Hızlı büyüme ne zaman tehlikeli olur?
Büyümek güzeldir. Hızlı büyümek de güzeldir. Ancak organizasyonun arkanızdan gelmesi şartıyla! Yani şirketinizin yönetim ve organizasyonu bu büyüme ile baş edebilecek kadar esnek, çevik ve dayanıklıysa, büyüme süreci ile baş edebiliyorsa büyüme ancak o zaman güzeldir.
Hızlı büyüme ne zaman risklidir?
Hızlı büyüyen ve çok kısa zamanda ölçeklenen şirketlerin en büyük sorunu organizasyonun arkadan gelememesidir. Patron ve ekibinin vizyonu ve çabaları ile hızlı büyümeyi başaran organizasyon, belirli bir büyüklüğe (ciro, operasyon, çalışan sayısı, şirket sayısı, coğrafik birim sayısı) ulaştığında, organizasyon bu hıza ayak uyduramazsa işler fazlaca kişiye bağımlı hale gelir.
Bu kişiler, sistem ve süreç tasarlamak yerine, ekipleri genişletip, işi yönetmekten çok işin yürütülmesi tarafında kalırlar. Kontrolü bırakmazlar. Patron ve tepe yöneticiler sürekli icranın içinde kalmak, günlük operasyonel konularla ilgilenmek durumunda kalırlar. Bu durum strateji üretmede sorunlara neden olabilir. İşe makro bakma ve strateji üretme süreci kesintiye uğradığında ise eninde sonunda büyüme yavaşlar veya karsız hale gelebilir. Ayrıca hıza yetişemeyen örgüt hatalar yapar, verimsizlikler yaşar ve maliyetleri kontrol altına alamaz.
Hızlı büyümenin yönetilmesi gereken temel riski budur. Enflasyonist olmayan bir ortamda, iki sene içinde 500 milyon TL cirodan, 1,2 milyar TL ciroya çıkmak, 150 çalışandan, 400 çalışana çıkmak, bir yeni üretim hattı ya da yeni lokasyonlarda genişlemeye gitmek kulağa keyifli gelebilir ancak işin organizasyon tarafına da bakmanız lazım. Büyüme çoğunlukla eski iş yapış temelleri üzerine inşa edildiğinden ve temel yetersiz kalabileceğinden, bir süre sonra sizi taşımaz.
Hızlı büyüme dönemlerinde ne yapmalıyız?
Bu aşamada, doğru kurumsallaşma (bürokrasi ya da katmanlı yönetimden bahsetmiyorum) modeli ve yaklaşımı hayata geçirilmelidir. Buna “çevik kurumsallaşma” diyebilirsiniz. Kurumsallaşma; stratejiyi, süreçleri, performansı ve değişimi yönetmek demektir. Bu dörtlü bir döngü gibi çalışır. Strateji ortaya koyulur, süreçler ile icra edilir, performans yönetimi ile ilerleme takip edilir, değişim yönetimi ile strateji ve süreçler sürekli güncel tutulur.
Bu dörtlünün iyi çalışması için şirket içinde iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekir. Bu dört alan ve üç mekanizma, çarpan etkisi ile şirketi kurumsallaştırır. Bu yedi unsur ise “kurumsal yönetim” ile desteklenir. Şirketin kurumsal yönetim yapısını; yani yönetim kurulu, icra yapısı ve komiteleri oluşturmak ve bunların işlevselliği sağlamak bu yedi unsur için gerekli enerjiyi sağlar.
Büyüme, kurumsallaşma ile eş zamanlı yürütülmelidir. Kurumsallaşma olmadan büyüme yönetilemez. Büyüme olmadan kurumsallaşma ise fayda sağlamaz. İkisi birlikte olmalıdır.
Büyümekten korkmayın, eğer…
Bu sekiz konuda sağlam adımlar atmışsanız! Bütün mesele büyük resmi görebilmektir. Büyüme süreçleri genellikle pazara yeni ürün/hizmet sunma, eski ürün/hizmete yeni pazarlar bulma, yeni müşteriler kazanma veya konjonktürden kaynaklanır. Nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, operasyonu zorlar. Satışlar arttıkça genelde işle başa çıkabilmek için ilk yapılan iş gücünü artırmaktır. İş gücünü aynı oranda artırmak yerine, süreçleri tasarlamak, iyileştirmek, daha dijital ve kontrollü hale getirmek, organizasyonu doğru kurgulamak ve yönetim ekibinin yönetim kaslarını güçlendirmek gerekir.
Bunlar zor işler değil, sadece büyümeyi iki taraflı planlamak gerekiyor. Şirket yönetiminde başarının iki yüzü olduğunu unutmayalım. Bir yüzde büyüme, diğer yüzde ise doğru kurumsallaşma. Temelleri sağlam tutarsanız, büyüme dönemlerinde rahat edersiniz.