Hedef, cari açığı "finanse edememek" olmalı!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Eskisi gibi değiliz artık, satır aralarına sıkışıyor olsa da cari açığın sorun oluşturduğunu kabul eder duruma geldik. Cari açıkla ilgili komisyon kurma fikri bile bir aşama sayılmalı. Ama insan "acaba" mı demiyor değil; çünkü bizde herhangi bir konu komisyona havale edildiğinde, bu biraz da işin savsaklandığını gösterir. Geçmişte böyle olması, elbette bundan sonra da aynı tarz bir çalışma içine girileceği anlamına gelmez, ama şimdiye kadarki deneyimlerimizin bize söylediği bu.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada cari açıkla ilgili bir komisyon kurulmasına karar verildiğini söyledi. Komisyon, iki çalışma grubundan oluşacak. Bunlardan biri cari açığın nedeni, diğeri finansman konusu üstünde duracak.

Cari açık denilince, "finanse edildiği sürece sorun yok" noktasından, komisyon kurma noktasına gelmek bir aşamadır. Bu, hiç olmazsa cari açığın bir sorun olduğunu kabul etmek anlamını taşır.

Ama ne yazık ki cari açığın nasıl oluştuğunu bilmeyenlere az da olsa halen rastlıyor; "finanse edildiği sürece" gibi, ekonomide hiç yeri olmayan bir gerekçenin de zihinlerde halen yer bulduğu görüyoruz. Hep söyledik, bir kez daha vurgulayalım. Finanse edilmeden cari açık zaten verilmez, verilemez. Bir açık söz konusu ise, o açık ya oluştuğu an finanse edilmiştir, ya daha önce sağlanan finansman kullanılmıştır.

Ödemeler dengesi üç ana bölümden oluşur. Cari işlemler dengesi, finans hesapları, net hata ve noksan. Cari işlemler dengesi ile net hata ve noksanın toplamı, finans hesapları toplamına eşittir, bu hiçbir zaman değişmez, değişemez.     

Merkez Bankası'nın her ay açıkladığı ödemeler dengesi verilerine bakın. Şimdiye kadar bir ay için bile finanse edilmeden cari açık verildiğini görebilir misiniz? Yani; "cari işlemler dengesi, finans hesapları, net hata ve noksan" kalemlerinin toplamının sıfır olmadığı bir ay gösterebilir misiniz?

Hani klasik bir soru vardır ya, "tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan" diye. Bunu ödemeler dengesine uyarlamak istersek herhalde şöyle bir soru oluşur: "Cari açık mı finansmandan doğar, finansman mı cari açıktan?" İşte bizim doğru şıkkı bulamadığımız soru budur. Cari açık finansmandan doğar tabii ki; ikinci şık, ekonominin mantığına aykırıdır.

Bir işadamı işalat yapacaksa ya ihracat, müteahhitlik ya da başka şekilde kazandığı veya kur düşükken içerden TL varlığını satarak aldığı kendi dövizi vardır, bunu kullanarak işalatını yapar; ya da elinde hiç dövizi yoktur, gider bankaya TL yatırır, işalatını gerçekleştirir. Bir başka yol, sahip olduğu döviz ya da TL yoktur, veya vardır da kullanmak istemiyordur, kredi alarak işalatı gerçekleştirme yoluna gider. Ama hiçbir zaman şu yapılamaz, söylenemez: "Hele şu işalatı bir yapalım, nasıl finanse edeceğimizi sonra düşünürüz." Yani finanse etmeden işalat da yapılamaz, yani cari açık da verilemez. Bir de döviz ucuzsa, yani kolay temin ediliyorsa işalat da rekor kırar, cari açık da...

Cari açığın finansman kalitesinin yükselmesi ayrı kavramdır, "finanse ediliyor ya" gibi bir tuhaflığın ardına sığınmak ayrı kavramdır. Finansmanın kalitesi de tartışma konusudur. Doğrudan yatırım diye nitelenen çerçevede yabancıların varlık almak üzere getirdikleri dövizlere dayalı finansmanın iyi olduğunu söylemek de kolay değildir çünkü. Üretime katkısı olmayan bir yabancı sermaye söz konusudur sonuçta. Kamu kağıtlarına yapılacak yatırımlar için gelen sermaye de yüklü reel kazanç transferi yapmaktadır. Bu yıl yoğunlaşan şekilde, Türk bankaları ve reel sektörün dış krediye ağırlık vermesinin de sakıncaları var; özellikle reel sektörün açık pozisyonunun çok büyümesi gibi bir sorunla karşı karşıya kalmak söz konusu görünmektedir.

Dolayısıyla finansmanın kalitesiyle uğraşacağımıza, ne kadar az finansman sağlar, yani ne kadar az açık veririz diye kafa yormak daha iyi olmaz mı? Daha az finansman sağlamamızın yolunun ne olduğunu görmek için de aslında komisyonlar kurmaya gerek var mı bilemiyoruz doğrusu. Türk parasının değerli kalmasına yol açan en büyük etken olan faizi ne yapıp yapıp daha makul düzeylere indirmek zorundayız. İşte o zaman "finansman zorluğu" yaşanır, bu zorluk da daha az cari açık vermemizin yolunu açar.     

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar