Hiçbir şey göründüğü gibi değil!..
Küresel düzeyde sorunlar ağırlaşıyor, belirsizlik ve kırılganlık artıyor; fakat etkili ve yetkili kesimler finansal piyasaları kullanarak görüntüyü farklılaştırarak günü kurtarmaya çalışıyor. Genel durum böyle olunca bilgi kirliliği anormal boyutlara ulaşıyor; gerçek durumu algılamak zorlaşıyor. Bu çelişkili durumun özellikle gelişmiş pazarlarda yoğunlaşması endişeleri tırmandırıyor; sorunlar ağırlaşmaya devam ederken herkesin tersine inanıp davranışlarını buna göre şekillendirmesinin orta vadede bir işe yaramayacağı biliniyor, fakat çöküşü biraz olsun geciktirmek adına başka bir seçenek yaratılamıyor. Merkez Bankası başkanlarından gelen değerlendirmeleri veya güven bunalımını aşmak adına yapılan çalışmaları bu kapsamda dikkate almak gerekiyor.
Günü kurtarmaya çalışanların birbirleri ile çıkar çatışmasına girmesi ve birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortalığa dökmesi ihtimali de giderek yükseliyor. İçinde bulunduğumuz koşullarda ABD ve AB enflasyonist algılamaları kontrol altında tutmak için paralarının değer kaybetmesini istemiyorlar; bu nedenle görüş ayrılıkları büyüyor ve kırılganlık artıyor.
Gerek ABD, gerekse AB bölgelerinde yapılan stres testi isimli çalışmanın bir amacı vardı: Hedef tribünlerdeki davranış değişikliklerini istenen çizgiye çekmek adına oluşan güven bunalımını amak idi. Her iki tarafta da gerçeği yansıtmayan borçları küçük gösteren makyajlı bilançolar teste tabi tutuldu. Durumun speküle edildiği kadar kötü olmadığı beklentisini güçlendirme çabası ön plana çıktı. Aksi takdirde her şeyin kontrolden çıkması ve daha kötüye gitmesi kaçınılmaz olacaktı, gerçeklerin üstünü örtmekten başka çare yoktu! Bu aşamada sormak gerekiyor. ABD'de yapılan stres testinden şüphe etmeyen finansal piyasalar ve yatırımcılar neden AB'dekine ince bir şekilde sorguluyor?..
Bankacılık sisteminin gösterildiğinden daha kötü olduğu kanaatinin ön plana çıkması ne anlama geliyor?..
Eğer bankacılık sistemi göründüğünden daha kötü ise ekonomik daralmanın şiddetlenmesi ve işsizliğin süratle olağandışı boyutlara yükselmesi kaçınılmaz olacak ve hiçbir eğilim kontrol altında tutulamayacak; özetle söylemek gerekir ise bunalım şeklinde ifade edilebilecek çok büyük bir istikrarsızlık, büyük bir kaos kaçınılmaz olacak. Kamu açıkları ve kamu borç yükü büyüyecek, Merkez Bankası kimsenin almak istemediği riskleri alacak, itibar kaybedecek ve çıkardığı para anormal değer kayıpları ile tanışacak; enflasyon ve faizler yükselecek, korumacı önlemler kaçınılmaz hale gelecek, serbest piyasa anlayışından ve demokratik ilkelerden hızla uzaklaşılacak...
Bu olumsuzluklardan kaçınmak için bankacılık sistemi olduğundah daha iyi imiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu sayede yeni krediler verilecek, bireylerin yeniden risk almaya ikna edilmesi mümkün olacak; kamu kesimi ve Merkez Bankası'nın yıpranması sınırlı kalacak, yerel paranın değer kaybı belli bir düzeyi aşmayacak. Özetle söylemek gerekirse, ağırlaşan sorunların ve sürdürülebilir olmayan eğilimlerin açığa çıkması önlenecek ve gün kurtarılacak.
ABD, enflasyonist baskıları ve devamında gelecek faiz yükselişini geciktirmek adına doların güçlü görünmesini istiyor. Hatırlanacak olur ise 2009 yılı ikinci yarısında kredi krizinin etkisi kurtarma paketleri sayesinde azalmış, dolar hatırı sayılır ölçüde değer kaybetmiş ve yükselen emtia fiyatları nedeniyle enflasyon ve faiz beklentileri olumsuzlaşmaya başlamıştı. AB'nin kirli çamaşırları bu yılın ilk yarısında ortaya sürülünce geçici bir rahatlama yaşanmıştı. Euro değer kaybetmiş ve dolar güçleniyor gibi görünmüş, sermaye ve emtia fiyatlarındaki yükseliş yerini düzeltmeye bırakmış, enflasyon ve faizlere ilişkin olumsuz beklentilerin gündemden düşmesi çabası ön plana çıkmıştı. G-20 Zirvesi'nde ABD ve AB yetkilileri arasında ortaya çıkan uzlaşmazlık kaynağını günü kurtarma konusunda çıkarların çatışıyor olmasında aramak gerekiyor; bir taraf güçlü dolar istiyor, diğeri güçlü Euro'dan vazgeçemiyor. AB'nin büyük ekonomileri büyüme ve iç talep artışına odaklanır ise, Merkez Bankası-ödemeler sistemi ve Euro üçlüsü yıpranacaktı. AB ise güçlü Euro'nun haayti olduğunu gördüğü için önce mali disiplin diyerek ECB ve ödemeler sistemini korumaya çalışıyor, bu durumda ABD için günü kurtarmak zorlaşıyor, belirsizlik alışılmamış boyutlara tırmanıyor... AB için her iki senaryodaki olası uygulamalar muhtemelen çok farklı olmayacaktı ama beklentiler daha önemli hale gelmişti.
Fakat dikkate alınması gereken bir durum var, her iki bölgenin yatırımcıları da durumun görünüğü gibi olmadığını biliyor ve "denize düşen yılana sarılır" deyişini hatırlatırcasına çaresiz bir şekilde gelişmekte olan ekonomilere yöneliyor. Bu durum evdeki hesapların çarşıya uymama ihtimalini güçlendiriyor. Vergiyi halktan alan bizim mali sistemimizin yumurtaları ABD'nin kümesine bırakma çabasını da anlamak iyice zorlaşıyor!..