Hayal tacirleri ve takipçilerinin açmazı büyüyor!
Son haftalardaki piyasa gelişmeleri, güven kaybının hızla arttığına ve sabır sınırlarının fazlası ile zorlandığına işaret ediyor. Etkili ve yetkili kesimlerin sözel müdahaleleri veya ortak bildirgeleri, bu kötü gidişi tersine çeviremiyor. Gerçeklerin dayanılmaz ağırlığı, giderek daha yoğun bir şekilde hissediliyor. Eğer durum böyle olmasa, beklenenden düşük çıkan ABD Tarım Dışı İstihdam verilerine rağmen riskten kaçınma eğilimi güçlenebilir miydi?
Geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları toplantısı Ankara’da yapıldı ve ortaya çıkan sonuç bildirgesi kimseye umut veremedi. Her zaman olduğu gibi klasik söylemlerin ötesine geçilemedi, özeleştiri yapılamadı ve uzlaşı aranmadı; kendi aralarındaki keskin görüş ayrılıkları ve çözümsüz gibi görünen uzlaşmazlıkların açıklanan deklarasyona yansımasına izin verilmedi.
Efendim, G20 üyeleri kur savaşlarına ve korumacılığa karşı imiş! Bu söylem içerdiği samimiyetsizlik nedeniyle artık mide bulandırıyor. Yaklaşık yedi yıl önce yaşanan küresel kriz sonrasındaki tüm bildirgelere yansıtılan bu söyleme rağmen, neden tam aksi yöndeki eğilimlerin büyüyen gölgesinden kurtulamıyoruz? Buram buram korumacılık kokan Trans Atlantik ve Trans Pasifik görüşmelerini yürütenler, jeopolitik risklerin besleyip büyüten ve yaptırımları çeşitlendirenler G20 üyesi değil mi? Kur savaşlarının sebebi durumundaki sermaye akımlarını yönlendirenler uzaydan mı geldi?
G20 üyeleri, ekonomik toparlanmayı desteklemek üzere daha güçlü adımlar atılması konusunda taahhütlerde bulunmuş! Politika değişikliği yönündeki kararlar önceden paylaşılacakmış! Bu tür söylemler nabza göre şerbet vermeye çalışan riyakar ifadeler olmaktan öteye gidemiyor! En sonunda finansal sermayenin de güvenini kaybeden ve artık bu nedenle gelişmeleri yönlendirme yeteneğini büyük ölçüde tüketenler, oldukları gibi görünemiyorlar! Ağırlaşmış sorunlar ve sürdürülebilir olmayan eğilimler tarafından esir alındıklarını ve başlarının çaresine bakmakta bile çok zorlandıklarını itiraf edemiyorlar!
Sergilenen görüntü ile gerçekler uyuşmuyor. Kendi ürettiği sorunları çözemeyen ve iyice yozlaşan düzenin yerine yenisini oluşturmak adına hiçbir çaba harcanmıyor. Tam aksine, G20 üyeleri birbirlerine karşı yaptırım kılıçlarını çekmeye ve kendi söylemlerini inkar etmeye devam ediyor. AB Rusya’ya karşı yaptırımları bir altı ay daha uzattığını açıklıyor, Rusya’da aynı şekilde cevap vererek ekonomik aktivitenin daralmasına katkı yapıyor. ABD’nin özel sebeplerle Çin’e karşı yaptırımlar tasarlamak üzere gizli toplantılar yaptığı iddia ediliyor.
İlk G20 Liderler Zirvesi 1999 yılı Eylül ayında İstanbul’da yapılmıştı. O günden bu yana on beş yıllık uzunca bir süre tüketildi, fakat küresel sorunların ağırlaşması ve çıkar çatışmalarının keskinleşerek büyümesi önlenemedi. Kendi içindeki uzlaşmazlıklar çok tehlikeli bir kutuplaşmaya dönüşmüş olmasına rağmen, kısa vadede günün kurtarılmasına destek verilmesi alışkanlığından vazgeçilemedi. Uluslararası hukukun tıkandığı koşullarda umudu yeşertmeyi beceremediler, sözlerinin arkasında duramadılar ve önemsizleştiler.
2009 yılı ikinci çeyreğinde Londra’da yaptıkları toplantıdaki teşhis doğruydu: etkili düzenlemelerin devreye alınması ve küresel soruna uzlaşıya dayalı kalıcı çözüm üretilmesi hayati önem taşıyordu. Aradan geçen yedi yılda kademeli olarak ağırlaşan sorunlara rağmen bu isabetli öngörünün gereğini yapmadılar, kötüye gidişe katkı vermekten kaçınamadılar. Durum bu iken, G20’ye sunulan B20 taleplerinin karşılanabileceğini düşünebilmek için, galiba hiçbir şeyin farkında olmamak gerekiyor!
Uluslararası yatırım bankalarının gelişen ekonomilerin paralarına ilişkin kur tahminlerine bakarsanız, onlarında dile getirmeseler bile bu yazıda ifade etmeye çalıştığımız kanaatleri paylaştıklarını görebilirsiniz!
Ne diyelim, acı ve tatlı anılarıyla bir devir bitiyor! Daha zor yıllar bizi bekliyor!