Hikayenin adını koymak
Biz, içerideki rüzgarı dindirmeye çalışırken dışarının hengamesi sakinlemek bilmiyor. Negatif ayrıştığımız günleri şimdilerde geride bıraktık. Bir nevi sakinleme dönemindeyiz. Tam anlamıyla geride bırakabildik diyebilir miyiz? Henüz değil. Yapılanlar kadar yapılacaklar, bekleyenler ve yapılması gerekenlerin elzemliği var. Hepsi de baki.
Ne olduysa oldu; majör endeksler bir türlü dikiş tutmuyor. Dünyanın majör endeksi konumundaki S&P 500’de 3 Ekim kapanış fiyatı olan 2925 puan seviyesinden bu yana oynaklıkta artış söz konusu. Süreç içerisinde farklı başlıkları harekete neden olarak gösterdik. Ancak, tek başına ana sürükleyici unsur şudur diyebileceğimiz bir başlık hali hazırda öne çıkmış değil. Ancak, 2600-2650 puan aralığından gelmesini beklediğimiz, genel katılımcıların da bu yönde fikir beyan ettiği 29 Ekim dönüşünden bu yana tek bir başlığı sıklıkla tartışır konumdayız; geleceğe dair şirket beklentileri.
Endeksler için belirli hedefleri konuşmaya, üzerine kafa yormaya çalışırken ülke faizleri, risk primi ve şirketlerin beklenen karlılıkları ana temayı oluşturmada öne çıkar. Buradan hareketle yola çıktığımızda, farklı göstergeleri izlemek mümkündür. Beklenen fiyat/kazanç oranı ve hisse başı kar rakamı önemli kalemler konumundadır. F/k oranında S&P 500 endeksi için önemli bir değişimi takip ediyoruz. Neden S&P 500? Çünkü, ABD için olduğu kadar dünya için de gösterge niteliği taşıyor. Bugünlerde mevcutta 18.50 seviyesinde oluşan f/k oranı gelecek 12 ay için 15.73 seviyesinde tahmin ediliyor. Tahmin diyoruz, zira şirketlerin yönlendirmesi ve analist beklentileri bahsettiğimiz rakamın oluşumuna katkı sağlıyor. Oysaki 3 Ekim günü 16.84 düzeyinde oluşuyordu. Biraz daha konuyu genişletmek mümkün; gelecek 12 ayın üzerine 1 yıl kadar daha süre eklediğiniz zaman söz konusu rakam 15.09’a geriliyor. Yani, endeks için beklentiler törpüleniyor. Buradan “fiyatlar artmayacak” gibi bir çıkarım yapmak ciddi hata olur. Aksine, büyümeye devam edecek ancak hızı yavaşlayacak. O halde meşhur soruyu sormak hakkımızdır; dünyanın sonu mudur? Tabi ki değil. Ekonomik aktivite açısından iyi bir yıl geçiriyor ABD. 2017’de bugünlerdeki kadar ticaret kaygısı dillendirilmiyordu. Küresel ekonomideki büyüme performansı yine senkronizeydi ancak ivmesi daha iyiydi. Bakın, sesli düşündüğümüz zaman resim biraz daha netleşiyor gibi sanki. Endeksin geneli için beklenen hisse başı kar oranında zayıflama var mıdır? Henüz ciddi ölçekte değil. Bugün 145.43 dolar seviyesi takip edilirken gelecek 12 ay içerisinde 171.09 dolar rakamı ile karşılaşıyoruz.
Ne oluyor? Teknoloji şirketlerine dair gelecek dönem beklentileri zaten yıl içerisinde ciddi prim yapmış hisseler üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturuyor. Bu arada teknoloji kısmı hikayenin sadece küçük bir bölümünü oluşturuyor. Global büyümenin geleceği üzerine henüz yeterince kafa yormuyoruz. Belirsizlik başlıkları artık sıklıkla merkez bankalarının raporlarında kendilerine yer bulur oldu. Hal böyle olunca da ülkelerin yatırım kalemleri de negatif etkileniyor. Kim gibi? Örneğin, Brexit hikayesi ile birlikte İngiltere gibi. Başka? Mali teşviklerin devreden çıkmaya başlaması ile birlikte ABD ekonomisi gibi. Teyit için BOE ve Fed’in değerlendirmelerine göz atmanız yeterli.
Toparlayalım; nette olan biten henüz ana resmin değiştiğini söylemek için eldeki verilerin yetersiz ve zamanlama olarak erken olduğunu düşündürtüyor. Nasıl? Henüz beklenen hisse başı kar oranlarının ciddi düşüş göstermemesini dikkate almak gerek. Ancak, beklentilerin bozulma içerisinde olduğu da su götürmez bir gerçek. Kaldı ki yıl sonu ve azalan işlem hacmi dönemi içerisine girdiğimizi de göz ardı etmeyelim. Üçüncü çeyrek için açıklanan hisse başı karların yüzde 75’i analist beklentilerini aşarken, şirket karlılıklarında bu rakam yüzde 59. Problem de bugün için tam olarak bu.