Herkes her yerde, ama kimse hiçbir yerde
Değer mi, değmez mi?
O öğrencimi derslerde hep mesaj yollarken yakalıyordum. Bir kulağı belki bende, ama gözü sürekli telefonda oluyordu. Bir mesajın geldiğini suratından anlıyordum. O zaman bende olan tek kulağı, bütün dikkati telefonuna gidiyor ve hemen gelen mesaja cevabını yazıyordu. Telefon onun ayrılmaz parçası idi. Her seferinde öğrencime takılıyor, kendini derse vermesini söylüyordum.
Derse ara vermiştik. Öğrencim bir kızla çıka geldi. “Hocam, size tanıştırayım; kız arkadaşım. İşte kendisine SMS atarken yakaladığınız kişi bu. Ama bakın Hocam, değmez mi?” dedi. “Dur bakalım, değer mi, değmez mi anlayalım?” dedim. Kız arkadaşı mühendislikte okuyordu. Not ortalaması bizim çocuktan hayli yüksekti. Kıza “Bu arkadaşını kazanalım hep birlikte. Bir daha sana mesaj
attığında, dersini dinle diye mesaj at” dedim. Anlaştık...
Telefon fetişizmi
Bir firmanın yöneticilerine eğitim veriyordum. Onbeş kişilik bir gruptu. Masalar “U” biçiminde düzenlenmişti. Herkesi aynı anda görebiliyordum. Bir kişi hariç, herkes can kulağı ile dersi dinliyordu. Bana yakın bir yerde oturan genç yöneticinin gözü sürekli önündeki cep telefonunda idi. Gelen elektronik postaları okuyor ve cevap da veriyordu. Fiziksel olarak sınıfta idi, ama aklı belki kilometrelerce uzakta idi. Kişiyi sürekli derse çekmek için çaba harcadım, ama fayda etmedi. Belki büyük bir sınıfta böyle bir durumu görmemezlikten gelebilirsiniz. Ama birisinin gözü önünde dersten bu şekilde kopması kabul edilir bir durum değildi. Çalışanları için bu kadar yatırım yapan şirkete de haksızlıktı. Eğitim bir kaç hafta sürecekti. Şirketin insan kaynakları yöneticisine bir elektronik posta yolladım. İsim belirtmeden durumu anlattım ve “Eğitim sırasında cep telefonlarının açık tutulması bir şirket politikası mıdır? Yoksa gördüğüm durum “cep telefonu fetişizmi” midir?” diye sordum. İnsan kaynakları yöneticisi beni Londra’dan arayarak özür diledi. Genç yönetici, telefonu ile oynamayı bıraktı; derse kazandık.
İşe sığınmak
Bazen eğitimlerde yöneticiler iş gereği telefonlarının açık olması gerektiğini söylerler. Eğitimlerimin başında hep şu ifadeye yer veririm: “Bir yönetici masasından ayrı iken ne kadar çok aranıyorsa, o kadar az yöneticidir”. Sonra da bu ifademin nedenini açıklarım. Bir yöneticinin bu kadar sık aranmasının iki önemli nedeni olabilir. Birincisi, yönetici delegasyona inanmamaktadır. Yetki devretmediği için her şey yöneticiden sorulmaktadır. İkinci neden ise, yönetici bir sistem kurmayı başaramamıştır. Bu iki neden de kişinin iyi bir yönetici olmadığının göstergesidir. Bunları da anlatırım. Ama bir bakarsınız kişi, “eli işte, gözü oynaşta” hesabı, yine cep telefonu ile sıkı temasta.
Her şey çok yakın
Mektup yollar, sonra postacının yolunu beklerdik. Teknoloji, mesafeleri törpüledi, kısalttı. Günler süren yolculuklar uçak denen icatla saatlere sığdı. Mektuplar daha çabuk gelir oldu. Ve telefonla mesafeler sıfırlandı. Postaneye gidip telefon ettiğimiz günler de tarihe karıştı. Cep telefonlarının bu kadar yaygınlaşması ile bulunduğunuz her yerden evrenin hemen hemen yerine anında ulaşabiliyoruz. Eskiden en hızlısı güvercin ayağına bağlanarak yollanan mesajlar şimdi 1’ler ve 0’lar olarak bulunduğunuz yerden her yere ulaşıyor. Her an dünyanın her yerindeyiz.
Her şey çok uzak
İnsanları bu kadar yakınlaştıran teknoloji, uzaklaştırıyor da. Hiç fark etmiyor; öğrenci, ya da yönetici. Bir bakıyorsunuz kişi binmiş 1’le ve 0’lar üstüne başka diyarlara gitmiş. Aynı odada, sizinle olduğunu sandığınız kişi aslında başka bir yerde. Çünkü fiziksel varlık önemli değil. Kişinin kafası, ruhu orda değilse kendisi de değil demektir.
Çevrede gözlemliyorum. Örneğin, lokantaya geliyorlar, masaya oturuyorlar. İlk yapılan şey, cep telefonlarını çıkarmak oluyor. Hatta cep telefonları çekilmiş olarak, “cepli süvari alayı” gibi geliyorlar. Yemeklerini ısmarladıktan sonra cep telefonlarına atlayıp her biri değişik yöne gidiyor. Sadece vücutlarını masada bırakıyorlar. Masada yan yana oturuyor gibi görünürlerse de birbirlerine öylesine uzaklar ki.
Bir keresinde bir masada oturup kendi telefonlarına dalmış iki gence takıldım. “Neden telefonla mesajlaşarak haberleşiyorsunuz? Aynı masadasınız, konuşarak anlaşmayı deneseniz?”. Güldüler, ama cep telefonlarına mesaja yazmaya devam ettiler.
Sonuç
İletişim teknolojisi ile herkes evrenin her yerinde olabiliyor. Ancak fiziksel olarak karşınızda gördüğünüz kişinin kafası 1’ler ve 0’lar aracılığı ile acaba dünyanın neresinde diye merak ediyorsunuz. Sorgulamak gerekir: Acaba teknoloji bizi yakınlaştırdı mı, uzaklaştırdı mı? Ne dersiniz?