Hesapsız büyüme ısrarı durgunluğu derinleştirebilir!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Türk Lirası’ndaki önü alınamayan değer kayıpları, hem beklentileri olumsuzlaştırıyor ve hem de siyasi irade ile finansal piyasalar arasındaki uzlaşmazlıkları derinleştiriyor. Orta Vadeli Planı’n 2017 yılı hedefleri için öngörülen ortalama dolar kuru ile döviz piyasalarında ortaya çıkan rakam arasındaki fark arttıkça, sıkıntı büyüyor ve kırılganlık algısı güçleniyor.

Bu haftanın ilk iş gününde döviz kurları oldukça hareketliydi ve dolar kuru 3.70 düzeyinin üzerine sıçradı.

Siyasi irade tarafından şekillendirilen Orta Vadeli Plan’da öngörülen ortalama kur tahmininin 3.16 olduğunu dikkate alır isek, sapmanın yüzde 17.5 düzeyine ulaştığını görebiliriz. Bu sapma büyüdükçe makroekonomik beklentilerin giderek olumsuzlaşacağını veya azaldıkça kısmen düzelmeye başlayacağını hesaba katmamız gerekiyor! Siyasi İrade ise döviz kurlarındaki yükselişi önleme konusundaki başarısızlığa rağmen, alınan önlemler sayesinde hedeflerin yakalanabileceğini ve herhangi bir olumsuzluk yaşanmayacağını iddia ediyor, bir anlamda beklentileri düzeltmeye ve yapıcı olmaya çalışıyor! Fakat iş dünyası ve piyasaları yeterince ikna edemiyor!

Aralık ayı enflasyon rakamlarında görüldüğü gibi dolar kurundaki artışlar maliyet kökenli enflasyon baskılarını harekete geçiriyor ve beklentileri olumsuzlaştırıyor. Bu durum büyüme ve işsizlik beklentilerini de Orta Vadeli Plan hedeflerinden olumsuz yönde uzaklaştırıyor. Toplam iç talebin artmayacağı, yatırım yapma isteğinin zayıflayacağı, finansman bulmanın zorlaşamaya devam edebileceği, kredi kalitesinin bozulacağı yönündeki endişeler kaçınılmaz olarak güçleniyor.

Siyasi İrade ise döviz kuru ve enflasyon konusundaki olumsuzlukları görmezden gelerek, büyüme ve işsizlik konularında yaşanabilecek endişeleri giderebileceğini varsayarak hata yapıyor. Gerek düzenleyici ve denetleyici kurumları büyüme lehine harekete geçirerek ve gerek ise maliye politikasını zorlayarak sonuç alınabileceğine herkesi inandırabileceğini düşünüyor! Bu yaklaşımların döviz kuru ve enflasyon konusunda ek sıkıntılar yaratarak, sonuç alınmasını olanaksızlaştırabileceğini kabul etmek istemiyor.

Kusura bakmayın! Bütçe açığını büyütecek yaklaşımlar ve öne sürülen yeni garantiler ülkemizin risk primini ve döviz kurunu olumsuz yönde etkiler. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun, finansal istikrar yerine büyüme hedefini gözeterek kredi karşılıklarını geriletmesi benzer sonuçları destekleyerek besler. Para otoritesinin fiyat istikrarı hedefinden uzaklaşarak yine büyüme lehine para politikasını olabildiğince gevşetmeye zorlanması de dolar kuru ve enflasyon konusundaki olumsuzlukları iyice pekiştirir. Finansal kesime yönelik daha fazla kredi yönündeki teşvik ve tehditlerin sonucu benzer niteliktedir ve ek olumsuzluklar üretir. Tüm bunları yaptıktan sonra, dolar kurundaki yukarı hareketleri geçici köpük olarak görmek veya tümü ile görmezden gelmek tutarlı bir yaklaşım olamaz!

Son bir buçuk yıl hem faizleri geriletmeye ve hem de dolar kurundaki yukarı hareketleri baskılamaya çalışmakla geçti. Küresel koşullardaki olumsuzlaşma eğilimi görmezden gelindi ve kullanılabilir olanaklar kısmen tüketildi, biriktirilen olumsuz enerji karşısında direnmeye devam edebilme olanağı önemli ölçüde azaldı. Merkez Bankası’nın döviz cinsinden likidite destekleri yeterli olamadı ve rezervler azaldı. Kamu kurumlarının döviz satışları ve benzer yönde insanlarımıza yapılan çağrılar, olumsuz eğilimlerin belini kırmak konusunda yeterli olamadı. Eksik ve eksik olduğu için yanlış olan hesaplar, son üç ay içinde Bağdat’tan dönmeye başladı!

Döviz kurlarındaki eğilimler, dikkatlerin para otoritesi üzerinde yoğunlaştığına işaret ediyor. Para otoritesini bağlayan Orta Vadeli Planı’n yüzde 6.5’luk enflasyon hedefi para politikasının sıkılaştırılmasını gerektiriyor ve finansal piyasalar bu yönde adımlar bekliyor. Siyasi İrade ise daha da gevşetilmesi yönünde ısrarlı olmaya devam edecek gibi görünüyor. Bu gerilim makroekonomik beklentilerin bozulmaya devam edebileceği, yeni zorlama ve sınırlamaların devreye girebileceği endişelerini güçlendiriyor. Bu süreçte umulanın tam aksi bir sonuç ortaya çıkıyor: Türkiye, yatırım yapılabilir ülke olma çizgisinden uzaklaşıyor!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar