Hikaye genelde değişiyor
Ekonomideki değişmeleri iki bağlamda anlamak ve değerlendirmek mümkün. Birisi bütünüyle piyasa oynaklıkları açısından kurulacak bir kurgu çerçevesinde değerlendirme yapmaktır. İkincisi ise piyasalarda gözlenen kısa ya da çok kısa vadeli oynaklıkların ötesine bakıp kurguyu ona göre yapmaktır. Ekonomide genel eğilimleri değiştiren iri dalgalı bir oynaşma baş gösterdiyse bunu günlük fiyat oynamaları ile açıklamakta ısrar etmek anlamsız olur.
Günlük piyasa hareketleri üzerine oturtulan açıklamalar çoğu kez tekrar eden senaryo kalıpları çerçevesinde yapılır. Oynaşma daha temelli eğilim değişmelerinden kaynaklanıyorsa standart senaryo kalıbı bunu anlamak ve anlatmakta yetersiz kalır. Daha farklı bir senaryo, çoğu kez de yeni bir hikaye gerekir.
Yazarken ya da konuşurken bu farklılık basit gibi görünür. Bu yanıltıcıdır. Çoğu kez meselenin kısa dönemli piyasa oynaklığının ötesine geçtiğini hemen algılayamayız, ya da algılamak istemeyiz. Hikayenin değişmekte olduğu, piyasa asabiyetinin bundan kaynaklandığı, oynaklığı bu asabiyetin yarattığı gerçeğini ıska geçeriz.
Bu bir süre yönsüzleşeceğimiz, adeta karanlıkta yürümek zorunda kalacağımız anlamına gelir bu.
* * *
Şu sıralarda böyle bir yol ayrımına gelindiğini seziyorum. Uzun süredir gelişmeleri anlamak için kullandığımız hikayelerin, senaryo kalıplarının artık açıklama güçlerini kaybettiği kanısındayım. Artan oynaşmaları anlayabilmek için senaryoları yenilemek, açıklama kalıplarını güncellemek, hikayeleri değiştirmek gerekiyor diye düşünüyorum.
Örneği bizden vermek mümkün. Genel olarak Türkiye’nin 2001 sonrasında elde ettiği iktisadi başarının siyasi iktidarın başarılı yönetimi üzerine inşa edilen bir hikayesi olduğu biliniyor. Bu hikayenin iktisat politikalarının doğru tasarlanıp sorumlu biçimde kullanıldığı, özel finansman alanı, bankacılık ve kamu maliyesinde önemli yapısal düzeltmeler yapıldığı, ekonomiye dönük risk algınının düşürülerek bol ve ucuz dış kaynak sağlandığı gibi olgulara yaslanan bir kurgusu vardır.
Kimileri görmek istemez ama başarı hikayemizin yazıldığı dönem dünya ekonomisinin de görece uzun süren büyüme ve refah artışı süreci ile örtüşmüştür. Yani, Türkiye’nin başarı hikayesine katkı yapan etkenler arasında o tarihte dünya ekonomisinde yaşanan başarı hikayesi de vardır. Yani, Türkiye ekonomisinin başarı hikayesini dünya ekonomisinden kopuk biçimde algılayıp, anlamlandırmak doğru bir çözümleme olmaz.
* * *
Dünya ve biz 2008 krizine kadar sırtımızı bu başarı hikayelerine yasladık. Aradaki türbülansları bu hikayeyi değiştirmeden, çoğu kez piyasa mantığına dayalı kısa vadeli çözümlemelerle açıkladık. Kısa vadeli değerlendirmelerimizde çok da yanılmadık.
Ama şimdi hem dünyanın hem de bizim hikayelerimizi değişmeye zorlayan gelişmeler var. Dünya ekonomisinin başarı hikayesinin altında yatan bol para- ucuz paraya dayalı büyüme dinamiğinden eser kalmadı. Tersine büyüyemeyen, tam anlamıyla krizden çıkmayı bile beceremeyen bir dünya ekonomisi söz konusu. Bu durumu eskinin başarı senaryosuna göre algılamaya çalışmak yanıltıcı olur. Bu senaryo ile ne bugünü ne de geleceği anlamlandırmak mümkün değil.
Kısacası, hikayenin genelde değiştiğini kabul etmek gerekiyor. Son sıralarda gözlenen piyasa fırtınaları günlük piyasa etkileşimlerinin çok ötesin geçmiş gibi görünüyor. Bu günün oynaşmaları hikayenin genelde değişiyor olmasından kaynaklanıyor.
2002 doğumlu başarı hikayemiz bize küresel krizden fırtına gibi çıkmamızı açıklama imkanı vermişti. Bunu kullandık. Ama bu fırtınayı sürdüremedik. Bunu da eski hikayemize yapışık kalarak açıklamamıza imkan yok. Genel hikaye değişiyor. Bizim de kendimize daha anlamlı yeni bir hikaye üretmemiz, yeni bir senaryoya göre yönlendirilmemiz gerekiyor . Karanlıkta yürümenin manası yok diye düşünüyorum.