Hedefini tutturabilen bir merkez bankası olabilmenin artan önemi
Dünya ekonomisinin yüzde 33’ünü oluşturan ABD, Çin, Euro dışındakiler nüfusun yüzde 71’ini; yüzde 67’sini oluşturan bu üçlü çatıysa nüfusun yüzde 29’una tekabül ediyorlar.
Türkiye ekonomisi Ağustos 2007 tarihinde başlayan “büyük resesyon”u çok farklı bir büyüme mekanizmasıyla karşıladı.
Bizde büyümenin finansmanını dış yatırımlar, özelleştirmeler, iç tasarruflar ve merkez bankası rezervleri karşılıyor. Bu kaynaklar bireysel ve kamusal tüketimi körüklüyor, özel ve kamusal yatırımı destekliyor, dış ticaretti finanse ediyor. Oysa ABD ekonomisi için en önemli kaynak rezerv para olarak öne çıkıyor. Böylesine bir kaynak ABD için olağanüstü likidite bolluğu anlamına geliyor.
Einstein, “delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemektir” der. Şema 1 Türkiye’nin temel sorunlarının ne kadar yapısal olduğunun bir resmidir. Bu rağmen merkez bankasının enflasyon ekseninde sıkı duruşu, olsa olsa kurumun kamuoyu karşısındaki algısının bozulmasına neden oluyor.
Enflasyonda bu katılık neden? i. Tarım ürünleri ihracatıyla ithalatı arasındaki fark 2011 yılından itibaren bozuluyor. 2000-2014 dönemi tarımdaki dış ticaretimizde ihracat ithalat büyüklüklerini 5 yıllık birikimli olarak karşılaştırdığımızda, 2010 yılına kadar 5 yıllık toplam ihracat ve ithalat farkı pozitif seyretmektedir. Sonra gelen 2011-2014 arasındaysa bu seyir negatife dönmektedir. Üretim, tüketim ve perakende hizmetlerinde gizlenemeyen bir yeniden yapılanmaya ihtiyaç vardır. ii. Enerjide dışa bağımlılığı azaltıcı önlemler uygulanmalıdır. Kısacası, hem enerjinin tasarrufu hem de yerli kaynaklarla üretimi gereklidir. iii. Birikimler ulusal tasarrufa dönüştürülebilmelidir. Mevcut yüzde 13 oran, yüzde 20’lerin üzerine çıkabilmelidir. iv. İşgücüne katılım oranında kadın işgücünün payı yükselmelidir. v. Turizmde hizmet yılın 12 ayına eşit dağıtılmalı ve gerçek potansiyelimiz yakalanıp küresel rekabetteki yerimiz artırılmalıdır.
“Aptallık ve dahilik arasındaki fark; dahiliğin sınırları olmasıdır” der, Einstein. Merkez Bankası duruşunu korusa da, yapısal koşullar onu zor durumda bırakmaya yetiyor. Merkez bankası enflasyon hedefini kısa vadede yüzde 5’den yüzde 6’a çekip, hedefini tutturabilen bir merkez bankası olduğunda, piyasadaki beklentiler de daha gerçekçi bir platforma oturacaktır. Bu arada yapısal reformlar da tamamlanmış olacağından orta vadede yüzde 5’e, uzun vadedeyse yüzde 5’in altına gerilemiş bir enflasyonla karşılaşılmış olacaktır.