Herkes kendi başının çaresine bakmak zorunda kalabilir!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

 

 

Yanlış yapanların bir şekilde ödüllendirilmesi, doğru tercihlerde ısrarlı olanların cezalandırılması anlamındadır ve bu koşullarda sistemik riskin kontrolsüz bir şekilde artması önlenemez. Zira zaman içinde tercihler doğrudan yanlışa doğru giderek hızlanan bir şekilde kayar ve felaket kaçınılmaz hale gelir. Yanlışların kendinden, nasıl ve hangi koşullarda başladığı veya nasıl yaygınlaştığı önemli değildir. Bankaların aldığı borcu geri ödemeyecek olanları kredilendirmesi, sermaye piyasalarının varlık fiyatlarını spekülatif şekilde balonlaştırması, Merkez bankalarının günü kurtarmak üzere devreye girerek yanlış yapanları ödüllendirmesi, başka bir deyişle küreselleşme kisvesi altında kârların özel ve zararların kamusal hale getirilmesi ileride yaşanacak büyük istikrarsızlığın temel sebebi karşımıza çıkacak.
Sermaye piyasaları, bankalar ve büyük borçluların gerek siyasi irade ve bürokrasiyi gerekse para otoritesini tehdit ederek kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönlendirmesi yarattığı ve yaratabileceği sorunlar açısından hiçbir koşulda kabul edilebilir değildir. Serbest piyasa anlayışına aykırı ve yozlaşmış bir davranış biçimidir. Fakat günümüzde sanki normalleşmiş gibi algılanması için her tür sahtekarlık devreye sokulmaktadır. Güney Kıbrıs örneğinde olduğu gibi farklı ve normale yakın bir uygulama söz konusu olduğunda kafalar iyice karışmaktadır. Hele hele bir yetkilinin bu yaklaşımı benzer koşullardaki ekonomilere şablon olabileceğini söylemesi bile küresel düzenin asalaklarını hem öfkelendirmekte hem de panikletmektedir.
Uzunca bir süredir yanlış yapılanların ödüllendiriliyor olması, geniş halk kesimleri ile onlara hizmet etmesi gereken kurumsal yapı arasında çok ciddi bir çıkar çatışması yaratmıştır. Devlet ve bürokrasiyi yönlendiren siyasi iradenin basiretsizliği bu anormalliğin temelindeki sebeptir veya basiretin geri dönmesi ya da büyük bir istikrarsızlığın yaşanması dışında bir seçenek kalmamıştır. AB'nin Güney Kıbrıs konusunda sergilediği tavır büyük istikrarsızlıktan kaçınmak adına bir şeyler yapmak zorunda kaldıklarına işaret etmektedir. Sorunlu üyeler dut yemiş bülbül rolünü oynarken piyasaların baskısı etkisiz kalmış ve kuzeyli AB üyeleri geri adım atmamıştır. Bu tablo benzer sıkıntılar yaşayan ülkelere yönelik tavrın değişebileceği beklentisini güçlendirmeye başlamıştır. Güney Kıbrıs belki de bahanedir ve asıl görülmesi gereken AB üyelerini birbirine çıkar bağları ile bağlayan değişkenlerin çürümüş ve etkisini kaybetmiş olmasıdır...
Görünüşe bakılır ise birilerinin gerçeği fark ederek aklını kullanmaya başlaması diğerlerinin kabusu olma eğilimine girmiştir. Galiba kuzeyli üyeler güneydekileri kurtarmanın kendilerini cezalandırmak ve ayaklarına kurşun sıkmak anlamına geldiğini, ne pahasına olur ise olsun böyle devam etmesine izin verilmemesi gerektiğini fark etmiş olabilirler. Eğer durum böyle ise herkesin kendi başının çaresine bakmaya çalışması normaldir ve çok daha farklı eğilimlerin belirleyici olması kaçınılmazdır...
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar