Hiçbir kış sonsuza kadar sürmez

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

Zümrüt Can Ambarcı / YATIRIM FİNANSMAN

2009 yılının 4. çeyreğinden itibaren Türkiye, %5 mertebesinin üzerinde olan güçlü büyüme ve düşük enflasyon ortamının sunduğu motivasyon eşliğinde, yatırım ve ticari büyüme imkanından istifade etti. O günler şimdilik geçmişte kalmış görünüyor, ve biz 2012'de daha düşük büyüme ve beklenenden hızlı artan enflasyondan oluşan çok daha zor bir yılı kucaklamaya hazırlanıyoruz.  Daha yavaş GSYİH büyümesi, dalgalanan Türk Lirası, yükselen faiz ortamı ve enflasyon, şirketler için zorlu şartlar oluşturuyor.  Üstelik Avrupa kaynaklı olumsuz etkilerin artma ihtimali de yabana atılacak gibi değil. Avrupa'nın halen Türkiye'nin önemli bir ihracat bölgesi olması nedeniyle birliğin olası bir resesyona girmesi halinde ihracat gelirlerinin baskı altında kalacağı açıktır. Üstelik tek etki ihracat kanalından da değil. Bölgede yaşanan finansal darboğaz, mevcut kredi kullanım kanallarında bozulmalara yol açarak şirketlerin yeniden finansman temin etmesini veya borçlarını döndürmesini güçleştirebilir. Merkez Bankası verilerine göre, bankalar dışındaki özel sektör kesiminin önümüzdeki 12 ay içinde vadesi dolan ve ödemesi gereken 62 milyar Dolar tutarında döviz borcu bulunuyor. Bu durum, Avrupa kaynaklı krizlere karşı Türk şirketlerini daha savunmasız kılıyor. Türk bankalarında ise durum biraz daha iyi görünüyor. Hali hazırda bankaların yurtdışına toplam 25.4 milyar dolar tutarında sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinden oluşan borcu bulunuyor. Eylül ayı sonu itibarıyla söz konusu kredilerin bankacılık sektörü aktifleri içindeki payı %4 civarında.  Bu nedenle önümüzdeki dönemde bu kanaldaki olası bir bozulmanın Türk bankaları açısından etkisinin daha sınırlı olacağını tahmin ediyoruz. 

Tüm bu beklentilerin gölgesinde, 2012 yılında daha zorlu, geçmişe nazaran daha az destekleyici bir makroekonomik zeminde faaliyet göstermesini beklediğimiz IMKB şirketlerinin de paralel bir performans göstermesi şaşırtıcı olmayacaktır.  Bu nedenle 2012 yılının ilk yarısına ilişkin düşük büyüme ve zayıf kâr beklentisi nedeniyle Türk hisse senetleri piyasasının volatil hareket etmesini bekliyoruz.

Fakat unutulmamalıdır ki hiçbir kış sonsuza kadar sürmez. Biz 2012 yılının ikinci yarısından itibaren

güçlü büyüme eğilimine geri dönülmeye başlanacağını ve bu nedenle yılın ilk yarısında görülecek nispeten zayıf şirket karlılıklarının yılın ikinci yarısında iyileşmesini bekliyoruz. IMKB 2011 yılını dolar bazında en çok değer kaybeden ilk 5 ülke arasında bitirecek gibi görünüyor. Gerek 2011 yılındaki görece zayıf performans, gerekse Türkiye'nin orta uzun vadeli katalistlerinin güçlü olması, gelecek yılın ikinci yarısına doğru Türk hisse senetlerine olan ilgiyi tekrar canlandıracaktır.

Orta-uzun vadede Türkiye, dünyanın pek çok ülkesine kıyasla daha yüksek olan büyüme hızı, güçlü bankacılık sistemi, düşük hane halkı borçluluğu ve sektörlerin doygunluğa ulaşmamış piyasa yapısı nedeniyle cazip bir yatırım alternatifi sunmaktadır.

Kuşkusuz Avrupa Bölgesi'ndeki borç sorunlarının birkaç çeyreklik zaman diliminde çözülmesini beklemek fazla iyimserlik olacaktır. Bununla birlikte, kötü senaryolarda öngörülen kredi kanallarının donması ve Avrupa finansal sisteminin kilitlenip birkaç büyük bankanın batması gibi bir senaryo ile karşılaşmayıp sorunları en azından yüzdürmeyi başarabilirsek, 2012 yılının ikinci yarısından itibaren sermaye piyasalarında özlenen toparlanmayı görebiliriz.

Borsaların ekonomik gelişmeleri önceden fiyatlayan yapısı düşünüldüğünde, 2012 yılının ikinci yarısına ilişkin ekonomik toparlanma beklentilerinin bahar aylarından itibaren satın alınmaya başlayacağını tahmin ediyoruz. Uzun vadeli yatırımcılar için ise mevcut fiyat seviyelerinin "biriktirmek" için uygun olduğunu düşünüyoruz.  Mevcut konjoktürde yatırım yapmak isteyenlerin,  özellikle yılın ilk yarısında, yükselen faiz ortamı ve yavaşlayan ekonomi teması doğrultusunda defansif yapıdaki sektör ve hisselerde olmasında yarar var.  Volatil bir makroekonomik görünüm ışığında istikrarlı nakit akışına sahip ve dövizdeki dalgalanmalardan minimum etkilenecek yapıdaki hisse senetleri tercih edilmeli. Önümüzdeki dönem için strateji olarak banka ve finans-dışı şirketlerce eşit ağırlıklandırılmış bir portföy oluşturulmasını ve endekste ağırlığı büyük olan bankaların da portföye eklenmesini öneriyoruz.  2012 yılının herkes için sağlıklı ve bol kazançlı bir yıl olmasını dileriz. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017