Hatırlanan riskler ve fiyatlamalar
Yatırımcı kararları ve doğal olarak piyasa fiyatlamaları iyice karmaşık bir hal alıyor. Bunun nedeni haber başlıklarındaki artış değil; esasen tek başlık etrafında farklı zaman dilimlerinde dönüp dolaşıyor olmamız. Geride bıraktığımız hafta da bu minvalde gerçekleşti. Cuma günü ABD ve Çin’in karşılıklı tarife uygulamalarını yürürlüğe koymasının ardından dile getirilen endişeler somut anlamda fiyatlamalara dahil oldu. Aynı başlık altında gelişmelerin devam etmesi de yatırımcı kararlarını negatif yönde baskılama durumunu sürdürdü. Başkan Trump’ın 200 milyar dolarlık ithalata daha ek tarife uygulanması için imza atması zaten kaygan olan zemini ayakta durmak konusunda daha zor bir şekle soktu.
Eldeki verilerden giderek konuyu belirginleştirmek mümkün. Dolar endeksinde yılın ilk aylarında görülen iyimserlik artık söz konusu değil. Bir dönem 88-89 aralığında oluşan taban-dip görüntüsü şimdilerde 93-93.5 aralığında etkinleşiyor. Esas sessizlik ise risk iştahının bozulduğu ortamlarda tepki göstermeyen tahvil faizleri cephesinde yaşanmakta. Güvenli liman algısının öne çıktığı bu dönemde özellikle ABD faizlerinin aşağı yönde tepki vermemesini anlamaya çalışmak biraz yorucu oluyor. Şayet gelecek dönem içerisinde konuştuğumuz ortamın devamını görecek olursak faizlerin de alım yönlü tepki vermesini beklemeye devam etmek doğru olacaktır.
Ticarete yönelik kaygılar dinmiyor, kısa vadede de dinecek gibi görünmüyor. Dünyanın iki büyük ekonomisi arasındaki gerginlik henüz çok düşük önem seviyesinde tartışılıyor olsa da hikayenin biraz daha çirkinleşme potansiyeli olduğu aşikar. Bu da zaman içerisinde gelişmekte olan ülke varlıkları üzerinde zaten mevcutta gözlenen baskının daha da artmasına zemin hazırlayabilir. Bu yaklaşımı “topyekun çıkış” fikri ile karıştırmamak gerek. Gerek endeks gerekse hisse bazlı seçici duruş devam edecektir. Bunun farklı örneklerini Brezilya’da görüyoruz. Nitekim majör olarak nitelendirdiğimiz ABD endekslerinde de hafta içerisinde Nasdaq ve teknoloji hisselerinin ayrışmasını takip ettik. Aynı Nasdaq, zirve yenilemesi dahi gerçekleştirdi.
Geçmiş dönem ortalamaları gösteriyor ki gelişmekte olan ülke varlıkları genellikle Temmuz dönemini artı, Ağustos’u ise ekside kapatmış. Bloomberg tarafından yapılan analizde, MSCI GOÜ endeksi son 10 yıl içerisinde Temmuz’u ortalamada yüzde 2 primle sonlandırırken, Ağustos döneminde yüzde 2.5 gerilemiş. Bu hesaplamalar elbette ki matematiksel yaklaşımlar ve her dönemi kendi içerisindeki dinamiklerle incelemek gerek. Ancak, bugün konuştuğumuz başlıkları hesaba katarsak çok da uç noktada fikir olmadığını bilmek gerekiyor.
Öte yandan yerel varlıkların da ciddi ölçekte üstelik dikkat çeker biçimde negatif ayrıştığını görüyoruz. Muhtemeldir ki 24 Haziran öncesinde alınan ve/veya sabitte kalınan bazı pozisyonlar normalin üzerinde bir hız ve negatiflikle çözülüyor. Hazine’nin çekince ile yaklaştığımız yüklü borçlanmalarını başarı ile tamamladığı haftada BİST 100’ün 90 bin seviyesini aşağı yönde kırması bir noktanın ardından panik satışlarını da tetikledi. Mali endeksten sanayiye bulaşıcılık gösteren zayıflama baskının genele yayıldığını teyit ediyor. Şimdi yorulma-ivme kaybı ve ardından tepki bekleyeceğiz. Devamında ise resmin bütününü görme çabaları belirleyici olacak.