Helal sana Avusturya
Önce nedir Ro-La diye düşünenlere kısa bir tanımını vererek bu sıkıntılı durumdan söz etmek isterim.. Ro-La karayolu taşımacılığı ile başlayan, sonrasında taşıma araçlarının vagonlara bindirilerek uzun mesafenin demiryolu ile gerçekleştirildiği ve sonunda yine karayolu taşımacılığı ile finalize olan bir kombine taşımacılık şeklidir. Tanıma bakınca elbette her şey normal, gayet yararlı ve güzel bir taşıma şekli demek durumundayız. Ancak, birileri sizi bu taşıma şekline mecbur bırakınca işin tadı işte orada kaçıyor. Daha henüz Bulgaristan ile sorunu yeni çözdük diye sevinirken, şimdi de Avusturya, İtalya Trieste limanına Ro-Ro ile ulaşan ve Avrupa’nın muhtelif ülkelerine devam edecek olan taşımacılarımızın karşısına Ro-La dayatmasında bulundu. Konuyu çeşitli kaynaklardan incelediğimizde Türk araçlarının her yıl Avusturya üzerinden Avrupa ülkelerine ortalama 120.000 taşıma gerçekleştirdiği sonucunu elde ediyoruz. Ancak buna rağmen aynı Avusturya yine bizim araçlarımızı yılda 15 bin transit taşıma ile sınırlandırarak, bu rakamı aşan transit geçişleri için İtalya Fernetti’de Ro-La hatlarını kullanmaya mecbur bıraktırıyor.
UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, sorunun sadece nakliyecilerin bir sorunu olmadığını ve tüm Türkiye’yi ilgilendirdiğine işaret ediyor. Şöyle bir işin tarihçesine baktığımızda 2007’de Avusturya ve Türkiye arasında imzalanmış olan KUKK protokolünün “Diğer Konular” başlıklı maddesinin ikinci bendinde, “mücbir sebeplerden dolayı 12 saatten uzun süre bekletilen araçların Avusturya’ya karayoluyla serbest geçişinin sağlanacağı” Avusturya’nın resmi makamları tarafından kabul ve taahhüt edilmiş idi. Ancak, gelinen nokta Avusturya’nın bu hükme uymadığını açıkça ortaya koyuyor. Ve sonuç itibarıyla Türk araçları Avusturya’yı geçemediği için Avrupa’ya ulaşamıyor ve bu durum başta nakliyecilerimizin olmak üzere, Türk ihracatçısının da belini büküyor. Zira Ro-La trenleri zamanında kalkamıyor ve oluşan yoğunluğa da cevap veremiyor. Bu sebeple nakliyecilerimiz haklı olarak bir eylem gerçekleştirerek, sıkıntılarını dile getiriyor ve Türk makamlarının bu konuda çözüm üretmesi için hızlı bir aksiyon bekliyorlar.
Belli ki, biz zaman zaman bu tür sıkıntıları yaşamayı sürdüreceğiz. Avrupalı ülkelerin, bahse konu yüklerin kendi ülkelerine geldiğini, bu tarz engellemeler ile global dünya kavramına karşı durduklarını, Dünya Ticaret Örgütü’nün tutumlarını hiçe saydıklarını hiçbir zaman unutmamaları, bizim de onlara unutturmamamız gerekiyor.
Saygılarımla,