Herkes aynı noktada: Yavaşlama
2018’in son çeyreğinde aniden baş gösteren global yavaşlama kaygıları yatırımcıların piyasalara geri dönüşü ile birlikte fiyatlamalara hızlı bir şekilde tekrar girmeye başlamış durumda. Ana tema, makro verilerin, özellikle de gecikmeli yansıma gösteren kalemlerin yavaşlamaya işaret etmesi ve yatırımcı kesiminin gelecek dönem beklentilerinde aşağı yönlü revizyona giderek daha düşük büyüme ve karlılık seviyelerini satın almak istemeleri üzerinden şekilleniyor. Yani, bir nevi beklentiler iskontoya uğruyor ve bu da varlık fiyatlarına yansıyor. Piyasalar kesiminde olan biten bu. Diğer tarafta ise bilineni kimseden saklamanın anlamı yok. Makro tarafta yavaşlama var ve globale yayılmış durumda. Burada rakamların üzerinden geçerken açıklanan verilerin gecikmeli olduğu gerçeğini de göz ardı etmemek gerekiyor.
2017 yılı önemli bir ayrıntıya sahip. Buna göre, global ekonomide senkronize bir şekilde büyüme eğilimi gözlendi ve genele yayıldığını her türlü kalem üzerinden teyit etme şansımız oldu. 2018’de ise ivme kaybının geleceğini düşünmek sürpriz değildi. Ters ayakta yakalanmamıza neden olan kısım, politik belirsizlikler ve ticarete dayalı kaygıların belirmiş olmasıydı. Böylece gelecek dönem beklentileri de bozulmuş oldu. Çoğu bölgede tüketim harcamaları azalırken öteleme veya öne çekme isteği baş gösterdi. Sonuç olarak da yılın ilk yarısında makro verilerin zirve değerlerine ulaşması, diğer kısımda ise sakinleme ve geri çekilmesi gerçekleşti.
Rakamlarla konuşmak bu noktada resmin biraz daha netleşmesine imkan tanıyabilir. Öncelikle yıllık karşılaştırmaları yapmak doğru olacaktır. Gelişmiş ülkelerin imalat PMI verileri 2018’i ortalamada 51.03, gelişmekte olanların ise 54.23 düzeyinden kapanış gerçekleştirdi. Bir önceki yıl performansları ile karşılaştırma yaptığımızda genel olarak ortalama seyrin -0.22 ve -0.27 puan çekilmelere işaret ettiğini görüyoruz. Evet, ivme kaybı var ancak yılın genelindeki resim açısından baktığımızda sınırlı zayıflamayı tartışıyoruz. Öte yandan, Euro Bölgesi’nin 3 puana yaklaşan PMI kaybı ABD’nin 2 puana yaklaşan genişlemesi ile global resmin bir nebze de olsa dengelenmesine zemin hazırladı. Keza, Hindistan ve Japonya gibi önemli ülkelerde genişleme ortalama hesaplamada devam etti. Bugünlerde sıklıkla konuştuğumuz Çin’in genişlemesi bu kez -0.21 puan ile yatay-zayıf seyretti.
Gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algısının değişimi Ağustos-Eylül dönemlerinde sert bir şekilde fiyatlara yansıdı. Tüketim açısından önemli pazarlar anlamına gelen bu grupta yaşanan çalkantı kuşkusuz global talebi etkileyen en önemli unsurlardan birisi oldu. Kaldı ki Türkiye’de ortalama PMI 5 puana yakın daralırken grup üyeleri arasında kendine has performans sergileyenler de söz konusuydu.
Peki, bugün ne noktadayız? Geçmiş verilerin işaret ettiği resim Çin’deki zayıflamanın artık yadsınamaz noktaya ulaştığı ve 2019’da sıklıkla tartışma konusu olmaya devam edeceğini gösteriyor. ABD’de ISM verilerine baktığımızda bileşik endeksler geri gelirken bu durumun ihracat siparişlerindeki düşüşle desteklendiğini görüyoruz. Benzer şekilde Euro Bölgesi’nde yaşanan ivme kaybının iki önemli üyesi Almanya ve Fransa’nın verileri de zayıflamaya dikkat çekiyor. O halde nasıl ki zayıflamanın etkisini fiyatlamalarda gecikmeli ve-fakat kümülatif bir şekilde gördüysek geri dönüş de aynı hızda olabilir mi? Bir soru daha; gelecek dönem beklentilerini olumluya döndürebilir miyiz? Bu nedenle iki büyük ekonomi arasında gerçekleşen ticaret görüşmelerini önemsemek gerekiyor. Beklenti kanalı henüz tam anlamıyla kapanmış değil. En önemli ayrıntı şu soruda saklı; global ekonomide ilk çeyrek büyümesi sanılan ve fiyatlanan kadar kötü olabilir mi? Zayıflayan Amerikan doları, farklı nedenlerle de olsa gerileyen borçlanma faizleri, düşük enflasyon ortamının korunması, Fed’in kısmen bekle-gör duruşunu belirginleştirmesi, düşen emtia fiyatları ve değer kaybeden euro gelecek açısından tampon oluşturamaz mı?
Benzer yazıları devam edecek gibi duruyor.