Hisarcıklıoğlu’nun gösterdiği hedef

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Dünya ekonomisi 6 yıl önce krize girdikten sonra, sistemin kendini yeniden üretebilir hale gelmesi için arayışların hızlanması doğal gelişmeydi. Çok genel çizgileri ile iki refl eks ortaya çıktı: Biri, krizi tarihsel verileri analiz ederek, “sonuçları” gösteren rakamları analiz edenler... İkincisi de dünya genelinde belirleyici olan “eğilimleri” gözlemleyen, tanımlayan ve kavramaya çalışarak gelecek tasarlayanlar. 

Gelecek tasarlamasında “eğilim analizlerinin” belirleyici olması nedeniyle, Kartape Ekonomi Zirvesi’nde TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun gösterdiği hedef üzerinde biraz daha durmalıyız. 

Kriz sonrasında çok sık gündeme taşıdığımız 9 eğilimi başlıklar halinde geçen hafta bu sütunda bir kez daha paylaştık. Listeye, ağırlığı giderek artan bazı yeni eğilimler ekleyelim ki, dünya genelinde insanların nelerle uğraştıklarına ilişkin malumatı artırmış olalım. 

Son birkaç yıldır tanımlanan bazı temel eğilimler şöyle: 
• Hiper düzeyde karşılıklı bağımlılıklar yerel düşünsek bile küresel karar almayı gerektiriyor. 
• Emtia, yani mal kapitalizmi, hızla entelektüel kapitalizme geçiş yapıyor; klasik sanayileşmenin emek-sermaye eksenli yapılanması, yaratıcı-gerişimci eksene kayıyor. 
• Zenginliğin önemli kaynakları arasında, eğitim güçlerinin sermayeye dönüştürülmesi ağırlığını artırıyor. 
• Toplumsal ilişkiler mekanlardan bağımsızlaşıyor; çok uzaklardaki insanlarla etkileşim içine girebiliyoruz; “ani temas” sıklığının artması birey, topluluk ve toplum ölçeğinde sosyo-ekonomik, psikolojik ve kültürel sorunlar üretiyor. 
• Ayrıntılar çoğalıyor, sistemlerin dokuları karmaşık hale geliyor; sorunların etken ve edilgen kontrolü (insan ve altyapı kontrolü) farklı metot ve analiz teknikleri gerektiriyor. 
• Bireylerin, toplulukların ve toplumların ‘tercih dengeleri’ farklılaşıyor. 
• Özellikle yönetenlerin popülist aşırılığın basit formüllerine sığınma kolaycılığı kaynak verimini ciddi biçimde düşürüyor. 
• Ortalama ömür uzuyor; doğum oranı düşüyor; nüfus yapıları, yaşam biçimi ve yaşam tarzları değişiyor. 
• Rekabet koşulları ulusal sınırlar içinde değil, yüksek küresel standartlar çerçevesinde belirleniyor. 
• Kriz şiddetlendikçe sosyal sorunlar keskinleşiyor; küllenmiş önyargılar canlanıyor; yeni çekişme ve çatışma alanları ortaya çıkıyor, toplumsal yönetimde yeni kuramlar, stratejiler, taktikler ve operasyonlar gerekiyor. 

Önceki yazıda paylaştığımız 9 temel eğilime 10 eğilim daha eklemiş olduk... Eğilimleri daha da ayrıntılandırmamız mümkün, üzerinde çalıştığımız projelere göre eğilim tasnifl er yaparak işimizi çözmenin aracı haline getirebiliriz. 

Biliyorum eğilimleri tartışmak popüler bir alan değil... Temel belirleyiciler olmularına rağmen, eğilim analizleri kitlelerin çok fazla ilgisini çekmiyor ve taraftar toplamıyor. 

Durup kendimize bir soru yöneltelim: Bazı sorunlarımızı neredeyse yarım yüzyılı aşan bir zaman kesitinde tartıştığımız halde neden sonuç alamıyoruz? 

Birincisi, tartışma metodumuz yanlış olabilir. “Metot, o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler” genellemesini anımsayalım. Eğer, sorunlarımızı ele alış biçimimiz, tartışma yöntemimiz yanlışsa, etkili sonuçlar almamız mümkün olmaz. 

İkincisi, tartışmalarda açıklamaları desteklemek için kullandığmız veriler eksik ve yanlış olabilir. Kullandığımız verilerin nasıl derlendiğini, hangi metotlarla enformasyona dönüştürüldüğünü üzerine durmalıyız. Maksadı aşan bir ifade olmasından çekinirim, ama herhangi bir işi yöneten kişi, bir proje üzerinde çalışan uzmanın, çalıştığı alanı yönlendiren en az beş temel eğilimin etkileri hakkından ayrıntı bilgisine sahip değilse, üzerinde çalıştığı konunun bileşen ve bağlamlarının dengerinin nasıl oluştuğuna kafa yormamışsa, etkin kaynak kullanımına değer katması mümkün olmaz.

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar