Hipnotik itiraflar zamanı...
ANKARA'DAN / Taylan Erten [email protected] Şu soruyu, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'a yönelten genç meslektaşım Ahmet Ergen'i kutlarım: "Merkez Bankası Başkanı olmasaydınız, bu açıklamaları ekrandan dinlerken 'eyvah' der miydiniz?" Soru, "günün" değil, son zamanların en iyi gazeteci sorularından biri. Arka planında Merkez Bankası'nın 2008 yılı İkinci Enflasyon Raporu ve Başkan Yılmaz'ın "enflasyon" odaklı ve "satır araları" okunduğunda "Eyvah!" dedirtecek değerlendirmeler var. Başkan Yılmaz'ın cevabı da "diplomatik ustalık" eseri: "Merkez Bankası Başkanı'nın bilgilerine sahip olmasam 'ne güzel' derdim." Bu cevap, istikrar politikasının enflasyon odaklı, yüksek faizli, düşük döviz fiyatlı "merkez çekirdeğindeki" ciddi çatlamanın itirafı mı? Aynı zamanda, Türkiye ekonomisinin "iç istikrarsızlık" unsurlarıyla birleşen "küresel reel kriz" süreci karşısında ne kadar "savunmasız" kaldığının kabulü sayılabilir mi? Merkez Bankası para politikasının "kaptan köşkü"... Başkan Yılmaz "kaptan"... Sadece para politikasının değil, ekonominin "ana seyir donanımı" orada... "Kaptan", önündeki seyir aletlerine, bilgilerine hakim. Belli ki, elindeki bilgiler ekonominin sıkı bir fırtınaya doğru ilerlediğini gösteriyor ve "kaptan" çok özenli bir dille mürettebatı da, yolcuları da uyarıyor. Unakıtan'ın uyarısı Önceki gün Başkan Yılmaz enflasyon raporunu açıklarken, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da "Global Krizin Türk Kamu Maliyesine Yansımaları: Beklentiler ve Hedefler" konulu panelde konuşuyor. Diyor ki: "Türkiye ekonomisi (krizden) küresel ekonomilerden daha fazla etkilenmeye başladı. Dışarıda büyüme oranları düşüyor, enflasyon artıyor, sermaye eskisi gibi bol değil. Türkiye'de enflasyonda kimse yüzde 4'ler falan beklemesin. Büyüme eskisi gibi olmayacak. Artık öyle 7, 8, 9 filan yok..." Unakıtan'ın şu uyarısı ayrıca önemli: "Elimizi attık oradan buradan borç aldık... Artık o imkanlar de eskisi gibi değil. Kur riskine girmeyin. Özel sektöre söylüyorum: Buradan dolar, Euro buldum... Ama kur riski seni alır götürür." Özellikle son cümle, 158 milyar dolar gibi bütün zamanların en yüksek dış borcuna sahip özel sektörün nasıl bir tehditle karşı karşıya bulunduğunu vurguluyor. Bize bir şey olmazdı! Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, Maliye Bakanı Unakıtan aynı gün farklı yerlerde aynı şeyi söylüyorlar: Küresel kriz, Türkiye'ye geldi! Ekonomi yönetimin teknik ve siyasi kanatlarındaki iki önemli ismin bu tespitte buluşması son günlerin en ilginç, en çarpıcı, en uyarıcı tesadüfü... Bu buluşmaya Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'in de katılması, Türkiye ekonomisini saran "fırtına bulutlarının" hızla koyulaştığını gösteriyor. Şimşek, geçen salı günü İstanbul'da Türk-İngiliz İşbirliği Konseyi'nce düzenlenen "Türkiye Sermaye Piyasaları Forumu"nda, 2008 yılı cari açığının 50 milyar dolara çıkabileceğini söyleyerek, Yılmaz-Unakıtan tablosunu tamamlıyor. Üç yetkili ve etkili ismin kamuoyuna verdikleri mesajlar bir şeyi daha gösteriyor: Hükümet ve "Ekonomi yönetimi" son günlere kadar "Bizim ekonomi o kadar güçlü, o kadar iyi yönetiliyor ki, küresel kriz vız gelir" pozisyonundaydı. Türkiye'ye bir şey olmazdı! Şimdi, küresel kriz "vız gelmemeye" başladı. Peki, bilinir, bilinmez; görünür görünmez tüm kriz sinyallerine, olgularına karşı, Türkiye ekonomisini "yönetenlerin" bir tedbir ve çözüm politikaları tasarımı, planları var mı? Galiba, bunu da hükümet ve ekonomi yönetimi "küresel afyon uykusundan" uyanırsa öğrenebileceğiz! Şimdi "hipnotik itiraflar" zamanı...