Hiper enflasyon korkusu

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr

Avrupa Merkez Bankası(AMB) müdahale etmeli mi? Kriz gündeminin ilk maddesi bu. Öncelikle; Almanya'nın buna niçin destek vermediğini belirtelim. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'da hiper enflasyon yaşandı. Bu kötü tecrübe, bugünkü politikacının düşünce yapısını da etkiliyor. AMB devreye girerse, enflasyon çok yükselebilir korkusu yaşanıyor. Bunun gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. AMB'nin legal açıdan müdahale edemeyeceğini savunanlar da var. Bu da yanlış. Lizbon Anlaşması'nın ilgili maddeleri buna izin veriyor. Kaldı ki; AMB ikincil piyasada zaten orantısız alımlar yapıyor. 

Enflasyonunun hızla yükselmesi için, ekonomideki aktarma mekanizmasının iyi çalışması gerekir. Oysa; Euro Bölgesi'ndeki kredi genişlemesinin hem talep hem de arz tarafında durduğu görülüyor. Bu tarz likidite programlarının enflasyonist etkisi ABD'de de sınırlı kaldı. Aktarma mekanizması orada da çalışmadı. Fed programlarının yarattığı tek olumsuz etki, enerji ve gıda fiyatlarındaki artışlar oldu. Ancak bu yükselişler biraz da özel portföy tercihlerinden kaynaklandı. Emtia fiyatlarındaki artışlara rağmen, ABD'de enflasyon, tarihsel ortalaması olan yüzde 4'ün altında seyrediyor. Fed'in programları spekülatif psikoloji yarattı. Yorumcuların yüzde 95'i Fed'in para bastığını zannederken, yatırımcıların da bu psikoloji ile hareket etmeleri makul olabilir.

Aktarma mekanizması çalışmıyorken, Euro Bölgesi'nin enflasyon yaratma kabiliyeti, Japonya'nınkinden pek farklı olmaz. Japonya, uzun yıllar boyunca tahvil satın aldı. Enflasyon yükselmedi. Kaldı ki; euroda çok büyük oranlı bir değer kaybı yaşanmadan, enflasyonun artması güç. Olası bir likidite operasyonuna,  ekonomik veya legal bir sorundan ziyade, büyük bir politik problem olarak bakılabilir. Merkez bankacılar,önemli politik kararların 'seçilmişler' tarafından verilmesini tercih ederler. AMB de olayın politikacılar tarafından çözülmesini istiyor. Tabii Yunanistan ve İtalya'da, seçilmeden gelen teknokratların yönetime gelmeleri de ilginç bir durum oluşturuyor.

AMB'nin haklı olduğu noktalar olabilir. Fakat müdahale isteksizliğinin uzun sürmesi, her geçen gün zararı arttırıyor. Risk her tarafa yayılıyor. Merkezdeki ülkelerin tahvillerini düşünün. Bu tahvilleri kimler alıyor? Bu ülkelerde kredi riski olmadığını düşünen emeklilik fonları ve diğer kurumsal yatırımcılar. Bu yatırımcılar arkada AMB gibi bir garantör görmezse, bundan sonra niçin alım yapsınlar? Alım yapmazlarsa, faizler yükselmeye devam etmez mi?

Olayların bu noktaya gelmesinde, politikacıların büyük sorumluluğu var. İflaslardan o kadar korktular ki, borçlu ülkelerin bankalarının batmasına müsaade etmediler. Çünkü işin ucu Fransız ve Alman bankalarına dokunuyordu. Bu nedenle batık bankaları görmezden geldiler. Her şey kontrolden çıktı. Artık yeni bir yapıya doğru gidiliyor. Daha güçlü bir mali birlik kurulacak. Euro'dan çıkış şartları kolaylaştırılacak. Bazı ülkeler gidecek. Bu arada, AMB'nin devreye girmesini de bekliyorum. Merkez bankası, politikacıların bazı adımlar atmasını, anayasal düzenlemelerin yapılmasını beklerse çok geç olur. Bunlar kısa dönemde çözülecek konular değil. Piyasanın o kadar sabrı olmayabilir.

Yatırımcılara, 'Defansif stratejilere devam' diyorum. İMKB eylül ayında 60.000 seviyesine yaklaşırken; 'Elinizdeki hisselere çok güvenseniz de, VOB'da İMKB-100 kontratı satarak tam korunma pozisyonu alın' fikrini vermiştim. Bu görüşümde bir değişiklik yok. Piyasalardaki sert iniş çıkışlar sürecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019