Herkes patron olup da Alman arabası alırsa?

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM burcu.kosem@dunya.com

Aslında her şey sanayileşme sürecine hazırlıksız bir girişle başlar.

Döviz rezervi tutmak zorunda olan bir ülkede eğer yeterli döviz geliri yoksa dünya ticaret sistemine eklemlenmesi de öncelikli olarak iç tüketimine yönelik ithal ikamesiyle başlayacaktır.

Elbette bu kısıtlı iç tüketimi ikame edecek ürünleri de günümüzde KOBİ dediğimiz çok sayıda küçük ve orta ölçekli firmalar üretecektir. Dolayısıyla zaman içerisinde bu tarz girişimcilik anlayışı kodlara işler ve Türkiye’de devasa adede ulaşan KOBİ’lerin (mikro, küçük ve orta boy işletmelerin) tüm girişimler içindeki payı yüzde 99,7’ye ulaşır…

Öyleyse bu yüzde 99,7’nin ekonomiye katkısına bakalım:

-Toplam cirodan 2022 yılında aldığı pay yüzde 42 iken toplam üretime ve katma değere sadece yüzde 36’lık bir katkı sağlamakta.

-Ülkemizdeki istihdam yükünün yaklaşık yüzde 71’ini taşımakta ve fakat girişim başına ortalama 3,5 kişiyi istihdam etmekte.

-Toplam ihracattaki payı yüzde 31, patent başvurusundaki payı yüzde 28, toplam kredilerden aldığı pay ise yüzde 27 olarak gerçekleşmekte.

★★ ★

Hadi şimdi tersinden okuyalım: Türkiye’deki toplam katma değer ve üretimin yüzde 64’ünü; patent başvurularının yüzde 72’sini, ihracatın yaklaşık 70’ini tüm ülkedeki işletmelerin binde 3’ünü oluşturan büyük ölçekteki işletmeler sağlamaktadır.

KOBİ’lerin kendi içerisine bakıldığında, manzara çok daha dramatik bir hal alıyor. Toplam 3 milyon 784 bin 464 girişimin yüzde 90,6’sını sadece mikro ölçekli (yıllık çalışan sayısı 10 kişiden az) firmalar oluşturuyor.

Dolayısıyla ülkemizde adeta hisse senedi yatırımı yapılırcasına binlerce firmanın kurulup, binlerce firmanın kapatıldığı bir ölçek ekonomisi hakimdir diyebilirim.

★★ ★

Bir zamanlar gelişmiş ülkeler tarafında küreselleşmenin ana aktörü olarak ortaya çıkan dev şirketlerin yüzlerce yıllık geçmişi bizim gibi gelişmekte olan ülkeler tarafından rol model olarak alınırdı. Ancak teknoloji ilerledikçe bizim onlara yetişemediğimiz ve aradaki farkın her geçen gün açıldığı daha net ortaya çıktı (Milli teknoloji hamlesi ve savunma sanayinde atılan adımlar bu anlamda çok kıymetli).

Son yıllarda teknolojinin hızlı dönüşümü, Çin’in üretim kapasitesindeki fazlalığı ölçek ekonomisi nedeniyle dünyaya ucuza sunması, artan ticaret kısıtları, daha korumacı ekonomiler ile bozulan yatırım - finansman dengesi yetişmeye çalıştığımız bu dev firmaların bile hakimiyetini sürdürebilmesi için girişim sermayesi (VC) yoluyla yarı-proje bazlı birleşmeleri beraberinde getirmeye başladı.

2023’te yarı birleşmeler yüzde 40 arttı

Örneğin ABD’li Ford, Michigan'da 3,5 milyar dolarlık bir akü fabrikası kurmak için Çinli akü devi CATL ile güçlerini birleştirdi. CATL, teknik bilgiyi bir lisans anlaşması yoluyla getirecek. Ancak projede hisse sahibi olmayacak. Fransa’nın Renault’su, Japonya’nın Nissan’ı, Disney, Ford, Microsoft, Hintli ya da Abu Dabi’li firmalarla girişim sermayesi ortaklıkları kuruyor. 2023’te bu çeşit yarı birleşmeler yüzde 40 artış kaydetmiş durumda.

Türkiye yatırım sayısında Avrupa’da 2. Sırada

Türkiye’nin girişim ekosistemi, 2024’ün ilk çeyreğinde önemli bir ivme kazanarak tarihi bir döneme tanıklık etti. Toplam 161 yatırım turunda 111 milyon dolarlık yatırım yapıldı. Özellikle oyun girişimleri, dikkate değer bir büyüme kaydetti. Türkiye, Avrupa’da yatırım büyüklüğü açısından 7. sıraya, yatırım sayısı açısından ise 2. sıraya yükseldi. Özetle milyonlarca firma içerisinde yatırım alabilmek ya da kalkınmak için neye ihtiyacımızın olduğunu bilmemiz lazım. “

“Hangi yatırım patronuna Alman arabası aldırır sorusundan ziyade hangi yatırım yeni bir Alman arabasının üretiminde proje ortaklığı yaparak, ülkeye döviz kazandırır?” Buna bakılma zamanı gelmiş ve hatta geçiyordur diyebilirim…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Varoluşsal Tehdit! 27 Mayıs 2024