Hazine borç stokundan bir iyi ama birden çok kötü haber var
Hazine’nin ya da teknik ifadeyle merkezi yönetimin borç stoku geçen yıl sonu itibarıyla 876.5 milyar lira olarak gerçekleşti. Bu tutarın 535.4 milyar lirası iç, 341 milyar lirası ise dış borç stokundan oluşuyor.
Hazine’nin borç stoku geçen yıl şimdiye kadar bir yılda kaydedilen en yüksek tutarlı artışı gösterdi. Toplam stok geçen yıl 116.5 milyar lira arttı. Artışın oranı da yüzde 15.3’ü buldu.
Gelelim iyi ve kötü haberlere... Önce iyi haberi verelim. Merkezi yönetim borç stoku her ne kadar geçen yıl rekor düzeyde artmış olsa da, öyle görünüyor ki borcun GSYH’ye oranı son 15 yılın en düşük düzeyinde. Bu konuda kesin bir oran veremiyoruz; çünkü geçen yılın GSYH verileri henüz açıklanmadı. Ama yapılan tahminlere göre borç stokunun, gerçekleşmesi beklenen GSYH’ye oranı yüzde 28’e kadar inecek. Bu oranın 2003 yılında yüzde 60.5 düzeyinde bulunduğunu ve birkaç yıl hariç düzenli olarak gerilediğini belirtelim.
Ama bu iyi haberi gölgeleyen bir gerçek var. Merkezi yönetimin döviz cinsinden dış borç artışı görece yavaş olmakla birlikte, bu boşluk bir anlamda özel sektör tarafından dolduruldu. Sonuçta özel sektörünki de Türkiye’nin borcu. Dövize talep arttığı ve bu da dengeleri bozduğunda talebin nereden geldiğinin bir önemi yok. Dolayısıyla merkezi yönetim borcunun GSYH’ye oranının azalmasına sevinelim, ama bunu öyle fazla da abartmayalım.
Ya kötü haberler?
Merkezi yönetim borç stokunda 2012’de dış borçların payı yüzde 27, iç borçların payı yüzde 73’tü. 2017’ye geldik, dış borcun payı yüzde 39’u buldu. Yani 2012’ye göre tam 12 puanlık bir artış oldu.
Bu durum, dış borcun çok artmasından değil, kur artışından kaynaklandı. Döviz kuru arttığı sürece, dış borcumuz döviz bazında sabit kalsa bile, bu dövizi ödeyebilmek için daha fazla Türk parasına ihtiyaç duyacağız. (Dış borç stokunun döviz-TL ilintisine muhtemelen yarın detaylı olarak değineceğimizi belirtelim.)
“Toplanacak vergiler de artıyor”
Borç stokundaki bu hızlı artışı eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız’a sorduk. “Bu hızlı artışın bir nedeninin Hazine’nin nakit açığı olduğunu biliyoruz” diye başladı Özyıldız ve şöyle devam etti:
“Borç stokundaki artış nakit açığından fazla. Bunun iki nedeni var. İlki stok TL olarak açıklandığı için stokun döviz olan kısmına gelen kur etkisi. Borçları TL olarak izlemek kaçınılmaz. Toplanan vergiler ve diğer gelirler TL ve TL stok, devletin ne kadar TL gelir bulması gerektiğini gösteriyor. Stok büyüdükçe, bizden toplanacak olan vergiler de artıyor.
Diğer neden ise Hazine garantileri gibi bütçe dışı işlemlerin yarattığı etkiler.”
Artışın bu hızla devam etmesi ve çok sıkı bir şekilde bütçe açığı ve borçlanma frenine basılmaması durumunda birkaç yıl sonra borç stokunu daha fazla tartışmak durumunda kalacağımızı vurgulayan Özyıldız şöyle devam etti:
“Uzun vadeli kamu borcu, gelecek nesillerin gelirlerine bugünden el koymaktır. Başka bir şekilde söylersek bugünkü rahatımıza çocuklarımızın, torunlarımızın gelirlerini harcayarak ulaşıyoruz. Biz rahat ederken onlara umutlu bir gelecek değil, borç bırakıyoruz; ‘Onlar ödesin’ diyoruz.”
TL-döviz ayrımının anlamı
Merkezi yönetim borç stoku tablosunda 2003-2011 dönemi için “borç stoku” başlığı altındaki iç borç, “TL-döviz ayrımı” başlığındaki TL stoka; dış borç da döviz cinsi stoka eşit değil. Bu durum, söz konusu dönemdeki iç borcun bir kısmının dövizli kağıtlarla oluşmasından kaynaklanıyor.
2003 yılı için örnek verelim. İç borç stoku 194.4 milyar lira. Ama bu tutarın 42.6 milyar lirası dövizli kağıtlarla oluşmuş. Dolayısıyla 194.4 milyar lira iç borcun TL cinsinden oluşan kısmı 151.8 milyar lira.
O yıl dış borç 88.8 milyar lira düzeyinde bulunmakla birlikte, iç borç olan 42.6 milyar lira dövizli kağıtlarla oluştuğu için döviz borcu toplamı da 42.6 milyarın eklenmesiyle 131.4 milyar lira.