Hayır ola
Çarşamba gecesi ajanslara yeni bir haber düştü. Haberin başlığı şöyle; “ABD Başkanı Donald Trump, AB ile otomobil harici endüstriyel ürünlere yönelik tarifeleri ve sübvansiyonları sıfırlamaya çalışmak konusunda anlaşma sağladık dedi” Anadolu Ajansı'nın haber içeriğine bir göz atıp, önce dünya üzerinde devam eden ekonomi savaşlarına, sonra da ülkemiz içerisinde yer alan faiz-kur savaşlarına (!) bir göz atalım isterim.
Ajansın haberine göre, ABD Başkanı Donald Trump ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, yükselen ticaret gerilimlerini sonlandırmak üzere Beyaz Saray'da bir araya gelerek, başarılı bir görüşme gerçekleştirdiler. ABD-AB ilişkilerinde yeni bir dönem başlatmak üzere bir araya geldiklerini belirten Donald Trump, "Bu yüzden, bugün AB ile otomobil harici endüstriyel ürünlere yönelik tarifeleri, tarife dışı kısıtlamaları ve sübvansiyonları sıfırlamaya çalışmak konusunda anlaşma sağladık" derken, kimyasal ve tarımsal ürünlere yönelik ticaret bariyerlerini azaltmak konusunda mutabık kaldıklarını, Amerikalı çiftçilere AB'nin çok kısa süre içerisinde ABD'den soya fasülyesi ithalatına yeniden başlayacağı haberlerini de aynı anda verdi. Atılan adımların ABD ile AB arasındaki ticareti daha adil hale getireceğini vurgulayan Trump, ayrıca AB'nin ABD'den büyük miktarlarda sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) satın alacağını da sözlerine ekledi. Juncker ise, ABD ile enerji alanındaki işbirliğini güçlendirmek konusunda anlaştıklarını ve ABD'den daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz alınacağını belirtti. Ayrıca Juncker, tarafların müzakereler sürerken gerilimi artıracak adımlardan kaçınacağına işaret ederek, "Bunlar elbette, müzakereler sürerken, taraflardan biri vazgeçmediği sürece, yeni tarifelerin askıya alınacağı ile çelik ve alüminyuma yönelik mevcut tarifelerin yeniden gözden geçirileceği mutabakatına bağlı" diye konuştu.
Neden hayır ola dedim yazımın başlığında gelelim ona ve benim resmi nasıl okuduğuma. Seçildiği günden beri burnundan kıl aldırmayan Trump, ülkesi için ileri, kendisi için ise geri adım atmış oldu. Aynı anda hem ileri hem geri adım atılır mı, işte böyle atılır. Tarifeleri sıfırlamak demek, yeniden vergi olmaksızın ithalata izin vermek, korumacı politika inadı yerine, yavaş da olsa, yeniden açık ekonomi modeline göz kırpmak demek. Çok değil, daha geçen hafta AB ile Japonya arasında 2019 yılında devreye girecek serbest ticaret anlaşmasından söz etmiş ve çelişkilerin var olduğundan bahsetmiştim. Bu çelişkilerin ve karmaşanın belki de başını çeken ABD, bundan böyle çok daha dikkatli ve tutarlı hareket etmek zorunda kalacak. AB kanadı ise, çelik ve alüminyuma ilişkin tarifelerin ABD tarafından yeniden gözden geçirilmesi hususunda dayatmış olmalı ki, Junker’den gelen açıklama bu konudaki mutabakatın asıl belirleyici unsur olduğundan bahsedilmiş. Her ne kadar AB üyesi olmasak da, bu ürünlerde ABD’nin olası bir geri adımı bize de yarar sağlayacaktır. Ancak unutmamak lazım ki, günün sonunda AB üyesi olmadığımız için, hep bize nasıl bir rol çıkacağını bekleyip görmek durumunda kalacağız. Konunun geneline dair yorumum ise, ABD’nin yavaş yavaş geri adımlar atmaya başlayacağı ve ekonomik savaşların durulmasında rol oynayacağı yönünde. Aksi halde bu işten kendisi de büyük zarar görecek. Tabi hiçbir zaman unutmamalı ki, gümrükler ve korumacılık anlayışı yavaş da olsa uzun vadede dünyayı daha fazla kaplar hale gelecek. Bu konuda en ufak bir şüphe duymadığımı belirtmek isterim.
Tüm bu gelişmelerin yanında, ülkemizdeki kur artışı hızla devam ediyor. Merkez Bankası’nın faizi “arttırmama” yönündeki kararı, piyasalarda beklenmedik bir durum olarak gerçekleşince, tepki de sert oldu. Döviz yeniden hızla yükselişe geçti. Faiz – döviz kuru ve enflasyon üçlüsünden Merkez Bankası’nın en rahat müdahale edebildiği faize ilişkin karar, diğer iki değişkeni de önemli ölçüde etkileyebilmekte. Merkez Bankası, ekonomideki yavaşlama sinyallerini, maliye politikasının enflasyonla mücadeleye önümüzdeki süreçte verebileceği katkıyı ve önceki sıkılaştırma adımlarının gecikmeli etkisini adres göstererek faizi sabit tuttuğunu açıkladı. Piyasalar bu kararı satın almadılar ve endişe verici tepkiler oluştu. Bu durumun piyasalar üzerindeki etkisini, şoku atlattıktan sonra izlemenin daha yararlı olacağı aşikar.
Dünyadaki ekonomik savaşlar ile mücadele ederken veya etmeye hazırlanırken, içeride çok daha verimli ekonomik politikalar ve para politikaları gerçekleştirmek zorunda olduğumuzu, hata şansımızın neredeyse olmadığını unutmamak gerekiyor. Umuyor ve diliyoruz ki öyle de olur.