Hayrabolu'da Hasat Bayramı ve temenniler
Vahap Munyar Malatyalı olduğu kadar Hayrabolulu'dur. Hayrabolu'nun damadıdır. Ama yazılarında Malatyalı hemşehrilerine çok yer vermesi nedeniyle yarı şaka yarı ciddi eleştiri oklarının hedefindedir.
Vahap Munlar, 19 Ağustos 2016 günü Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ile Hayrabolu Belediyesi'nin düzenledikleri 26'ıncı Hasat Bayramı'nda “Politika ve ekonomideki gelişmeler" konulu toplantıya konuşmacı olarak katılmamı istedi. Emine ve Vahap Munyar ile birlikte Hayrabolu'ya gittik. Çerkezmüsellim Beldesi'ndeki Hasat Bayramı törenine katıldık. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak ve Hayrabolu Belediye Başkanı Fehmi Altaylıoğlu' nun konuşmalarını dinledik.
Ayçiçeği, buğday, kanola, mısır ve kısmen çeltik üretiminin yapıldığı Hayrabolu kırsalında neler anlatılması gerektiğini Vahap'la tartışarak iş bölümü yaptık: Siyasi gelişmelerin kurumsal çerçevelerini Vahap anlatacaktı, ben de tarımsal üretim odağından bakarak yakın gelecekte Hayrabolu insanının karşılaşacağı teknolojik gelişmelerden söz edecektim.
Toplantıda bizim anlatımlarımız ve sorulan sorulara verilen yanıtlar beş noktaya odaklandı:
1) Bağımsız kurumların siyasette yarattığı pozitif etkiler,
2) Bilginin artan gücü ve envanterin gelecek planlamasındaki yeri,
3)Yerel yönetimlerin mekan planlamasındaki sorumlulukları,
4) Tarımsal üretimde gelenek taassubunu aşan bakış açısı ve dünyadaki teknolojik gelişmelerin yakın gelecekte olası etkileri,
5)Toplumun kendisini sorgulamasının önemi.
Bağımsız kurumlar ve siyaset
Vahap Munyar, kapsayıcı kurumların siyasetteki önemini iki örnekten yola çıkarak açıkladı: Biri, 2000'li yıllar krizinden sonra koalisyon hükümetinin Kemal Derviş'i çağırarak hazırlattığı plan çerçevesinde bağımsız, etkin gözetim ve denetim yapabilen kurumların etkisiydi. Daha sonra iktidara gelen siyasi irade de programı benimsemişti; ilk aşamada sağlanan başarının sırrı biraz da bu tutumda gizliydi. Siyasi irade iktidarını pekiştikçe programdan sapmalar arttı, kurumları ana amaçtan saptırma süreci hızlandı. Kurumlar temel amaçlarında ne ölçüde saptıysa, ekonomi de o denli patinaj yapmaya başladı. Diğer örnek İtalya'da ekonomiye yön veren kurumların ve iş çevrelerinin "siyasetten bağımsız" kalabilmeleriyle ilgiliydi. Neredeyse her altı ayda hükümetler değişiyordu ama İtalyan ekonomisi büyümesini sürdürüyordu. Kapsayıcı kurumlarla siyasetten bağımsızlaşan ekonominin büyümesi arasındaki bu güçlü ilişki gözden ırak tutulmamalıydı.
Hayrabolu toplantısında siyasetin “Memlekin çıkarları ile Mehmet'in çıkarlarını dengeleme sanatı" olduğu belirtilerek; günlük siyaset dilinden çok, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmaya yönelen siyaset dili kullanmanın önemi de vurgulandı. Dinleyenlerin tepkileri, siyasette hamaset yerine, proje-odaklı gelişme yaratmaya odaklanan bir anlatımın kitle desteğini arkasına alacağını gösteriyordu.
Bilginin artan gücü ve envanter
Buğday rekoltesinden, çeltik üretimine, makine üreticisinden mobilya üreticisine envanter eksikliğinin,tutarsız verilerin strateji tasarlama ve politikalar üretmeyi nasıl engellediğinin örnekleri anlatıldı Hayrabolu toplantısında.
Ülkemizde veri tutarsızlığı ve bilgi eksikliğinin tek nedeni sadece kurumlar değildi. Bütün üretim alanlarında farklı çıkar grupları da verileri kendilerine göre yönlendiriyordu; "doğru bilgi verme bilinci" gelişmemişti. Veri,bilgi ve anlama eksikliği öncelikleri belirleme, kaynakları etkin koordine etme ve etkili plan yapmayı imkansız hale getiriyordu. Bilginin üretkenlikteki artan gücüne rağmen, ülkemizde veri, bilgi ve anlama eksikliği sadece kaynakları israf etme sonucunu yaratmıyor; daha da önemlisi toplumun güvenini ciddi biçimde zedeliyordu.
Yerel yönetimler ve mekan planlaması
Ülkemizde çok hızlı kentleşme yaşandığı halde, rekabet gücüne katkı yapacak mekan planlamasının yetersizliği nedeniyle ağır bedeller ödeten gelişmelerle yüzleşiyorduk. Büyükşehir Belediyesi ve alt belediyeler, başka bir anlatımla seçilmiş yerel yönetimler mekan planlamasını "ülke namusu" olarak algılama düzeyine ulaşılmadıkça birçok sorunu çözmek mümkün olmayacaktı.
Mekan planlamasında bugünkü duyarsızlık ve disiplinsizlik sürerse, üretim tesislerimiz rekabet gücü kazanamazdı; ülkede üretim alanlarında etkili ekosistemler yaratılarak,küresel rekabette doğru bir konumlanma yapılamazdı. Ülkemizin ilk 10 büyük ekonomi arasında yerini almasını isteyenler kendi içtenliklerini sorgulamak için imar planları karşısındaki tutumlarına bakmalıydı. Yakın geçmişte yaşadığımız 2023 yılı hedeflerindeki sapmaların asıl nedeni, olanak ve kısıtlarımızla ilgili envanterlerin olmamasıydı. Envanter olmadığı için net bilgiye ulaşamıyor; kaynaklar etkin koordine edilemiyor ve avantajlı alanlara odaklanma sağlanamıyordu.
Tarımsal üretim ve teknoloji
Tarımsal üretim, bilim ve teknolojinin en ileri çıktılarını kullanan bir üretim alanıydı. Yüzyıllardır buğday, mısır, kanola ve çeltik üretiminden oluşan ürün deseni farklılaşmazsa,refahı daha ileri boyutlara da taşıyamazdık. Ekoloji ve evrimi birlikte değerlendiren moden tarımsal üretimde dekar başına 40 ton domates üretebiliyordu. Aynı yaklaşımla yetiştirilen hayvanlar ortalama 40 litre süt verimine doğru ilerliyordu. CRISPR-Cas 9 metodunun tarım ve hayvancılıkta etkileri yakından izlenmeliydi. Moleküler mekanizmaların işleyişi ve ömrü uzatan teknik gelişmeler ilgi menzilimizin dışına düşmemeliydi. Mevcut pastadan pay kapmaya yönelik bugünkü tarımsal destek algısı, pastayı büyüterek payımızın ölçeğini büyütme anlayışına yerini terketmeliydi.
Hayvancılıkta, ileri teknoloji girdileri kullanan, örgütlü büyük işletmeler kadar küçük ve orta ölçek işletmeler arasında denge kurulmalıydı. Kaba ve karma yem maliyetleri ile süt fiyatları arasında denge gelişmenin itici gücüydü.Tarım ve hayvancılıkta, alışkanlıkla iş yapma terkedilmeli, çağdaş teknolojilerin gereklerine uygun işyerleri oluşturulmalı, yönetim anlayışı hakim kılınmalıydı.
Kendini sorgumanın zamanı
Hayrabolu'da refahı artırmak için sanayi,tarım ve hayvancılık alanında üç önemli adım atılmalıydı: Dünya genelinde ileri teknoloji çıktıları kullanımındaki gelişmeler yakından izlenmeliydi.Dünya genelinde gelişmeleri anlamadan, kavramadan ve alternatif tepkilerin neler olması gerektiğini zihnimizde netleştirmeden bir yerlere ulaşmak mümkün olamazdı. En önemlisi de gelecekle ilgili ciddi bir planımız olmalıydı; paylaştığımız strateji, geliştirdiğimiz politikalar olmadan refah artmazdı.
Ülkenin her yerinde olduğu gibi Hayrabolu'da da üretkenliğin artırılması, maddi ve kültürel zenginliği büyüterek refahın daha ileri boyutlara taşınması gerekiyordu.