Hayvancılıkta Türkiye, Yeni Zelanda ve Sırbistan modeli
Yaklaşık 10 yıldır "et fiyatını düşürmek" üzerine kurgulanan hayvancılık politikası ile Türkiye dışa bağımlı hale getirildi. Her geçen gün ithalat artarken, üretimden hızla uzaklaşılıyor.
Hemen her gün açıklanan birbiriyle çelişkili kararlar ve mevzuat değişiklikleri nedeniyle hayvancılık yapanlar şok üstüne şok yaşıyor. Uygulanan yanlış politika sonucu, bir yandan besilik ve damızlık hayvan ithal edilirken bir yandan da karkas ve lop et ithal edilerek üretim yapanlar cezalandırılıyor.
Türkiye, hayvancılığın her aşamasında ve her alanında üretimi değil, ithalatı konuşan, ithalatı destekleyen ve ithalat yapan ülke oldu.
Daha geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sırbistan ziyareti sırasında, 5 bin ton et ithalatı için bu ülke ile anlaşma imzaladıklarını açıkladı. Sırbistan dediğiniz ülke, 11 yıl önce kuruldu. Henüz 11 yıllık tarihi olan bir ülkeden et ithal etmenin anlamı ne?
Pek çok yorum yapılabilir. İlk akla gelen, "Türkiye, hayvancılıkta o kadar kötü bir duruma getirildi ki, Sırbistan'ın 5 bin ton etine muhtaç." Anlaşmanın verdiği bir başka mesaj ise üretimin değil ithalatın desteklenerek devam edeceğidir.
Sırbistan'dan et ithal eder duruma getirilen Türkiye'nin hayvancılık politikası resmen iflas etti. Bunun ötesi yok. Mevcut politikalarla ithalatın bitmesi mümkün değil. Kaldı ki, böyle bir düşünce, böyle bir hedef yok. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba'nın deyimi ile 3 yıl daha ithalat sürecek.
Yeni Zelanda modeli
Türkiye Sırbistan'dan 5 bin ton et ithalatı anlaşması yaparken, aynı günlerde yapılan Bursa Tarım Fuarı'nın da ana gündem konularından birisi hayvancılıktı. Konuşmacı olarak katıldığımız "Yeni Zelanda Hayvancılık Paneli"nde, bu ülkenin hayvancılıkta yarattığı başarı modeli ayrıntılı olarak ele alındı.
Panel'e Yeni Zelanda Ankara Büyükelçisi Jonathan Curr, Yeni Zelanda Milano Ticaret Ataşesi Ann Clifford, Türkiye Müdürü Gökşin Duman ve İstanbul İş Geliştirme Müdürü Vedit Kamiloğlu, Tüm, Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği Başkanı Sencer Solakoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, bilim insanları, Yeni Zelanda'dan hayvancılık sektörü uzmanları, Türkiye'den bu ülke ile iş yapan yatırımcılar ve ülke hayvancılığını yerinde inceleyen uzmanlar katıldı.
Toplantıda ağırlıklı olarak iki ülke arasında işbirliği olanakları konuşuldu.Yeni Zelanda hayvancılık modelinin Türkiye'ye uyarlanması veya alınacak dersler dile getirildi.
Yeni Zelanda ve Türkiye, coğrafyadan iklime, tarımdan hayvancılığa, ekonomiden politikaya, sosyal yaşamdan kültüre her alanda farklı iki ülke. Bu farklılık işbirliği olanaklarını artırıyor.
Hayvancılık açısından bakıldığında; Yeni Zelanda, ihracata dayalı üretim politikası uyguluyor. Dünyanın en büyük süt ürünleri ve koyun eti ihracatçısı. Tarımsal gelirin yüzde 70'i süt, koyun, sığır eti ve yünden elde ediliyor. Ürettiğinin yüzde 90'nını ihraç ediyor. Yılın 12 ayı yağışlı olması nedeniyle mera hayvancılığı yapılıyor, yem maliyeti çok düşük. Hayvan ıslahında çok başarılı. Türkiye ise, ithalata dayalı bir politika uyguluyor. Hayvan materyali, yem, aşı, sperma, canlı hayvan, et ithal ediyor. Meralar yetersiz, verimsiz, ıslah edilmemiş, fabrika yemine dayalı besicilik yapılıyor. Fabrika yeminde de yüzde 50 ithalat bağımlılığı var.
Başarı getiren 4 faktör
Hayvancılık ülkesi olarak bilinen Yeni Zelanda'nın kendine has bir modeli var. Meraya dayalı hayvancılık nedeniyle üretim maliyetleri bir çok ülkeye göre daha düşük. Nüfusunun az, hayvansal üretiminin ise çok olması nedeniyle yüzde 90'nı ihraç ediliyor. Yeni Zelanda hayvancılığının başarısında 4 temel faktör var. Birincisi, hayvan ıslahı - genetik başarı, ikincisi aile işletmeciliğinin yaygın olması, üçüncüsü süt fiyatının kaliteye göre belirlenmesi, dördüncüsü ve en önemlisi güçlü kooperatifçilik yapısı. Islah konusunda, süt ve et konusunda tarihi 100 yıla yaklaşan güçlü kooperatifler var.
Kooperatifçilik seçeneği değerlenirilmeli
Yeni Zelanda süt piyasasının yüzde 95'ini dünyanın da en güçlü kooperatifi olarak bilinen Fonterra, kontrol ediyor. Çiğ sütü günlük topluyor, analizini yapıp kaliteye göre fiyat veriyor. Üreticiden aldığı sütü tesislerinde işleyerek 140 ülkeye ihracat yapıyor. Üreticiye kredi ve destek sağlıyor. Et konusunda iki kooperatif öne çıkıyor AFFCO ve NLCO. Et piyasasının yarısını bu iki kooperatif kontrol ediyor. Üretici hayvanını canlı ağırlık veya karkas fiyat ile satıyor. Kooperatif aldığı hayvanları kesiyor, işleyerek ihraç ediyor. Türkiye'de Tire Süt Kooperatifi gibi bazı başarılı örnekler olsa da genel olarak örgütlenme yetersiz. Çok sayıda örgüt olmasına rağmen etkileri çok az. Süt ve etin pazarlanması, değerlendirilmesi, ıslah ve genetik çalışmaları konusunda Yeni Zelanda'nın kooperatif modeli örnek alınabilir. İşbirliği alanları olarak, hayvan ıslahı, genetik çalışmalar, hayvan kayıt ve takip sistemi, Et ve süt teknolojisi, çiftlik yönetimi, meraların ıslahı ve verimliliği, süt analiz sistemi, hayvan hastalıkları, veterinerlik hizmetleri öne çıkıyor. Dikkat ederseniz et ithal edilsin, hayvan ithal edilsin denilmiyor. Belli alanlarda bilgi ve teknoloji paylaşımı öngörülüyor.
Yeni Zelanda Hayvancılık Paneli'nden sonra Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi'nin düzenlediği Tarım Kongresi kapsamında "Kooperatifçilik Paneli" yapıldı. Yeni Zelanda Hayvancılık Paneli'ni izleyen notlar alan Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, Selçuk Bademli Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı Selçuk Bilgili, Urla Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mehmet Sever ve İnegöl Kulaca Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Ahmet Uğur konuşmalarında kooperatifçiliğin önemini anlatırken, Yeni Zelanda'nın bu konuda önek alınabileceğini söyledi.
Özetle, hayvancılıkta ithalat politikası iflas ederken, yeni arayışlarda Sırbistan'dan et almak yerine Yeni Zelanda'nın güçlü kooperatifçilik modeli örnek alınabilir.