Hedeflerin ve eylemlerin seçimi

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Seçim konjonktürü  ısındıkça beklendiği gibi gündemin ağırlığı değişiyor. Ülkenin yönetimine talip olan siyasal partilerin oy istedikleri çeşitli kesimlere yönelik mesajları da, doğal olarak, güçlüklere ve onların nasıl aşılacağına ilişkin ayrıntılı analizlerden çok umut veren, iyimserlik dozu yüksek genel politika taahhütleri oluyor. Yine de geçmişe oranla soyut ve hamasi tartışmaların yerini daha çok halkın ve ülkenin gerçek sorunlarının alması gibi olumlu bir eğilim söz konusu. Ne var ki bu değişim temposunun toplumun refah özlemlerinin gerektirdiği sıçramayı gerçekleştirmeye yeteceği kuşkulu. Kitlelerin sadece yararlanacağı değil, aynı zamanda içinde aktif yer alacağı ve elini taşın altına koyacağı, sefasını süreceği kadar cefasını da üstleneceği büyük bir dönüşüme ihtiyaç var.

Gelişmenin merkezi artık birey

Üstelik bu bakımdan tarihin oldukça uygun ve kritik bir dönemindeyiz. Gelir düzeyi ve sosyo-kültürel açıdan farklı bütün toplum kesimlerine müthiş bir hızla yayılan sosyal medya, yaşadığımız döneme damgasını vuran iletişim ve bilgi  teknolojilerinin daha önceki tarihsel çağlardan çok farklı bir özelliğini ortaya koyuyor.  Ne merkantilist, ne feodal, ne de endüstri toplumunda mevcut olmayan bu özellik, toplumsal düzenin hakim aktörü olarak bireyin devreye girmesidir. Gerçekten bireyin bu derece ön plana çıkması, insanın kendi gücünden başka bir üretim aracının bulunmadığı ilk çağdan sonra görülmemiştir.

Şimdi artık, sadece küreselleşmenin desteklediği tüketici kimliğinden dolayı değil, aynı zamanda giderek sermaye birikimine bağlılığı azalan üretim sürecinde de artan inisiyatifiyle birey, toplumsal gelişmenin belirleyicisi olma yolundadır. Ama bu durumda da bireyin ne kadar donanımlı ve nitelikli, yani ne kadar - geniş anlamıyla- eğitimli olduğu ayırdedici olacaktır. Gelişme sorunsalının merkezine insan oturunca, insanları yani toplumu yönetmeye talip olanların da bu nitelik ve eğitim sorununa nasıl yaklaşacaklarının ipuçlarını anlatmaları önem kazanmaktadır.

Seçimler ve politika taahhütleri

Bizde yaklaşan seçimlerin yarışmacılarının parça parça medyaya yansıyan politika tasarımlarına baktığımızda, birey odaklı bu yeni gerçeğin farkında olunduğuna ilişkin işaretlere pek rastlayamıyoruz. Toplumun kendi dinamiklerinde bir değişim öngörmeyen, yukarıda yoğunlaşan güç merkezlerinden aşağıya sunulacak faydayı tanımlamaya çalışan alışılmış şablon kullanılıyor.

Son olarak geçtiğimiz günlerde açıklanan iktidar partisinin seçim beyannamesi de bu açıdan fazla bir yenilik içermiyor. Buna karşılık uzun vadeli bir vizyonun yani hedeflerin ortaya konmuş olmasının ve kritik değişim parametrelerine ilişkin olarak kaba hatlarıyla da olsa taahhütlere yer verilmesinin önemi yadsınamaz. Sözgelişi evvelce Orta Vadeli Program'da yüzde 2 olarak öngörülen arge harcamalarının milli gelir içindeki payının, ABD ve Japonya'nın öteden beri gerçekleştirdiği ve AB'nin de Lizbon toplantısıyla hedeflediği yüzde 3 düzeyine yükseltilmesi, ekonomide yapısal dönüşümün kilit değişkenlerinden birinin doğru tespit edildiğini ve bu konuda son yıllarda arttırılan odaklanmanın artarak devam edeceğini gösteriyor. Bu konuda özel kesimde artan farkındalığın, geçmişte ayrıntılarını yazdığımız bürokratik uyumsuzlukların da giderilmesiyle sürece yardımcı olacağı da açık.

Aynı şekilde üretimdeki katma değerin ve teknolojik düzeyin, dolayısıyla verimliliğin yükseltilmesi açısından evvelce açıklanan Sanayi Stratejisi Belgesi'ne yapılan vurgu da olumlu. Sadece sektörel değil, verimlilik ve rekabet önceliklerine de ağırlık veren bu belgenin arge ve genel teşvik politikaları ve sanayi envanteri ile bağlantılarının açıkça ortaya konması gerekiyor.

Soru işaretleri

Ancak ipuçları merak edilen bazı temel parametreler henüz cevaplanmış değil. Özellikle henüz aşılamayan sürdürülebilirlik ve konjonktür risklerine açıklık alanlarında nasıl bir çözüm stratejisi düşünüldüğü bilinmiyor. Ayrıca ihracat çekişli bir büyüme performansı için sadece ihracatçı sayısının artmasının yetmeyeceği, yatırım stratejilerinin dış yatırımlar da dahil seçici bir plana dayandırılması gerektiği açık.

Bunca işsizlik varken ve bunun yapısal bir alt sınırı bulunduğu kabul edilirken hem işsizliğin yüzde yüz azaltılması, hem de işçi başına verimliliğin arttırılması bağdaştırılması zor hedefler gibi görünüyor. Yine, sürdürülebilir büyüme süreci açısından giderek kaçınılmaz hale gelen vergi reformu ile ilgili bir açıklama da yok. Önem sıralamasının tepesinde duran eğitim konusunda ise zorunlu öğrenimin uzatılması ve mesleki eğitim vurgusu olumlu; fakat nitelik ve içerik açısından reform vurgusu eksik.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019