Her yerde kar var

Şant MANUKYAN
Şant MANUKYAN Ekofobi [email protected]

Şubat ayında, “Japon ev kadınlarının” TL’ye olan sevgisinden bahsetmiş ve pozisyonların aşırı büyümesinden dolayı TL’de yaşanabilecek bir gerilemeyi çok daha sert hale getireceğine dikkat çekmiştim.

Nitekim çarşamba sabahı böyle bir harekete uyandık ve söz konusu yatırımların ‘stop’landığını gördük. Pozisyonların büyüklüğü halen normalin üzerinde. Aynı yazıda Euro Bölgesi tahvil getirilerinde yaşanabilecek bir yükselişin de risk oluşturduğunu paylaşmıştım. İtalya’da yaşananlar bu gelişmenin henüz başı. Şayet 10 yıllık getiriler yüzde 2.40 seviyesini aşarsa piyasada gerginliğin artması da kaçınılmaz olacaktır. FOMC tutanaklarında Fed üyeleri yüzde 2’nin üzerinde bir enflasyona bir süre için tahammül edeceklerini söylüyordu. Öyleyse ABD bonolarına yatırım yapmak çok zekice olmaz. Yani yüzde 3’ün üzerinde getiriler önümüzdeki aylarda artık kalıcı olabilir.

Gelelim gelişen ülkelere... Son haftalarda Türkiye ve TL öne çıksa da aslında tüm gelişen ülkelerde farklı yoğunluklarla gerginlik yaşandı. 2016 yılında BIS, bir raporunda '2006'da finans dışı özel sektörün borç/GSYİH oranı yüzde 60 seviyesinde seyrederken bu oran 2015 sonunda yüzde 110’a yükseldiğini' paylaşmıştı. Şu detayı da paylaşmak gerek, Çin bu yükselişte ciddi bir rol oynuyor. Aynı dönemde gelişmiş ülkelerde oran yüzde 80’den yüzde 85’e çıktı. Elbette bu borcun veya kredinin önemli bir kaynağı batı bankaları ve fonlama da dolar bazında.

2008 krizine pek çok gelişen ülke yüksek rezervler veya düşük cari açıkla girmeyi başarırken şu anda ortalamaya baktığımızda hafif bir cari açık ve çok daha düşük rezerv oranları var. Büyüme ise 2008 öncesini yakalayamamış olsa da yükselen bir trend içinde. ABD bütçe açığının artması ile dolar likiditesinin önemli bir müşterisi daha çıktı: ABD Hazinesi. Ancak bu sırada hem ABD tahvillerinin önemli bir alıcısı piyasadan çekildi ve çekilmekle kalmayarak bilançosunu küçültmeye başladı: Fed. Bir yandan da enflasyon geçtiğimiz yıllara oranla yükselirken büyüme de momentum kazandı. Yani dolar fonlaması görece azalırken fiyatı da arttı. Ticaret anlaşmaları, jeopolitik gerginlikler, ambargolar derken Meksika’dan Rusya’ya tüm gelişmekte olan ülkelerde baskı görüyoruz. En sorunsuz ülkeler bile aynı sınıflandırmaya dahil olmalarından dolayı satışların bulaşıcılığından etkilenmiş durumda. Gelişen ülkelerin sorunlu olduğunu kabul etmekle beraber bir sonraki krizin kaynağı olarak görmüyorum. Euro Bölgesi ve yapısı çok daha problematik bir durumda. ECB nedeni ile görmezden gelinen bu durum İtalya’nın yakması muhtemel meşale ile daha aydınlanabilir. Gelişmekte olan bir ülke olsa da ayrı olarak değerlendirmemiz gereken Çin de kendi başına bir kriz merkezi olma potansiyeline sahip. Çok uzak olmayan bir gelecekte yeniden sermaye çıkışları ile gündemimize gelecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dijital Paraya Geçiş 27 Eylül 2019
ECB’nin alternatifleri 26 Temmuz 2019