Hayvancılık politikası...

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN [email protected]

Hükümet, hayvancılıkta yaklaşık 6 yıldır ithalat odaklı politika  izliyor. Özellikle, kırmızı et fiyatının arttığı dönemlerde ithalat sopasını kullanıyor. Ancak, bu politika ile sorunların çözülmesi bir yana, krizi daha da derinleştiriyor.

Hayvancılık politikasındaki başarısızlıkla ilgili bir çok neden sayılabilir. Fakat en önemlisi, bir hedefin, programın olmaması. Belirsizlik ortamı hakim. Alınan kararlara, uygulamalara bakılırsa bakanlıkta büyük bir telaş var. 

Bunu anlamak için ithalatın yoğun olarak başladığı 2010'dan bu yana alınan kararlara, uygulamalara bakmak yeterli olacaktır. Besilik dana ithalatına izin verildi. Hayvanlar yolda iken karkas et ithalatına izin çıktı. Dana ithal edenler büyük zarara uğradı. Buna benzer o kadar çok örnek var ki. Uygulamalarda hiç bir tutarlılık yok. Geleceğe ilişkin plan, program yok. Daha ne zamana kadar ve ne kadar ithalat yapılacağı bilinmiyor. Hayvan sayıları ile ilgili istatistiklere kimse güvenmiyor. Hayvan sayısı artıyor, et üretimi, süt üretimi artıyor, ancak buna rağmen ithalata bağımlılık azalmıyor, artıyor.

Tutarsızlık ve belirsizlik politikası şu dönemde yapılan besilik dana ithalatında da yaşanıyor.  

Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, geçtiğimiz eylül ayında aldığı karar ile besilik dana ithalatına izin verdi. İçerdeki üreticiyi mağdur etmemek için işletmesinde en az 100 besi hayvanı olanlara izin verileceğini açıkladı. Bir anlamda sadece belli büyüklükteki işletmelere ithalat hakkı tanındı. Her 100 yerli besi hayvanına karşılık 40 baş hayvan ithal izni verileceği ilan edildi.

Çok geçmeden uygulamada değişikliğe gidilerek 100 baş hayvanı olana 100 baş hayvan ithalat hakkı verildi. Daha sonra bir kez daha karar değişikliğine gidildi. Bu kez sözleşme şartı getirildi. Entegre bir işletme ile sözleşme yapan, yani bir kesimhane ile sözleşme yapan besicilere de ithalat hakkı tanındı.

Geçen hafta bu karar da değiştirildi. Et ve Süt Kurumu ile sözleşme yapan besicilere, kooperatiflere ve birliklere de ithalat izni verildi. Başlangıçtaki 100 baş sınırı, 100 hayvana karşılık 40 hayvan ithalat izni gibi kriterler kaldırıldı.

Et ve Süt Kurumu ile besicilik sözleşmesi yapan yetiştiriciler için besilik sığır ithalatına ilişkin uygulama talimatına göre, Kurum ile sözleşmeli besicilik yapan birlik üyesi veya kooperatif ortağı yetiştiricilere boş kapasitelerini doldurmak üzere besilik sığır ithalatına izin verilecek. İthalatına izin verilecek besilik sığır sayısı, besi işletmesi ve karantina yeri kapasitesi dikkate alınarak belirlenecek.

Uygulama talimatında şöyle deniliyor:
a) Sözleşmeli besicilik yapan yetiştiricilere etçi veya kombine ırklar ile bunların melezlerinden boş kapasitelerini doldurmak üzere ithalat izni verilir. 
b) Birlik ve kooperatif üyesi yetiştiriciler için ithalat işlemleri, yüklenici firma veya üyesi/ortağı olduğu birlik/kooperatif tüzel kişiliği aracılığı ile yapılır.

İthalatla ilgili uygulama talimatında önemli bir maddeye de dikkat çekmekte yarar var. Talimata göre Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın görevlendirdiği hayvan seçim heyetinin günlük harcırahları, yol masrafları ile iaşe ve ibate (barınma) bedelleri ithalatçı tarafından karşılanacak. Bakanlık seçim heyetinin günlük harcırahları, “Yurtdışı Gündeliklerinin Hesaplanmasında Esas Alınacak Cetvel”e göre, görev süresi ve yolda geçen süre dikkate alınarak hesaplanacak.

İthalatla Türkiye'ye hayvan hastalıklarının taşındığı da bir gerçek. Bu nedenle hayvan seçimi, karantinaya alınması, hastalıkların tespiti ithalat öncesi büyük önem taşıyor. Bakanlık bu nedenle veteriner hekim görevlendiriyor. Veteriner hekim gözetiminde hayvanlar seçiliyor. Onun onay vermediği hayvanlar ithal edilemiyor. Fakat, Bakanlığın görevlendirdiği ama ücretini ithalatçının ödediği veteriner hekim bu konuda ne kadar titiz davranabilir? Bunu da sorgulamak gerekir.

Besilik dana ithalatında eylül ayından bu yana yapılan değişiklikler, uygulamalar ithalat konusunda bakanlığın yaşadığı ve yarattığı belirsizlik ortamını yansıtıyor. Daha genel bir açıdan bakıldığında hayvancılıkta ülkenin nasıl bir politikasızlıkla karşı karşıya olduğu da görülüyor.

Bu belirsizlik ve tutarsızlık ortamında devletin verdiği milyarlarca lira kredi ve desteğin neden soruna çözüm olamadığı da anlaşılıyor. Sorun, kaynak ve para sorunundan öte, hem genel hayvancılık hem de ithalat politikasının dahi yönetilememe sorunudur.

Dolardaki artış maliyetleri artıracak

İthalat cephesinde bunlar yaşanırken, hayvancılığın en temel sorunu olan yüksek girdi maliyetleri konusunda ise somut hiçbir adım atılmıyor. Maliyetleri düşürmeye yönelik bir çalışma yok. Son dönemde dolardaki artış yem hammaddesi başta olmak üzere ithal edilen her kalemde ülkeye ek yük getirecek.

Yıllık 3 milyar doların üzerinde yem hammaddesi ithal eden Türkiye'nin dövizdeki artışa bağlı olarak ödediği fatura kabarıyor. Bu artış mutlaka et, süt ve diğer hayvansal ürünlere yansıyacaktır.

Ayrıca dövizdeki artışa bağlı olarak hayvan ithalatı da her geçen gün daha pahalı hale gelecek. Besilik hayvan ithal edenler getirdikleri hayvanları en az bir kaç ay besledikten sonra kesip satacaklar. Besleme maliyeti arttıkça fiyatın düşürülmesi veya kontrol altında tutulması ne kadar mümkün olacak?

Özetle, bakanlık belirsizlik politikasından sıyrılarak, Türkiye'nin gelecek 10 yılını planlayacak bir hayvancılık politikasını sektördeki her kesimle tartışarak, konuşarak belirlemeli. Bu politika çerçevesinde üretim, dış ticaret, destekleme, teknoloji ve diğer konularda amaçları, hedefleri saptayarak ilan edilmeli. Hükümet değişse bile bu politika değişmemeli
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar