Havza bazlı destekleme ve reform fırsatı
Önümüzdeki beş yıl için yetki almış ve göreve başlamış güçlü bir hükümet, ülkenin istikrarı bakımından çok önemli. Aynı şekilde görevi yeni devralan Tarım ve Orman Bakanımız da ülke tarımı açısından iyi bir fırsat.
Önceki dönemde bakan yardımcısı olarak görev yapmış olması, sektöre ve bakanlığa hakimiyeti açısından önemli bir avantaj. Bugüne kadar büyük ümitler beslenen, Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli, çeşitli nedenlerle bekleneni veremedi.
Bu model, yönetmelikte yer alan tanıma göre; “sınırları benzer doğal özelliklerine göre belirlenmiş havzalarda ekonomik, ekolojik ve toplumsal verileri değerlendiren ülke ihtiyaçlarına göre yapılacak planlamalara araç olan bilgi teknolojilerinin kullanıldığı dinamik ve geliştirilebilir bir sistemi” ifade eder.
Tarım havzası ise ekolojik açıdan benzer nitelikli tarım alanlarını niteler. İç ve dış talebi, ekolojik şartları ve kaynakları dikkate alarak, hangi havzada, hangi ürününün, ne kadar yetiştirileceğine karar vermesi gereken bu model, aslında oldukça heyecan verici. Havza bazlı desteklemenin ayrıntısına başka bir yazıya bırakarak, öncelikle geç kalmadan bazı önemli noktaları Sayın Bakanımızın dikkatine sunmak istiyorum.
Tespitler ve üzerinde tartışılabilecek öneriler:
- Havza bazlı desteklemede, ilk havza çalışmasında esas alınan 30 havza üzerinden devam edilmesi, havza yönetimini kolaylaştıracaktır. Bu konu tartışmaya açılmalı.
-30 havza dikkate alındığında, her havza bazında, Tarım Bölge Müdürlükleri oluşturulabilir. Orman, DSİ ve Meteoroji Genel Müdürlüklerinde uygulanan bu idari yapılanma, birçok açıdan daha etkili olabilir.
-Havza bazlı modelin esasını oluşturan, veritabanları (belki ‘big data’) ve karar sistemleri güncellenmeli.
-Ülkemizin üretimine, iç ve dış talebine göre arz-talep dengesini sağlayacak bir model mutlaka olmalı. Başlangıçta var olduğu söylense de bugün çalışır vaziyette olmadığı görülüyor.
-Model girdileri ağırlıklı olarak meteorolojik verilerden oluşuyor. Oysaki verim ve üretim verilerinin de çok ötesinde tarımsal verilere ihtiyaç var. Aksi halde sistem çok ilgisiz sonuçlar da verebiliyor. Sonuçta ne verirseniz onu alırsınız (garbage in garbage out).
-Havza bazlı modelde, yapay zekâ desteği mutlaka olmalı.
-Çıkan sonuçlar, bölgelerden gelen siyasi taleplere açık olmamalı. Çünkü bu sistemin en büyük zaafı, sonuçlarına sürekli müdahale edilmesi.
-Üretici örgütlenmesinde havza bazında yapılanma gerçekleştirilmeli.
-TÜİK’in halen devam ettirdiği 26 bölgeden istatistik veri derleme işi, havza bazlı olmalı. Böylelikle her iki kurum bundan daha etkin yararlanabilir.
-Kalkınma Ajansları ile TKDK’nın destekleri, ortak yönleri değerlendirilmeli.
-5216 Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 7. Maddesine eklenen bir fıkra ile “Büyükşehir ve ilçe belediyeleri tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilirler” hükmü getirilmiştir. Bu düzenleme ile belediyelerin kırsal alana yönelik yetki ve sorumlulukları da tarıma yönelik politikalarda çift başlılığa ve kaynak israfına neden oluyor. O nedenle söz konusu yasa bu haliyle gözden geçirilmelidir.
-Havza Bazlı Desteklemede, uygulamada karşılaşılan birçok sorun var. Bir bölgeye ait verim değerlerine ilişkin alt ve üst sınırlar, üreticiyi mağdur edebiliyor.
Örneğin, bir ilçede buğdayda verim ortalamasının üst sınırı, ilçe müdürlüklerinde veritabanına ne girilmişse, TMO’ya ürün tesliminde veya destekleme tutarı hesabında o kullanılıyor.
Örneğin, bir üretici, üst sınırın üzerinde bir verime sahip olduğu halde, üst sınırın üzerindeki desteklemeden yararlanamıyor. TMO da benzer şekilde, üst sınırın üzerindeki verim ve üretim için alım yapmıyor. Üretici farklı yollarla bunu çözmeye çalışıyor.
-Sahada görülen bir başka sorun ürün sigortalarında görülüyor. Zarar tespitinde, veritabanında yer alan üst sınır kullanıldığından, üretici açısından hak kaybı olabiliyor.