Hepimizin arzusu

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Çalışma yaşında olan nüfusa oranla çalışan sayımızın ne kadar az olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerekiyor işgücü verilerine bakarken. Kısaca ‘istihdam oranı’ olarak adlandırılan bu oran şu sıralarda yüzde 49 düzeyinde. Farklı bir ifadeyle, çalışma yaşındaki nüfusun yarısı bile çalışmıyor. Bir kısmı çalışmak istemediği ya da çalışması engellendiği için, bir kısmı çalışmak istemesine karşın iş bulamadığı (işsiz) olduğu için, bir kısmı da çalışma umudunu yitirdiği için.

 Avrupa ekonomisi yaşadığı krizden tam anlamıyla çıkamadı; toparlanıyor ama toparlanma oldukça yavaş. Bazı Avrupa ülkelerinde bu nedenle işsizlik oranı çok yüksek. İşsizlik oranlarını değil de istihdam oranlarını karşılaştıracak olursak, Türkiye’nin düşük istihdam oranı sorunu tam anlamıyla ortaya çıkıyor. 2013 sonu itibariyle birkaç rakam: 

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ortalama istihdam oranı yüzde 64.2. Bu oran, Norveç, İsveç ve Almanya gibi ülkelerde çok yüksek: Yüzde 75’e yakın. En düşük istihdam oranı beş yılı aşkın bir süredir daralan Yunanistan’da: Yüzde 49.1. Sorunlu İspanya’da yüzde 54.6 ve Portekiz’de yüzde 62. Dolayısıyla, Türkiye’nin istihdam oranı ancak yıllardır ekonomisi daralan Yunanistan düzeyinde. İşgücü piyasasında işlerin tam rayına oturmadığından şikayet eden ABD’de ise bu oran yüzde 67.4! Buraya kadar verdiğim rakamların 15-65 yaş arasındaki nüfusa göre hesaplandığını ve veri kaynağının OECD olduğunu belirtirim. 

Bir türlü yüzde 9’un altına düşmeyen işsizlik oranının yanı sıra, hatta ondan daha da önemli olan sorunumuz işte bu düşük istihdam oranı. Üretim süreci açısından incelendiğinde elbette işgücü önemli bir üretim faktörü. Sermayeyi (makine, altyapı, bina) bütünleyen bir faktör. Türkiye işte bu önemli üretim faktörünü kullanamıyor. Birini çözmek için uygulanacak politikanın diğerine iyi gelmediği söylenen ‘ikililerden’ en bilineni işsizlik ile enfl asyon. Bu, her koşul altında doğru olmasa da -mesela uzun süreli yüksek enfl asyonu doğuran koşulları yok etmeyi amaçlayan yapısal reformlarla desteklenmiş bir ekonomik program işsizliği de düşürebilir- normal koşullar altında geçerli. 

Türkiye’de enfl asyon açısından da işler iyi gitmiyor. 2012’den bu yana her ay gerçekleşen yıllık enfl asyonların ortalaması yüzde 8.3 düzeyinde. Şu anda enfl asyon yüzde 9.7’de. Yıl sonu için Merkez Bankası’nın tahmini ise yüzde 7.6. Oysa 2012’den bu yana hem hedefl enen enfl asyon bu düzeylerin oldukça altında: Yüzde 5. 

Buna karşın, Merkez Bankası yıllardır enfl asyondaki gelişmelerin ‘şimdi’ yolunda olmasa da orta vadede hedefe yaklaşacağını söylüyor bize. Çok geriye gidilse de aynı ibarelere hemen her Enfl asyon Raporu’nda rastlamak mümkün ama ben size 2011’den bu yana yayınlanan ikinci çeyrek raporlarından örnekler vereyim: Merkez Bankası’nın 2011’in ikinci Enfl asyon Raporu’nun son bölümünden: “Enfl asyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı düşünülmektedir.” 

Merkez Bankası’nın 2012’nin ikinci Enfl asyon Raporu’nun son bölümünden: “Enfl asyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı düşünülmektedir.” 
Merkez Bankası’nın 2013’ün ikinci Enfl asyon Raporu’nun son bölümünden: “Enfl asyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı düşünülmektedir.” 
Merkez Bankası’nın 2014’ün ikinci Enfl asyon Raporu’nun son bölümünden: “Enfl asyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı düşünülmektedir.”

Yok, bir baskı hatası yok. Dört tane tırnak içindeki dört cümle de tıpatıp aynı. Hepsi de Merkez Bankası raporlarından alınma. Merkez Bankası’nın enfl asyon raporlarının her birinin son bölümünde meşhur bir grafik var. Bu grafik ‘orta vadeli görünüm’ başlığı taşıyan alt bölümlerde yer alıyor. Her bir grafik cari dönemden en fazla 36 ay ileriye gidiyor. Dolayısıyla, Merkez Bankası söyleminde orta vade denilen, taş çatlasa 36 aylık bir dönem. 

Enflasyon raporlarında orta vadede enfl asyonun yüzde 5’e yakınsayacağı söyleniyor ama o orta vade bir türlü gelmiyor. Düşmeyen enfl asyon, başka zararlarının yanı sıra bir de ihracat dezavantajı yaratıyor bize. İhracat pazarlarımızdaki rakiplerimizde enfl asyon daha düşük çünkü; onlar daha ucuza mal ve hizmet üretebiliyorlar. Daha önce rakam vermiştim; şimdi sadece belirtmekle yetineyim. Mesela ABD Merkez Bankası’nın meşhur kırılganlık raporunda yer alan 15 ülke içinde en yüksek ikinci enfl asyon bizde. Başta yer alan Hindistan’da ise şu sıralarda enfl asyon bizdekinin altına indi. Tamam, o rapordaki ülkelerin bir kısmı bizim rakibimiz değil ama sonuçta bu karşılaştırma önemli bir şey anlatıyor bize. 

Bu çerçevede dün Dünya’da “Enflasyonda yüzde 5’i görmeden rahat etmem” başlığıyla verilen Merkez Bankası Başkanı’nın açıklaması önemli. Sayın Başkan’ın rahat etmesi hepimizin arzusu… 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018