Hep kazananlar ve hep kaybedenler!..
Küresel düzeyde risklerden kaçınma eğiliminin güçlenmesini ve kırılganlığın artmasını engellemek adına üretilen bilgi kirliliği sistemik riski tehlikeli boyutlara tırmandırmaya devam ediyor. Zira sistem ile büyük çoğunluk arasındaki çıkar uyumunun çatışmaya dönüşmesi önlenemiyor ve istikrarsızlık potansiyeli büyüyor. Geçtiğimiz hafta içinde ABD kökenli iki yatırım bankasının eski çalışanlarından gelen ifşaatlar bardağın taşmak üzere olduğuna işaret ediyor. Dile getirilen olumsuzluğun, küreselleşme denilen kuralsızlığın, bir sonucu olduğunu dikkate almak, bugün çözüm diye uygulamaya konulan yaklaşımların söz konusu çıkar çatışmasını daha yüksek boyutlara çıkardığını hesaba katmak gerekiyor. Günü kurtarmak adına sorunların ağırlaşmasına izin verilmesi olumlu düşünmeyi imkansız hale getiriyor.
Bireysel düzeyde büyük çoğunluğun ve üretimin çok büyük kısmını gerçekleştiren küçük ve orta boy işletmelerin gelirleri azalırken borçları artıyorsa işler iyi gitmiyordur; aksi yöndeki tüm söylemler koca bir yalandan başka bir şey değildir. Ayakta duramayacak hale gelmiş bir sistemi iyiymiş gibi göstermek adına her yolu kullanmak, büyük çoğunluğu suistimal etmek, onları köleleştirmeye çalışmaktır; binilen dalı kesme gafletidir. Ağırlaşan sorunlar hem alacaklılar ve açgözlüler ile halk yığınları arasındaki çatışmayı büyütmüş hem de devlet iradelerini taraf değiştirmeye zorlamıştır. Bu durumda sormak gerekiyor millet mi devlet içindir, yoksa devlet mi millet içindir? Eğer küreselleşme devletleri alacaklıların ve açgözlülerin safına geçmeye zorladı ise demokrasiden veya serbest piyasa anlayışından bahsetmek mümkün müdür? İşte Goldman Sachs ve JP Morgan çalışanlarından gelen itiraflar bu büyük resim içinde anlamlı bir görüntü oluşturuyor.
İyice karmaşık hale getirilmiş ve kuralsızlaşmış sistem içinde müşterileri risk almaya ikna edecek vaatler ile inek gibi sağar, bunun gerçekleşmesine izin verenlerle birlikte hasılayı paylaşırsınız. Nasıl olsa bu olumsuzluğa ortak olanlar suç ortağı haline gelmiştir ve gerçekleri haykırmak kimsenin işine gelmez... Siyasiler bürokrasi ve düzenleyici kurumlar, medya gibi unsurlar da bu şer ortaklığına dahil edilince sırtınız yere gelmez. Ekonomi büyümese bile büyüyor gibi gösterilir, merkez bankaları bu şer ortaklığını sistemin kendisi olarak görmeye başlayacağı için onları desteklemek için ne gerekiyorsa yapar, kağıt üzerindeki kurallar onlara uygulanmaz... Bu işleyişi bilenler ya çok yüksek primlerle ya da caydırıcı tehditler ile susmaya ikna edilir. Kazara ortaklardan birinin çalışanı konuşur ve kral çıplak der ise ya başkalarının duyması engellenir ya da gereği yapılıyormuş gibi yapılarak yola devam edilir! Sürdürülebilir olmayan bu oyunda tehlikeli sınırlara yaklaşılınca gemiyi terk etmeye, gerçeği öğrenen geniş kesimlerin nefretinden kaçınmaya çalışanların sayısı artmaya başlar... Bu aşamadan sonra kendini sistem olarak tanımlayanların sessizlik yasası bozulmaya, teşvik ve tehditler işe yaramamaya başlar... Gündem yaratanların gündem olmaya başlaması çok tehlikelidir? Görüntüyü farklılaştırmak ve eski günlerine dönmek adına yapamayacakları şey yoktur!.. En büyük zaafları açgözlülükleri ve birbirlerine karşı güvensizlikleridir... Enflasyon baskısından, talep daralmasından veya geniş kesimlerin uyanmaya başlamasından çok korkarlar; fakat eninde sonunda büyük zaafları nedeniyle kendi korkularını gerçeği dönüştürmeyi başarır ve bir gün hortlamak üzere kendi sonlarını hazırlarlar. Küresel düzeyde tüm finansal akımların, medyanın siyasi iradeler kanalı ile güvenlik güçlerinin kendi kontrollerinde olması sonucu değiştiremez. Sağacak inek kalmayınca veya elde edilen süt onlara yetmemeye başlayınca güçleri tükenme eğilimine girer.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız yozlaşmış yapı nedeniyle hiçbir şeyin çok uzunca bir süredir olduğu gibi görünmediğini, belirsizlik ve kırılganlığın arttığını iddia ediyoruz. Onlar ise kendi aralarında paylaşım sorunu olmadığı sürece işlerin daha da iyi hale geldiğini düşünüyor, hayali beklentiler ile geniş kitleleri uyutuyorlardı. 2008 yılındaki küresel kredi krizi ile söz konusu yapı içinde de oluşan çıkar çatışması kavgaya dönüştü. Devamında parasal genişlemeler ile gelen ateşkes ise birbirlerine yönelik güvensizliğin büyümesini engelleyemedi. Bir süre için Euro Bölgesi ile oyalansalar da sorunların ağırlaşması önlenemedi.
Bu süreçte ilginç tesadüfler yaşandı; geçtiğimiz hafta ABD'de stres testine tabi tutulan 19 bankadan 15'inin sınıf geçtiği açıklandı. İnsan düşünmeden edemiyor görüntüyü farklılaştırmanın bu kadar kolay olduğu bir ortamda 4 kurumun başarısız bulunmasının gerçek sebebi ne idi acaba!.. Yine geçtiğimiz hafta çok uzunca bir süredir ilk defa tahvillere satış gelir iken, hisse senetlerinin uçuşa geçmesi ilginç bir görüntü oluşturdu: Ne dersiniz malum yapı gündemi farklılaştırmaya mı çalışıyor yoksa şeker göstererek yeni kurbanları tuzağına düşürmeye mi çalışıyor? Belki de yaklaşan genel seçimler öncesinde seçmenlerin uyanmasını önlemek için her zamankinden daha özel bir program hazırlamaya çalışıyorlardır!..
Size işaret edilen yere bakar ve çok kanallı tek sesli tavsiyeleri dinlerseniz, kısa vadede eğlenebilirsiniz; fakat evdeki hesabınızı çarşıya uyduramazsınız... Birlikte yaşamayı zora sokan yanlışlıkları alışkanlık haline getirerek hep kazanmak mümkün değildir!...