Herkes aynı anda kazanabilir mi?
Haftaya başlarken hakim olan hava ile haftanın sonuna doğru evrildiğimiz yer birbirinden oldukça farklı.
ABD'de hem üretici hem de tüketici tarafında enflasyon verilerinin beklentilerin altında gelmesi, perakende satışlarda ılımlı yavaşlama, hükümetin kapanması ihtimalini öteleyen geçici bütçe tasarısının onaylanması, Biden-Xi görüşmesi ve Gazze'de ateşkes ihtimalinin belirmesi gibi bir çok gelişme ile global risk iştahında anlamlı bir toparlanmaya neden oldu.
ABD'de tahvil faizleri geriledi, gelişen ülke para birimleri dolar karşısında değer kazandı, dolar endeksi 105 seviyesinin altına indi ve endeksler de üzerlerindeki ölü toprağını atarak yılın en yüksek seviyelerine ulaştılar. Buraya kadar her şey güzel de neden bizim ülkemizin borsası yerinde sayıyor, dolar kuru her gün minik adımlarla da olsa rekor tazeliyor ve CDS risk priminin 350 seviyesine kadar indiği ortamda anlamlı bir yabancı yatırımcı ilgisini ve TL varlıklara girişini göremiyoruz?
Yani yabancı yatırımcı ile süregelen temaslardaki olumlu hava, gelen yabancı kurum raporlarında TL tahvillere dizilen güzellemeler, dolar kurunda 2024 yılı içinde TCMB resmi tahmininin dahi altında analist varsayımları ve reel olarak değerlenecek TL senaryoları bir tarafta duruyor.
Diğer yanda ise izlenen ortodoks politikalara bağlılık ne kadar sürecek, seçime doğru kredi musluklarında bir açılma olur mu, yılı büyük ölçüde tamamladık, diğer piyasalarda da fena olmayan karlar elde ettik, şimdi risk almanın anlamı yok seneye bakarız yaklaşımındaki bir yabancı fon yöneticisi dünyası var. Bir zamanların moda tabiri win-win yani kazan-kazan senaryosunun geçierli olması için programın arkasında ısrarla durulması ve yabancının da buna ikna olması gerekiyor.
Yoksa yabancı yatırımcının olmadığı ve yerli yatırımcının da kredi maliyetleri ile yeni halka arzlar arasında kaldığı bir ortamda günlük 100 milyar TL altı işlem hacimleriyle endekste anlamlı bir toparlanma zor. Yani iyi bilanço sezonu, artan şirket karları, cazip hale gelen tahvil piyasası, istikrar kazanan dolar kuru gerekli ama yeterli değil sonuç olarak, un var şeker de var ama helva olması için su da gerekiyor o da sermaye girişiyle gerçekleşecek likidite artışı olarak düşünülebilir.