Herkes eteğindeki taşı dökmeli...
64.Davutoğlu Hükümetinin 10. Kalkınma planına dayalı olarak ele aldığı 25 Dönüşüm programı 65. Binali Yıldırım Hükümetin de doğal olarak öncelikleri içersinde yer alacaktır. Buna hem 10. Kalkınma Planında 2014-18 yılları için yer alan öncelikler, hem de Davutoğlu Hükümetlerinin parçalı olarak 2015 yılı sonunda açıkladığı 25 Dönüşüm programında yer alan konular üzerine başlatılan çalışmalar gereklilik kazandırmaktadır. Devlet olmanın gereği budur...
Eldeki yol haritası bir yandan yerli katkılı üretim modelinin geliştirilmesini, ithal bağımlılığının azaltılmasını, üretime katkı sağlayacak işgücünün etkinleştirilmesini, beceri gücünün artırılmasını, kayıtdışılığın azaltılmasını, tasarrufların gelişmesini, enerji verimliliğinin artırılmasını, yerel ve sektörel imkanların verimli kılınmasını, işbirliklerinin, kümeleşmelerin güçlendirilmesini, ürünlerin kalitesinin ve rekabet gücünün artırılmasını önceliyor. 25 Dönüşüm programı ve ona bağlı eylem planları dizisi bunu amaçlıyor. Dünkü yazımda bunun üç aylık bilançosunun sonuçlarını ve etksikliklerini ele aldım...
Bu güne kadar kağıt üzerine dökülmüş bu amaç, başta siyasal çatışmalar, yoğun göç ve terörün frenlemesi gibi çeşitli nedenlerle yeterli hıza ve işlerliğe erişemeidi. Bunda dünya ekonomisindeki olumsuz rüzgarlar ve daralmada etkili oldu.
Şimdi yeni Hükümetle, yeni bir beyaz sayfa açma imkanına sahibiz. Belirttiğim gibi elimizde öncelikleri belirlenmiş 25 dönüşüm planlı bir yol haritamız da var.
Bu yol haritasında sağlıklı yürüyüşün gerçekleştirilebilmesi için yeni dönemde kamu-özel sektör işbirliğinin sürekli diyalog ve sorunlara çözüm için katılımcı yöntemin gündemde olması gerekir.
Bu durum yeni İktidarın yapacaklarını öncelik sıralamasıyla tartışmaya açarak en doğruyu bulmanın katılımcı örneğini aramasını gerektirir. Muhalefetin sadece karşı söylem geliştirmesini değil, sunulan önerinin geliştirlmesine katkı sağlayıcı tutum içersinde olmasını, kendilerinin iktidarında aynı sorunu daha iyi nasıl çözeceklerini ortaya koyarak tartışmaya katılmalarıyla sağlıklı bir yapı oluşturmasına ihtiyaç vardır.
STK’lar ve sektör temsilcileri kendi alanlarında geniş bilgi sahibi, derin kazıcılar oldukları için onlar da en doğrunun bulunması için eteklerindeki taşı dökmeleri, sorunların çözümü için açıklıkla söylem geliştirmeleri gerekecektir.
Ülkemiz imkanları olan, bunların bir kısmını yeterince kullanamayan, eksikli ele alabilen bir ülke durumundadır...
Yukarıda sözünü ettiğim konularda yeni dönemde atılacak adımlar ve yol haritası konusunda 25 dönüşüm programı ve ona bağlı eylem planlarıyla belirlenmiştir.
Şimdi yapılması gereken iktidarı, muhalefeti ve STK’ları ve işdünyası ile bir diyalog içersinde katılımcı bir modelle bu yolda yürünmesidir. Bu sağlabildiği oranda, yeni dönem daha sağlıklı olacak ve gerileyen büyüme oranı yeniden yüzde 5’ler ve üzerine çıkabilecektir. Üretim konusunda yapılması gerekenlerin sağlıklı olabilmesinde Hukuk ve Eğitim reformlarının katkısının gerektiği de unutulmamalıdır.