Herkes ihracat yapabilir mi?
Türkiye; 1980’lerden sonra ciddi bir ihracat atağına kalktı ve 3 milyar dolar seviyelerinde olan satış, 2000’lere doğru 30 milyar dolara ulaştı. Son 20 yılda ise 200 milyar dolara ulaşarak dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde yer aldı. İhracatın başlangıç noktası şudur: İhracat yapmak için öncelikle ihracat yapmayı istemeniz gerekir.
Yurt dışına satış yapmak çok mu zor?
İhracat yapmak için ilk adım oldukça basittir: Yapmanız gereken tek şey, bir vergi numaranızın olması ve ihracatçı birliklerinden birine üye olmaktır. Yurt dışına açılmak isteyen her firma, öncelikle kendine bir hedef koymalıdır. Bazen en dipten değil, en tepeden başlamak gerektiğini bilmelidir. Bir firma için bu hamle; kurulduktan çok kısa bir zaman sonra dünyanın belki öteki ucunda, faaliyet gösterdiği sektörün en büyük fuarına katılmak olabilir.
Yabancı dil, satışın önünde engel değildir
Türkiye’de ihracatın önündeki en büyük sorun, “Yabancı dilim olmadan yurt dışına nasıl satış yapacağım?” korkusudur. Bu husus, aslında bahane edilemeyecek kadar basit bir çözüme sahiptir. Düzenli bir çalışma takvimi ile üç ayda yabancı dilde çok iyi bir noktaya gelebilirsiniz. Bunun için zamanınız olmadığını düşünüyor veya kendinizi yeterli görmüyorsanız iyi derecede yabancı dile sahip birini işe alarak çözüme ulaşabilirsiniz. Bazı zamanlarda çeviri programı kullansanız dahi satış yaparken bire bir iletişim çok önemlidir. Şunun altını çizelim: Yurt dışında kimse, sizin aksanınızı umursamayacak ve kimse sizinle “Yanlış cümle kurdunuz” diye dalga geçmeyecek.
Utangaçlık veya çekingenlik, hem dil öğrenmenin hem de ticaret yapmanın en büyük düşmanıdır. Bu, temelde bir özgüven problemidir; gerekirse bu durumu aşmak için psikolojik destek alınmalıdır. Birçok Asyalı tacir, tek kelime İngilizce bilmeden fuarlara gidiyor ve bundan da hiç utanmıyor veya ürkek bir şekilde kenardan izlemiyor. Yalnızca ticareti düşünüyor ve gereklerini yerine getiriyor.
Satışın altın kuralı: Networking
Robotlar, henüz pazarlama ve satış faaliyetlerine aktif olarak girmedi; dolayısıyla insan ilişkileri, satış yaparken hâlâ bir numaralı öneme sahip. Ticaretin temel kuralı ‘networking’den, yani çevre oluşturmaktan geçiyor. Fuarlarda, toplantılarda, organizasyonlarda mümkün olduğunca fazla insanla iletişim kurulmalıdır. Selam verin, çekinmeyin; tekrarlıyorum, bu işin temel kuralı özgüven ve insani ilişkilerdir.
İhracat, bir süreç ve sabır işidir. Yıllar önce bir fuarda sizi gören müşteri, uzun yıllar sonra tekrar görüp hatırlar ve o zaman ticaret gerçekleşir. Yıllarca eliniz boş dönebilirsiniz. Buna rağmen tekrar tekrar bu organizasyonlara katılmaktaki amaç, potansiyel müşterilerin kafasına markayı kazımaktır.
Amaç; satmak değil, katma değerli ihracat yapmak olmalı
İhracat, bir okuldur. Zamanla tüm ülkelerin standartlarına uygun ürünler üretmeye başlar, ekibimizi genişletir ve öğrendiklerimizi onlara aktarırız.
Satmak önemli ancak ne sattığınız daha önemlidir. Katma değerli ihracat, bu açıdan önem arz ediyor. Örneğin; yurt dışından bir şirket, bize 1 adet akıllı telefon sattığında, biz telefona karşılık 1 konteyner patates satıyorsak buna bir dur demek lazım. Elbette tarım da önemli ama dikkat etmemiz gereken bir durum var: Şu anda dünyanın en değerli 10 şirketinin 8’i teknoloji üzerine. Bu 10 şirketten beşi, henüz 25 yaşını doldurmadı. Katma değerli üretim ve katma değerli ihracatın anahtarı ise basit: AR-GE, pazarlama ve markalaşmaya yapılan yatırımlar. Tabi biraz da para harcamak gerekiyor. İyi bir arabaya binmek ya da iyi bir evde oturmak için her zaman vaktiniz olacaktır. Ancak markalaşma için kaybettiğiniz her gün, yıllarınıza bedel olabilir.
Şöyle düşünün: Dünyada her gün binlerce yeni firma kuruluyor; elimizi çabuk tutmalı ve pazarlama, halen konvansiyonel yöntemler ile yapılabiliyorken tam gaz bu markalaşmaya yüklenmeliyiz. Zira 10 yıl sonra herkes online olduğunda, harekete geçmek için geç kalmış olabiliriz.
Hangisi daha kârlı ve daha kolay? Yurt içi mi, yurt dışı mı?
Yurt dışına satmak, yurt içine satmaktan daha kolaydır. Duruma, pazarın matematiksel boyutu ile bakarsak; dünya nüfusunun ve ticaretinin yalnızca yüzde 1’i olan bir ülkede olup dünyanın hiçbir ülkesinde bulamayacağımız destekler sunan bir Ticaret Bakanlığı ile dünyanın geriye kalan yüzde 99’unu yok saymak, büyük bir yanlıştır.
Dünya bir okyanus ve Türkiye, okyanusun içindeki bir akvaryum; eğer büyük balık olmak istiyorsak bu akvaryumdan çıkmak zorundayız. İhracat demek; daha fazla üretim, daha fazla istihdam ve daha az cari açık demektir. Tüm bunlarla birlikte daha zengin, daha refah ve daha gelişmiş ülke demektir.
Rotamız ihracat ise bu yoldaki en önemli araçlarımız belli: Güçlü AR-GE, kaliteli ürün, güçlü pazarlama ekibi, güçlü satış ekibi ve en önemlisi inancımız.