Hindistan, baharat yolu, ticaret savaşları ve Hamas
Hindistan. 1,428 milyarlık nüfüsuyla dünyanın en kalabalık ülkesi. Eminim pek çoğunuz en kalabalık ülkenin Çin olduğunu düşünüyordunuz, ancak Hindistan son yıllardaki hızlı nüfus artışı ile Çin’i geride bırakmış durumda. Ülke, yüz ölçümü bakımından ise dünyanın en büyük yedinci ülkesi.
Kültür, din ve etnisite bakımından ise en zengin ülkesi olduğu söylenebilir. 21 resmî dilin anayasada kabul edildiği ülkede en çok İngilizce konuşuluyor. Hindistan ekonomisi, nominal olarak dünyanın yedinci, satınalma gücü açısından ise üçüncü en büyük ekonomisi.
Ülke ekonomisi son 20 yılda ortalama her yıl yüzde 7 büyürken, hızla sanayileşme çabası da sürüyor. 2014 yılından bu yana da dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi durumunda. 1947 senesinde İngiliz işgalinin sonlanmasıyla, ülkede ithal ikameciliği, korumacılık ve sosyalizm hakim olurken, 1991’den itibaren yerini ekonomik serbestleşmeye ve pazar odaklı bir büyüme modeline bıraktı. 2008 yılına gelindiğinde, Hindistan dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasındaki yerini almıştı bile.
Hindistan her zaman Çin’in gerisinde kaldı
Büyüyen ekonomik göstergeleriyle Hindistan her zaman Çin ile karşılaştırılmıştır. Ancak yetersiz altyapısı, düşük verimliliği, tarım dışı alanlarda istihdam olanaklarının azlığı, yeterince sanayileşememesi, kırsal nüfusun başta eğitim olmak üzere temel imkânlara erişimindeki güçlükler, düşük vergi gelirleri, bütçe açığı gibi sorunlar ülkeyi her zaman mevcut Çin’in gerisinde bırakmıştır.
1,5 milyara yaklaşan nüfusun yüzde 25’i yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdürüyor. Tarımın milli gelir içerisindeki payı yüzde 15’ler seviyesinde iken, sanayinin payı yüzde 25’lerde. Tekstil, makine, otomotiv, enerji, kimya üretimdeki ana sektörler. Ülkenin ismi “Bharata” olarak geçmekte ve bugün de Hindistan anayasasında Bharat olarak kullanılmakta.
Baharat yolu diye kullanılan tabir de buradan gelmekte. Hint coğrafyası göç ve ticaret yolları üzerinde olması sebebiyle tarih boyunca çok çeşitli milletlerle, hep etkileşim içinde olmuştur. Ticaret savaşlarının başlaması ile Çin’e hep bir alternatif arayan başta ABD olmak üzere batı dünyası, Hindistan’ı nasıl ana oyuncu yapar ve Çin etkisini azaltır, öte yandan da batıyla olan ‘mesafeyi nasıl kısaltabiliriz’in arayışını hep sürdürdü. Oysaki Hindistan Çin ile kıyaslandığında hem Çin’in çok gerisinde, hem de yeterli know-how’a sahip durumda değil.
Çin’in alternatifini yaratma sevdasından vazgeçemeyen ülkeler, 2023’ün Eylül’ünde Yeni Delhi’de gerçekleştirilen G20 Zirvesi’nde kısa adı IMEC olan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’nu kurduklarını açıklamış ve tarihi baharat yolunu yeniden hayata sokma arzularını dile getirmişlerdi.
ABD, Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Almanya, İtalya ve AB buna dair bir de mutabakat zaptı imzalamışlardı. Önerilen koridor, Hindistan›dan BAE›ye uzanacak, ardından Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail›i geçerek, Avrupa›ya bağlanacak, böylece Hindistan’dan yüklenen mallar Türkiye’de bypass edilerek İsrail ve Yunanistan limanları üzerinden Avrupa›ya daha hızlı gönderilecekti.
Ticaret savaşları gerçek bir savaşa dönüştü
Projenin en önemli ve dikkat çeken ülkesi ise İsrail’di. Bugün Filistin’i adeta coğrafyadan silmeye yönelik çabaların ve batı dünyasının ses çıkarmayarak destek vermesinin, insanlık dışı katliamın soykırıma doğru evrilmesinin altında yatan bu plan, ticaret savaşlarını gerçek savaşa dönüştürmüş, yerini adeta bir vahşete bırakmış, koltuklarını sağlamlaştırma derdinde olan iki lider Netanyahu ve Biden’ın da ekmeğine yağ sürmüştü.
G20 zirvesi sonrası “İsrail, bu ekonomik koridorda önemli bir kavşak olacak. İsrail’deki demiryolları ve limanlar, Hindistan’a yeni limanlar açacak. IMEC, İsrail tarihindeki en büyük işbirliği” yönünde açıklama yapılırken, bizler böylesi acı bir planın yapıldığından ne yazık ki haberdar değildik. Çin’in bölgedeki ekonomik hedeflerine meydan okuma olarak dillendirilen Baharat Yolu projesine tutunanın sadece Netenyahu olmadığını, Biden’ın ABD’sinin de hayalinin bu olduğunu anlayabilmek çok da zor değil.
IMEC’i daha önce pek çok kanalda ve köşemde anlatmış, başarılı olmasının mümkün olmadığını söylemiştim. Bu işin ticaret boyutunu koyun bir kenara. Ancak bu senaryo üzerinden İsrail’in ve müttefiklerinin Filistin’e yönelik saldırılarını kabul etmek ne benim ne de insanlığın kabul etmemesi gereken bir durum. Liderlerin varlıklarını sürdürebilme uğruna uydurdukları bu senaryoların ne denli asılsız olduğunu eminim ileride tarih yazacaktır.