün ve iyi çalışılmış dokümanlar… Bir küçük eleştirimiz bunların önceliklendirilmesi gerektiği. Kısa, orta ve uzun vadeli reformların doğru önceliklendirmesi ve etkili uygulanması ile kamu harcamalarının üretkenlik lehine yeniden yapılandırılması Türkiye ekonomik büyümesine ek olarak birbir buçuk puan katkı sağlayacaktır. Reform önerilerinin hayata geçmesi durumunda Türkiye 2016 itibariyle yeniden yüzde 5-6 düzeyinde büyüyebilir! ” 

★ ★ ★ 

Ya TÜSİAD hangi konuların ele alınmasını öncelikli görüyor? 

Dinçer, önceliklerini üç vadede ifade etti: 
“Kısa dönemli reform önceliğimiz, kamu maliyesinde disiplini sürdürürken, kamu harcama kompozisyonunu üretkenlik bağlamında reforma tabi tutmak. Bu, vergi muafiyetleri gibi hem vergi harcaması yoluyla, hem de bizatihi harcama kalemlerinde kompozisyon değişikliği ile yapılabilir.” 
Şöyle detaylandırdı önerilerini: 
“Kamunun bir geliri ve bir de gideri var. Ve bu giderin bir kompozisyonu var. Şu kadar savunmaya, şu kadar eğitime gibi… Bu kompozisyon Türkiye’nin geleceğini de belirliyor. Son derece önemli. Şimdi burada üzerinde durulabilecek iki konu var: 
Birincisi, harcama kompozisyonunu değiştirerek örneğin eğitime daha fazla yönelmek. Eğitimin niteliğinin artırılması bizim için çok acildir ve daha önceliklidir. 

İkincisi, Türkiye’nin kamu maliyesi dengesi başarılı. Kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 30’larda. Dünyaya bakınca iyi. Düşük bir düzeyde. Bütçe açığı da milli gelirin yüzde 1’i düzeyinde. Maastricht kriterlerinde dahi yüzde 3. Şimdi acaba, Türkiye yüzde 1 değil de, 2-3 bütçe açığı verse buradan sağlanacak kaynaklar, Ar-Ge’ye, sanayinin ekonomideki payının artırılmasına ya da benzer başka alanlara dağıtılsa Türkiye’nin uzun vadeli kalkınması hızlandırılabilir mi? Vergi muafiyeti, teşvikler çeşitli yollarla olabilir. Bir formül bulunabilir diyoruz. Koç Üniversitesi ile bu konuyu çalışacağız ve bir öneri paketi sunacağız…” 

★ ★ ★ 

Peki ya uluslararası derecelendirme kuruluşları? 
Türkiye’nin bütçe açığını artırması karşısında onlar ne düşünür? 

Çünkü bu Türkiye’nin notunun artırılmasında önemli kozu… Yabancı yatırımcı nezdinde böyle bir politika risk oluşturmaz mı? 

“Yabancı yatırımcının güvenini sarsacak bir yaklaşımdan bahsetmiyoruz” diyor Dinçer bu soruya karşılık; “Sakın yanlış anlaşılmasın. Biz kamu maliyesinin disiplinini bozalım demiyoruz. Geçmişte çok çektik. Ve Türkiye bu konuda güzel bir başarı yakaladı. 12 yıl önceye göre denge çok daha sağlam. Makroekonomik istikrarın bozulmasını asla istemiyoruz.” 

★ ★ ★ 

Gelelim orta vadeli önceliklere…

 TÜSİAD’ın orta vadeli reform öncelikleri; enerji piyasasının liberalleşmesi, rekabet gücünü çok ciddi biçimde olumsuz etkileyen kayıt dışılığın azaltılması, işgücü piyasasının esnekleştirilmesi, hukuk güvenliği altyapısının güçlendirilmesi ve inovasyon kapasitesinin artırılmasını sağlamak üzere Ar-Ge destek politikaları ve kuvvetli üniversite- sanayi işbirliği alanları… 

“Orta vadeli reform önceliklerinin başarıya ulaşabilmesi için denetleyici- düzenleyici kurumların özerk yapısının piyasa ekonomisinin öngördüğü şekilde geliştirilmesi gerekiyor” dedi Dinçer ve sözlerini şöyle açtı: 

“Düzenleyici ve denetleyici kurumlar serbest piyasa ekonomisinin olmazsa olmazı. Bağımsızlıkları çok önemli. Kesinlikle özerk olmalı. Bunlara yapılan politik baskılar doğru değil. Dünyada da düzenleyici ve denetleyici kurumlar bağımsızlığını kaybetti. En önemli kurumlardan biri Merkez Bankası’dır. Türkiye’de özellikle ekonomik büyüme konusunda beklenti oldukça yüksek. Para politikalarıyla mucize bekleniyor. Siyasal anlamda çok müdahale ediliyor. Merkez’in görevi öncelikle fiyat istikrarıdır. Türkiye’nin büyüyebilmesi için yapısal reformlara el atılması gerekir…” 

“Merkez Bankası’nı başarılı mı buluyorsunuz?” sorusuna ise Dinçer şu yanıtı verdi: 

“Rakamlara bakarsanız belli konularda son dört yıldır hedefl eri tutturamıyor. Bunun nedeni nedir? Siyasi baskılar mı? Bende bir bilgi yok. Ancak bunun hesabını kim verecek? Ondan da emin değilim…” Dinçer, genel olarak düzenleyici ve denetleyici kurumlarla ilgili işleyişin istenilen seviyede olmadığı görüşünde…

 ★ ★ ★ 

TÜSİAD’ın uzun vadeli reform öncelikleri ise sınırlı tasarrufların üretken sektörlere yönelmesi yoluyla sanayinin ekonomideki payının artırılması… 

Dinçer, “Türkiye çapında hiçbir ülke yok ki, sanayi üretimini geliştirmeden gelişebilsin. Sanayinin ekonomi içindeki payı 8 puan düştü. Bunu alarm verici buluyoruz” diyor… Diğer uzun vadeli reform öncelikleri arasında, “eğitimin niteliğinin geliştirilmesi, kadın istihdamının artırılması, bölgesel kalkınmışlık farklarının azaltılması ve tarımda verimlilik artırıcı reformlar” var. “11 milyon kadın çocuk bakacağım diye iş gücüne katılmıyor” dedi TÜ- SİAD Başkanı…

 ★ ★ ★ 

TÜSİAD, haziran ayındaki genel seçim öncesinde, “Sürdürülebilir Kalkınma” ana başlığı altındaki reform alanlarını bir kez daha siyasi partilere sunacak. 

Ve Dinçer’e göre, “Türkiye, ne yapması gerektiğini biliyor…” 
Bunlar sır değil… 

10’uncu 5 Yıllık Kalkınma Planı’nda da, Ekonomik Dönüşüm Paketi’nde de yazılı… 

Şimdi sıra, seçimler nedeniyle ertelenen “bu reformları eş zamanlı olarak yapmakta. Birini diğerine tercih etmeden!”

TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer’den gündeme damga vuracak satır başları

TÜSİAD’ın ayrılmaz bir parçasıyım 

TÜSİAD 22 Ocak’ta Genel Kurul’unu gerçekleştirecek. Yeni başkanın kim olacağı merak konusu. Dinçer bu konuda ısrarlı sorulara rağmen ne kendi pozisyonuyla ilgili bir sinyal verdi ne de farklı bir isim paylaştı. Dinçer, “TÜSİAD geleneklerinde Genel Kurul’dan bir hafta önce kimin aday olup olmayacağı netleşir. Herkes aday olabilir. Başkanlıktan ayrılsam da Başkanlar Konseyi’nin üyesi oluyorum. Artık TÜSİAD’ın ayrılmaz bir parçasıyım" dedi. 

Kabuk değişikliği yok ben de profosyonelim

TÜSİAD’ın yapısında bir değişiklik olup olmayacağı, daha çok “profesyonel yöneticiler” döneminin başlayacağına ilişkin duyumların sorulması üzerine Dinçer, “TÜSİAD’da daha önce de profesyonel yöneticiler oldu. Şahap Kocatopçu, Erkut Yücaoğlu… Ayrıca siz beni sermayedar olarak görüyor olabilirsiniz ama ben de profesyonelim. TÜSİAD’da bu anlamda farklı giden bir şey yok. Geçmişte oldu gelecekte de profesyonel yöneticiler başkan olacaktır. 

Verginin yüzde 85'ini veriyoruz Türkiye'de sözümüz dinlenir

Haluk Dinçer, TÜSİAD’ın ‘neden bir muhalefet güdüsüyle hareket ettiği’ yönündeki bir soruyu da şöyle yanıtladı: “TÜSİAD Türkiye’nin etkili, bağımsız ve gönüllü bir sivil toplum örgütüdür. Üretim, istihdam, yatırım ve dış ticaretin büyük çoğunluğunu yapan, aynı zamanda Türkiye’de kurumların ödediği verginin yüzde 85’ini ödeyen insanların birlikteliğidir. Dolayısıyla, ağzımızdan çıkan doğal olarak Türkiye’de dinlenir. 

Paralel varsa ortaya çıkarmak MİT'in, Emniyet'in, Yargı'nın işi

Dinçer’e Erkut Yücaoğlu'nun, “paralel devlete izin verilemeyeceğine” ilişkin sözlerinin ardından, kendisinin geçen ay Hürriyet gazetesinde TÜSİAD Başkanı olarak Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajda ‘paraleli görmüyorum’ gibi farklı vurgularda bulunduğu, arada neyin değiştiği soruldu. Dinçer’in yanıtı şöyleydi: “Erkut Bey, ‘Hiçbir devlet kendi içinde paralel bir yapılanmaya müsaade etmez’ anlamında bir şey söyledi. Kendi söylediğimle bunun arasında fark görmüyorum. Bir paralel devlet varsa tabii ki TÜSİAD bunun ortaya çıkarılmasını ister. Bu Emniyet’in işi, MİT’in işi, yargının işi. Belki sizi oradaki manşet yanıltıyor. Ortaya çıkmış paralel devlet görmüyorum. ‘Paralel devlet yok’ anlamına gelmiyor. 

Ben Ergenekon'a, Balyoz'a inandım ama bugün neredeyiz bilmiyorum

17 Aralık’ta organize bir şeyler olduğunu görüyoruz tabii. Arka arkaya dört bakanla ilgili ve o dönemde başbakan olan Cumhurbaşkanımızla ilgili bazı tapelerin eş zamanlı servis edilmesi bunun arkasında organize bir şey olduğunu gösteriyor. Ama bunlar kimdir, nedir bilmiyoruz. Şeffaflık, bağımsızlık olmazsa Türkiye bir hukuk devleti olamaz. Ben Ergenekon’a da, Balyoz’a da inandım. Ama ben şu anda gerçekten bilmiyorum Ergenekon’daki resmi. Siz biliyor musunuz? Bugün neredeyiz, ben bilmiyorum. Tabii ki, paralel devlet ciddi bir iddia ve ortaya çıkarılması gerekir. TÜSİAD’ın farklı bir pozisyonu olamaz. ‘Çıkarılmasın’ demiyorum. ‘İnanmıyorum’ demiyorum. Şu anda bekliyorum. Yargıda ortaya çıkarılmasını bekliyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar