Hayvancılıkta ithalat tuzağına düşmedi, ihracatçı oldu
Dünyanın öbür ucundaki ülke - Avustralya’da Tarım 2
Avustralya'nın önemli kentlerinden Melbourne'den sabah yola çıktık. İşe gidenlerin yoğunlukta olduğu trafikten kurtulduktan sonra ülkenin en önemli hayvancılık merkezlerinden Gibssland'e gidiyoruz. Yol boyunca sağlı sollu mera alanlarında otlayan Holstein süt inekleri bir süt üretim merkezinden geçtiğimizi hatırlatıyor.
Yaklaşık iki saatlik seyahatten sonra, gezimizin en önemli duraklarından birisi, Victoria Eyaleti Gibssland'taki Ellinbank Ulusal Süt Araştırma Merkezi'ne ulaşıyoruz.
Merkezin Güneydoğu Bölgesi Müdürü Bruce Weston, Alan Sorumlusu Dr. Sharon Aarons, Endüstri Teknolojisi Koordinatörü Yan Lai ve Araştırma Direktörü Joe Jacobs ile Victoria Eyaleti'nin, ülkenin süt hayvancılığını ayrıntılı olarak konuşuyoruz. Victoria Eyaleti süt üretiminin yaklaşık yüzde 68'ini gerçekleştiriyor.Ülke genelindeki 7 bin mandıradan 4 bini yine Victoria'da. Ülke endüstrisinde süt sanayi 3.sırada yer alıyor. Bu bölgede üretilen süt ürünlerinin yaklaşık yüzde 80'i Asya ülkelerine ihraç ediliyor. Melbourne'den yapılan ihracatta ilk sırada süt ürünleri yer alıyor. Bulunduğumuz Gibssland Havzası ise süt üretiminin kalbi durumunda.
2000'li yıllarda ülkenin toplam süt üretimi 10.2 milyon tona kadar ulaşırken, son yıllarda etkili olan kuraklık üretimin düşmesine ve 9 milyon tona kadar düşmesine neden olduğunu öğreniyoruz. Her yerde olduğu gibi buradaki çiftçiler için de en önemli sorun iklim değişikliği ve özellikle kuraklık. İklim değişikliği üretimi olumsuz etkiliyor.
● En çok para sütten kazanılıyor
Ellinbank Ulusal Süt Araştırma Merkezi'nde uzmanlardan aldığımız bilgilere göre, Avustralya'da hayvancılık yapanlar açısından en karlı olanı süt hayvancılığı. Süt üreticileri en çok para kazanan kesim. Sonra besicilik yapanlar yani et üreticileri. Koyun yetiştiricileri ise süt ve et üreticilerinden daha az kazanıyor. Bitkisel üretimde olduğu gibi hayvancılıkta da üreticilere yönelik herhangi bir destek yok. 2000'li yılların başında destekler kaldırıldığında çiğ süt fiyatı uluslararası fiyatlarla aynı seviyedeydi. Bugün fiyatlar daha yüksek. Çiftliklerden alınan süt mutlaka analiz edilerek alınıyor. Somatik hücre ve antibiyotik bakılıyor. Yağ ve protein içeriğine göre üreticiye süt parası ödeniyor. Ödemeler aylık olarak yapılıyor.
●Hayvancılığın payı yüzde 44
Tarımsal gelirin yaklaşık yüzde 45'i hayvancılıktan sağlanıyor. Avustralya'nın 24 milyon baş sığırı var. Büyük bölümü besi amaçlı. Sağılan inek sayısı 1.2 milyon. Çiğ süt üretimi ortalama 9 milyon ton. Üretilen sütün tamamı 7 bin civarındaki mandırada işleniyor. Sütten elde edilen süt tozu,tereyağı,peynir olmak üzere üretimin yüzde 41'i ihraç ediliyor. Kırmızı et üretimi ise yıllık 2.1 milyon ton. Dana etinin ise yüzde 76'sı ihraç ediliyor.
● Koyun yetiştiriciliğinde değişim yaşandı
Avustralya, koyun yetiştiriciliğinde önemli bir ülke. Toplam 70 milyon baş koyunu var. Türkiye, sadece 2018 yılında bu ülkeden 239 bin 897 baş damızlık olmayan koyun ithal etti. Avustralya aynı zamanda dünyanın en önemli kuzu eti ihracatçılarından birisi. Ellinbank yetkililerinden aldığımız bilgilere göre koyun yetiştiriciliği politikasında da önemli bir değişiklik yaşandı. Bundan 30 yıl öncesine kadar Merinos koyunu yün için yetiştiriliyordu. O dönemde koyun varlığı 100 milyon başın üzerine çıkmıştı. Yün fiyatları düşünce üretici para kazanamadı. Bunun yanında et çeşitliliğine ilgi arttı. Bu nedenle yün yerine kuzu eti için koyun yetiştiriciliğine odaklandı. Yün fiyatları tekrar artınca şimdi belli bir dengede koyun yetiştiriciliği yapılıyor. Şu anda 70 milyon baş koyun varlığı olan Avustralya hem kuzu eti hem de yün ihraç ediyor.
● İthalat tuzağına düşmemek için ıslaha yöneldi
Ellinbank merkezindeki konuşmamızın en can alıcı noktalarından birisi Dr.Joe Jacobs'un anlattıkları. Avustralya'nın hayvancılık politikasını özetleyen Jacobs şunları söyledi: " Hayvancılıkta özellikle son 15 yıldan bu yana genetik seleksiyonumuzu kendimiz yapıyoruz. Öncesinde genetik materyali,damızlıkları ithal ediyorduk. Bir çok ülke gibi Amerikan genetiğini kullanma tuzağına düşmüştük.Amerikan genetiğinin en önemli özelliği yüksek üretim, düşük protein, düşük yağ, düşük kalite demek. Bu bir tuzak. Yağ ve proteine göre süt parası ödenince bu işlemedi. Ayrıca ciddi bir nakliye maliyeti getiriyordu.Amerikan sistemi ile verim düştü. Ayrıca meraya dayalı değil, yeme dayalı bir sistemdi. Yani size hayvanı satıyorlar, yemini satıyorlar ve bir bağımlılık oluşuyor. Biz bundan vazgeçerek kendi genetik kaynağımızı oluşturduk. Ülke koşullarına uygun, mera hayvancılığına dayalı bir yapı bu."
TÜRKİYE DERS ÇIKARMALI
Dr.Joe Jacobs'u dinlerken sanki Türkiye'nin düştüğü tuzağı anlatıyor gibiydi.Hayvan ıslahı yapmadan, düştüğü ithalat tuzağından kurtulamayan Türkiye, damızlık hayvan ithalatı,sonra yetmedi besilik hayvan ithalatı,yetmedi kasaplık hayvan, kırmızı et ithalatı.Yetmedi yem hammaddeleri ithalatı ve nihayetinde saman ithalatı. Yıllardır bu tuzağın içinde çırpındıkça batan bir hayvancılık politikası.Yıllardır bundan kurtulmak gerektiğini yazıyoruz,söylüyoruz ama dinletemiyoruz. Çünkü çok büyük rant var. Türkiye, Avustralya'nın yaptığı gibi ithalat tuzağından kurtularak kendi genetik materyalini üretmeden hayvancılıkta bir yere varamaz.
● İnek başına 6 bin 500 litre süt alınıyor
Uzun süren ulusal genetik programı çalışmalarının olumlu sonuçlarını aldıklarını anımsatan Jacobs:"Kendi genetiğimiz üzerinde yoğunlaştık ve verimlilik arttı. Bugün inek başına süt verimimiz laktasyon dönemi için 6 bin 500 litre. Bu üretici açısından önemli. Çünkü sütten para kazanabiliyor. Damızlık sistemimizi ortaya koyduk. Buna bağlı olarak mera alanlarında ot verimini artıracak çalışmalar, teknoloji kullanımı ile üretimde verimliliği artıracak araştırma programları uygulamaya başladık.Şu anda hayvancılığın geleceğine yön verecek araştırmaları yürütüyoruz "dedi.
● Geleceğin akıllı çiftlikleri
Araştırma Direktörü Dr. Joe Jacobs'a hayvancılığın geleceğini soruyoruz. Verdiği yanıt sadece bu ülkeye değil, Türkiye'ye ve diğer ülkelere de ışık tutacak nitelikte: "Bundan sonra hayvancılıkta en büyük zorluk iklim değişikliği ve su sorunu olacak. Bu iki faktör hayvancılığın geleceğini belirleyecek. Bugüne kadar hangi alanda mandıra hayvancılığı yani süt hayvancılığı olacak, hangi alanda koyunculuk olacak biliyorduk. Fakat iklim değişikliği bunda da ciddi değişiklikler yapacak. Bu sadece hayvancılık için değil, bitkisel üretim ve her sanayi dalı için geçerli. Belirleyici olan iklim değişikliği olacak. Avustralya'da yine meraya dayalı hayvancılık olacak. Merada ot verimi ise iklime ve suya bağlı. Gelecekte daha az sayıda ama daha büyük çiftlikler olacak. Aynı zamanda yeni teknolojileri kullanan akıllı çiftlikler olacak. Küçük aile çiftlikleri ise teknolojiyi kullandıkça, güçlerini birleştirdikçe ayakta kalabilecek.
● Üretim maliyetinin yüzde 60'ı yem
Tabii ki en önemlisi çiftliğe giriş ve çıkış maliyetleri yani üretim ve satış maliyetleri belirleyici olacak. Çiftlikler büyüdükçe süt fiyatı konusunda pazarlık güçleri de artıyor. Bugün ülkenin ortalama sürü büyüklüğü 350 baş. Ama 200 başlık işletmeler de var.Yani en küçük çiftlikte 200 baş hayvan var. Toplam mandıra çiftliğinin yani süt üreticisi çiftliklerin yüzde 10'u 700 baş ve üzeri hayvanı olanlar. Bunlar sütün yüzde 30'unu üretiyor. Her ülkede olduğu gibi mera hayvancılığına dayalı bir hayvancılık olsa da Avustralyalı çiftçiler için de en önemli gider kalemini yem oluşturuyor. Yemin üretim maliyeti içindeki payı yüzde 60 olarak hesaplanıyor. İş gücü ve enerji, yemden sonra üretim maliyetindeki en önemli iki gider kalemini oluşturuyor."
● Hastalıklara karşı koruyucu hekimlik
Hayvan hastalıkları konusunda koruyucu hekimlik çok önemseniyor. Ülkeye girişte ayakkabınızın üzerindeki çamura,toza dikkat ediliyor. Son bir ayda bir çiftliğe gidip gitmediğiniz sorgulanıyor. Onlara göre hayvancılıkta en büyük tehlike hastalık. Hastalığın en önemli kaynağının ithalat olduğunu düşünüyorlar. Ülkede veterinerlik ve hayvan sağlığı çok önemseniyor.
GELECEĞİN ÇİFTÇİLERİ YETİŞTİRİLİYOR
Ellinbank Ulusal Süt Araştırma Merkezi'nde yetkililerle konuşurken burası bir araştırma kurumundan öte bir eğitim merkezi gibi çalıştığına da tanık oluyoruz. Endüstri Teknolojisi Koordinatörü Yan Lai, tarım sistemlerinin değişmesi gerektiğinden hareketle bir program başlattıklarını belirterek şu bilgileri verdi: "Çiftçilerin kullandığı teknoloji ve genç çiftçilerin sektöre kazandırılması için yoğun bir program uyguluyoruz. Sensörlerle yapılan bir teknolojiyi sağlamaya çalışıyoruz. Toprak veriminin ölçülmesi,hava istasyonları, hayvanların takip edilmesi,izlenebilirliğini sağlayan teknolojilerin doğru kullanılması gibi bir çok konuda eğitim veriyoruz. Amacımız çiftçilerin daha fazla bilgi kullanmaları ve doğru kararlar vermelerini sağlamak. Bu tip teknolojilere yatırım yaparken onların maliyetini düşürmek için çalışıyoruz. Burada asıl hedef teknolojik cehaletin üstesinden gelmek. Ayrıca cihaz alımlarında da finansman desteği sağlıyoruz."
Teknolojiye genel olarak çiftçilerin ilgisi olduğunu, ancak kuraklık nedeniyle gelirleri azaldığı için istediklerini alamadıklarını vurgulayan Yan Lai: "Verdiğimiz eğitimlerde daha çok 30-40 yaş aralığında olanlar ve çiftçi çocukları ilgi gösteriyor. Bu gerçekten önemli. Çünkü ortalama yaş 50'nin üzerinde olduğu için geleceğin çiftçilerini,genç çiftçileri donanımlı olarak yetiştirmek ülke hayvancılığının geleceği açısından çok önemli" dedi.
Mera alanlarının ıslahı destekleniyor
Hayvancılıkta beslenme yüzde 60 oranında meraya dayalı. Bu nedenle mera alanlarının ıslahı, ot veriminin artırılmasına yönelik önemli çalışmalar yapılıyor. Bu konudaki araştırmalara ciddi destekler sağlanıyor. Meradaki otların bir bölümü ve yem bitkileri ekiminden elde edilen kaba yem ot veriminin düşük olduğu dönemde hayvanlara yediriliyor. Fabrika yemi üretiminde daha çok buğday,arpa,kanola atığı ve benzeri ürünler değerlendiriliyor. Kendileri ürettiği için yem maliyeti genel olarak daha düşük. Soya pek kullanılmıyor.
YARIN: TARIM ÖRGÜTLERİ