Herşey büyüme için...
GIZMEN NALBANTLI
5 Ağustos’ta not değerlendirmesini pas geçen Moody’s sonrası gerek Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzelmesine yönelik adımlar gerekse hükümetin kredi maliyetlerini indirme yönünde adımları, Türk varlıklarına olan talebi artırdı. Haftanın diğer önemli gelişmesi ise TCMB’nin zorunlu karşılıklarda yaptığı indirimdi.
TCMB’nin ZK’larda yaptığı indirim piyasada olumlu karşılandı. Merkez Bankası, ZK’lara yapılan müdahale dışında rezerv opsiyon katsayısının da artırarak hem dövize müdahale etti hem de TCMB’nin rezervlerini dengeleyici bir adım atmış oldu. Banka, söz konusu değişiklikler ile finansal sisteme yaklaşık 1,1 milyar Türk lirası ve 600 milyon ABD doları ilave likidite sağlayacak. Bu gelişmelerin dışında BSMV ve damga vergisi gibi maliyet artırıcı vergilere gelecek ek düzenlemeler, kamu bankaları dışında özel bankaları da kredi faizi düşürme konusunda daha istekli hale getirebilir. Ancak Kredi/mevduat oranı %120’ye yakınken, kredi fiyatlarında anlamlı bir düşüş zor gözüküyor. TL likiditesinin artırılması ve finansal derinliğin sağlanması yapılan hamlelerin anlamlanması açısından oldukça önemli.
Kredi maliyetlerini düşürme adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz indirin” çağrısına uyan bankalar, sırayla konut kredisi faizlerini indirmeye başladı. Kredi faizleri, 10 yıla kadar olan vadelerde %1’in altına indirildi. Konut piyasasını daha da güçlendirmek isteyen hükümet, geçtiğimiz aylarda, yatırım karşılığında konutun tamamını değil ama belirli metrekaresinin satın alınabileceği ve bunun karşılığında gayrimenkul sertifikası verileceğini açıklamıştı. Faiz içermeyen finans unsurlarını değerlendirilirken, metrekare bazında Gayrimenkul sertifikası ihraç edilecek. Yapılan hamleler sonrasında konut sektöründe satış rekoru bekleniyor. Konut fiyatlarının her geçen gün arttığı bir ortamda, emlak balonu oluşur mu sorusu daha çok sorulacak gibi...
Konut piyasası dışında iç talebi güçlendirmek için de adımlar atılıyor. Kredi kartı taksit sayısının artırılmasına yönelik adımlar gelebilir. Ayrıca BES ve Türkiye Varlık Fonuna yönelik düzenlemeler ile hem tasarrufların artırılması hem de dış finansman ihtiyacının azaltılması amaçlanacak. Türkiye Varlık Fonunun 10 yıl içerisinde büyümeye yüzde 1.5 katkı yapması bekleniyor. Otomatik katılıma dayalı BES sistemiyle ise yılda 5 milyar liranın üzerinde para birikmesi öngörülüyor. Devlet de sisteme yeni giren kişiler için yılda toplam 1.3 milyar lira civarında katkı sağlayacak.
Alınan önlemlerin genel olarak talebi canlandırıcı ve büyümeyi destekleyici olduğunu görüyoruz. Ancak iç talep ve ithalata dayalı büyüme modelinin sürdürülebilir büyüme için uygun olduğunu düşünmüyorum. Sağlıklı bir büyüme için üretime dayalı büyüme modelinin alt yapısını oluşturmamız gerekiyor. Herşeyden önemlisi de bu adımlar atılırken fiyat istikrarının korunması gerekiyor. Hükümetin attığı adımlara TCMB’nin de sadeleşme adımlarına devam ederek destek olacağını düşünüyorum. Rusya’nın ambargoları kaldırması ile gıda fiyatlarındaki yükseliş devam edebilir. Turizm sektörünün yeniden canlanması ise hizmet enflasyonunu artırabilir. Atılan bu adımlar ancak enflasyon hedeflerine ulaşarak anlamlı olacaktır.