Havaya asılı konser salonu
Paris’in yeni konser merkezi Philharmonie de Paris, geçen çarşamba gecesi, Cumhurbaşkanı Hollande’ın da katıldığı bir konserle açıldı. Ama, merkezdeki inşaat henüz tamamlanmadan... Star mimarı Jean Nouvel, açılışa katılmayı reddederek... Hem de, açılış günü Le Monde gazetesine, “Daha akustik testleri yapılmadan açılışı aceleye getirdiler. Eserimi sabote ettiler” diye yakınan uzun bir makale yazarak...
İşin, mimar-hükümet itişmesini bir kenara bırakarak, konuya sadece yenilikçilik açısından bakarsak, Paris nihayet çok uzun zamandır beklediği konser merkezine kavuştu “sayılır.” Bu cümledeki sayıltı, yeni merkezin adresinden kaynaklı: Paris’in pırıltılı cazibe merkezinde değil burası. Şehri, “dışından” ayıran fiziksel ve ruhsal sınır çizgisi Çevre Yolu (Périphérique) yakınında... Yani merkezden uzakta. Her ne kadar bulunduğu yer, sadece Paris’in değil, Fransa’nın da önemli bilim parkı Parc de la Villette içindeyse de, “konsere gitmek” için yol tepilmesi gerekiyor. Şehir merkezinden metroyla şöyle-böyle 40 dakika uzakta. Charlie Hebdo saldırısını yapan iki kardeşin de oturdukları “güvenlik sorunlu” alt gelir bölgesinde olması da ayrıca ironik.
Avrupalı şehirlerde konser salonları, opera binaları merkezde olur. Paris’te de böyleydi, ama yeni bir yere, yeni bir mimari esere ihtiyaç vardı. Bunun için 1980’lere kadar şehrin mezbahalarının bulunduğu, sonra binaları, dünya çapında imrenilen bir eğitlence/öğrence bilim-kültür- sanat merkezine dönüştürülen Parc de la Villette uygun bir yerdi. Fransız star mimar, Ağa Han ve Pritzker Ödüllü Jean Nouvel de en uygun isim.
Paris’in anıtsal ileri teknolojik binalarından Institut du Monde Arabe ve etnografya müzesi Museé du Quai Branly, Barselona’daki “salatalık” şeklindeki 38 katlı bina vb onun. Ayrıca Abu Dhabi Louvre’u da yapıyor. Lyon ve Kopenhag’da iki opera binası yaptı. İsviçre’de Lüzern’de 2000’de tamamladığı opera binasıyla Mösyö Nouvel, opera akustik işine de girmiş oldu.
Tartışmaları ve bütçe aşımları (fatura 130 milyon eurodan 390 milyona!) bir yana, buraya Avrupa’nın en yenilikçi konser merkezini kondurdu: Cephesi alüminyumdan. Tuhaf bir uzay aracı gibi. 20 bin metrekare alan. 52 metre yükseklikteki damında yürünebilecek. Hiç bir izleyici, şeften 32 metreden uzakta olmayacak. Bunu sağlamak için 2 bin 400 kişilik salonu adeta havada asılı gibi tasarladı. Dinleyicileri “üzüm salkımı” stilinde dağıttı. Salonun her tarafına, organik bir biçimde... Böylece, orkestranın “arkasında” da oturulacak. Orkestra ortada. Akustik bakımdan Avrupa’nın en ileri ve en yenilikçisi. Tavandan “bulut” gibi yapılar aşağıya - yukarıya oynayacak şekilde sarkıtılacak ki akustiğe yardım etsin... Merkez salonun çok-işlevli olabilmesi için bütün koltuklar tak-çıkart tasarlandı. Salon, farklı konser ve gösteri türleri için farklı şekillere bürünecek.
Her türlü müziğe de açık olacak: Ocak-Haziran arasında 270 konserden 70’i caz, rock, dünya müziğine ayrıldı. Ayrıca, şunlar da var: Teknoloji müzesi (“yaşayan” bir müze). Ulusal Konservatuvar. Büyük sergi alanı, Mart’ta David Bowie Sergisi’yle açılacak.
Şehir merkezinden uzakta böylesi bir müzik merkezinin, çevrede oturan, çoğunlukla müslüman eski sömürge göçmenlerine de “yaraması” için bilet fiyatları ucuz tutulacak. Biraz da bu amaçla, konser repertuarında Fransız bestecilere daha çok yer ayrıldı. Ne de olsa, 1981’de 36 olan medyan klasik müziksever yaşı, bugün 61’e yükselmiş. Klasik müzik gitgide, fazla yüksek eğitimli yaşlı zevki haline geliyor. Bu da müziğin klasiğine dayalı konser salonları, operalar ve orkestraları yenilikçiliğe zorluyor.