Her iş önemlidir
NOT DEFTERİ / Dr. Uğur Tandoğan [email protected] Bir olay Telefon çaldı çaldı, açan olmadı. Tekrar çevirdim santralı. "İnsan kaynakları bölümü lütfen" dedim. Yine aynı şey oldu. Üçüncü kezdir aynı şey oluyordu. Tekrar aradım santralı, ama bu kez "İnsan kaynakları bölümü, lütfen" demedim. "Yine ben. Çok önemli bir konu için arıyorum. İnsan kaynakları bölümüne ulaşmalıyım. Ama üç kezdir bunu sağlayamadım. Sanırım bir şey yanlış. Koskoca kuruluşun insan kaynakları bölümü mesai bitmeden kapanmış olamaz" dedim. Santraldaki bayan "İnsan kaynaklarında ne olduğunu bilemiyorum. Ben sadece telefon bağlıyorum. Ben sadece bir telefon operatörü parçasıyım" dedi. Bir kişinin işi ve kendisi hakkında böyle bir şey düşünmesine üzüldüm. "Kendinize haksızlık yapmayın" dedim. "Siz aslında çok önemli bir iş yapıyorsunuz." Bunun üzerine bayan biraz yumuşadı. Şöyle konuştu: "İnsan kaynaklarındaki meşgul olmayan telefonlara bağladım sizi. Demek onlar da yoklar, cevap vermediler. O zaman önce bakayım; sizi, yerinde olan birisine bağlayım" dedi. Gerçekten de biraz sonra karşımda insan kaynaklarından bir insan vardı. Sorunum çözüldü. Bir yorum Santral operatörü, santralın bir mekanik parçası gibi davranıyordu. İşini doğru yapmıyordu. İşinin ne olduğunu bilmiyordu. Belki işin ne olduğu kendisine gerektiği biçimde anlatılmamıştı. Belki de ona sadece "Telefonları bağlayacaksın" denmişti. Halbuki santral operatörü dış dünyadan insanların ilk karşılaştığı canlı idi ve kuruluşu temsil ediyordu. Kuruluşun sınır karakolu durumunda idi. Ama o bunu böyle algılayamıyordu, kendisini "operatör parçası" olarak görüyordu. İşini önemsemiyordu. Telefon operatörü, sadece bir örnektir. Bu dünyada birçok kişi işini doğru yapmamaktadır. Çünkü yaptığı işin önemine inanmamaktadır. Kendilerini, yukarıdaki telefon operatörü gibi, hep "bir şey parçası" olarak görmektedir; bunun ezikliğini ve mutsuzluğunu yaşamaktadırlar. Yapılan işten zevk almak ve işi iyi yapmak için önce yapılan işin önemine inanmak gerekir. İyi profesyoneller yaptıkları işin önemine inanırlar ve işlerine saygı gösterirler. Yasak savma türünde iş yapmazlar. Yaptıkları işle gurur duyarlar. Peki işin önemi nereden gelir? İşin önemini, kişi kendi yaratır. Kişi işine ne kadar önem veriyorsa, başkaları da o kadar önem verir. Kişi işine ne kadar saygı gösteriyorsa, başkaları da o kadar saygı gösterir. İdeal durum, bir kuruluştaki herkesin tam bir profesyonel olmasıdır. Ama bunu her zaman sağlamak mümkün değildir. Bu durumda ne yapmak gerekir? Herkese işlerinin önemi nasıl önemsetilmelidir? İşe, görev tanımlarından başlamalıdır. Her bir işin ana amacının ne olduğu ve bunun kuruluşun ana amacına nasıl etki yaptığı açık seçik yazılmalı ve bu işi yapacak kişiye iyice anlatılmalı ve benimsetilmelidir. Örneğin, yukarıdaki telefon operatörünün görev tanımında "kuruluşu, telefonda temsil etmek; dışardan arayan kişilerin, kuruluşun ilgili birimleri ile iletişim kurmasını sağlamak" biçiminde belirtilmelidir. İşlerin önemi, sadece iş tanımlarını yazarak önemsetilemez. Yöneticilere bu konuda büyük görev düşmektedir. Yönetici, her işin önemli olduğunu hissetmeli ve de hissettirmelidir. Her bir işin ne denli önemli olduğu, önce o işi yapanlara, sonra da tüm organizasyona hissettirilmelidir. Eğer yönetici işler arasında ayrımcılık yapar, işleri önemli ve önemsiz diye ayırırsa en büyük günahı işler. Sonuç . İşletmelerin amaçları, hedefleri vardır. İşletmelerde her iş bu ana amacı gerçekleştirmek, hedefe varmak için vardır. Bu nedenle her iş önemlidir. Çalışanlar, bu öneme inanmalı ve inandırılmalıdır ki, işlerine gereken özeni göstersinler. Yöneticiler, çalışanlarını motive etmek istiyorlarsa her işe gereken önemi, saygıyı ve ilgiyi göstermelidir. Her iş kutsaldır. Bir yönetici olarak düşününüz: Her çalışanınıza ve yaptığı işe gereken önemi, saygıyı ve ilgiyi gösteriyor musunuz? Örneğin, kuruluşunuzun telefon operatörünü en son ne zaman ziyaret ettiniz? En son ne zaman, işini iyi yaptığı için teşekkür ettiniz?